"Yatağa gel hadi, Chanyeol. O gözlüğü de çıkar, çok çirkin görünüyorsun. Dört gözlü bir goril olmuşsun." Baekhyun diyeceklerini bitirip bilgisayar başındaki adama dil çıkardıktan sonra yorganı kafasına kadar çekip kendisini her an gelebilecek darbeden korumaya çalıştı. Saniyeler geçse bile beklediği atak gelmeyince tam kafasını saklandığı karanlıktan çıkaracakken bacakları üzerinde hissettiği ağırlıkla yaramazca kıkırdayıp olduğu yerde kalmayı tercih etti. Üzerindeki ağırlık her saniyede yerini değişerek gittikçe yukarı çıkıyordu. Baekhyun kafasını gömdüğü yastık iki yandan da çökünce uzun adamın çok yakınında olduğunu anlamıştı. Kafasını örten fazlalık yavaşca çekilirken yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı Baekhyun. Chanyeol'ün ılık bakışları altına girdiğinde dudağını ısırıp üstündeki yorganı kendinden uzaklaştırmaya koyuldu. Chanyeol ise yumuşak saçları okşuyor, tek eliyle ise diğerinin belinde dolandırıyordu parmaklarını.
"Bebeğim..." Baekhyun kulaklarına dolan kalın sesin baştan çıkarıcılığı ile gözlerini kapatıp dudaklarını hafifçe araladı. Chanyeol'ün iri dudakları ait olduğu yeri bulmuştu çok geçmeden. Baekhyun ellerini diğerinin yüzüne yerleştirmiş, dudaklarının hararetli dansı için onu daha çok kendisine çekiyordu.
Chanyeol bedenini kısa bedene tamamen yaslayıp kollarını ince belde düğümledi. Sırtüstü yattığında Baekhyun'un gevşemiş bedenini de kendi üzerine aldı. Öpüşmeleri Baekhyun'un dudaklarını yönlendirmesiyle Chanyeol'ün boynuna doğru ilerlemişti. Baekhyun işine engel olan tişörtten kurtulmak için harekete geçtiğinde duyulan ağlama sesleriyle ellerini durdurup Chanyeol'ün yüzüne dikti bakışlarını.
"Ben bakarım." Chanyeol kalkacakken Baekhyun göğsünden iterek yatağa geri yatmasını sağlamıştı uzun adamın. Eğilerek dudaklarına bir öpücük bırakı ayağa kalktı.
"Sen uyu hadi, yoruldun bu gün. Ben de Yul'la ilgilenirim. Onu uyuttuktan sonra gelirim, beni bekleme." Baekhyun'un nazik davranışı için Chanyeol minnet dolu gözlerle ona teşekkür edip oturmaktan ağırlaşmış bedenini rahat yatağa bıraktı. Baekhyun ise üstünü düzelttikten sonra odadan çıkarak küçük olanın odasına ilerledi. İçeri girdiğinde oda karanlıktı ama pencereden gelen aydınlık sebebiyle yatağında oturup ağlayan çocuğu görebiliyordu.
Hemen ışığı yakıp kollarını Yul'a uzattı. Çocuk da bunu bekliyormuş gibi hemen öne uzattığı kollarıyla cevap verdi babasına. Baekhyun çocuğu kucağına aldığı gibi elinde hissettiği ıslaklıkla sorunun ne olduğunu anladı. Yul ise utançla kafasını Baekhyun'un boynuna gömmüş, hıçkırıklarını yutarak ağlıyor, her iki saniyede omuzları sarsılıyordu. Tatlı burun çekişlerini dinleyerek sırtını sıvazlamaya başladı Baekhyun çocuğun. Yul kollarını babasının boynunun iki yanına dolayıp hâla kafasını kaldırmamakta direniyordu.
Baekhyun onun bu halini gördükçe kalbi acıyordu. Aynı zamanda oğluyla bu kadar düşünceli olduğu için gurur duyuyor, ve de çok büyük yanlış yaptığını düşünerek kendisini üzdüğü için de kötü hissediyordu.
"Geçti bebeğim, sakin olalım hadi. Baba ağlamanı hiç sevmiyor." Çocuğun kulağına sevgi dolu sesiyle mırıldanıp kendisini köşedeki yastık koltuğa bıraktı yavaşca. "Senin suçun yok tatlım, üzme kendini bu kadar. Zamanla hepsi hall olacak. Altına kaçırdın diye senden vazgeçmeyeceğiz. Babalar seni çoooook seviyor. Bize güveniyorsun, değil mi?" Yul ağlamasını durdurmuştu ama hâla burnunu çekmeye devam ediyordu. Babasının zarif sesiyle söylediklerini onaylayıp pijamasının düğmeleriyle oynamaya devam etti. "Aferim bebeğime. Bu bir daha tekrar olursa ağlama. Utanmak da yok. Birlikte bunun da üstesinden geleceğiz. Biz yanındayız. Tamam mı?" Çocuk tekrar kafasını salladığında Baekhyun onun sevimliliğine dayanamayarak küçük yüzünü geri çekip ıslak yanaklarını sildi ve öpücük yağmuruna tutmaya başladı minik suratı.
"Birileri yıkandıktan sonra babalarının odasında uyuyabilir. 15 dakikanız var beyler." Chanyeol'ün sesi duyulduğunda ikili kafasını aynı yöne çevirmişti. Chanyeol ciddi tutmaya çalıştığı ifadesiyle ikiliyi izlerken içindeki mutluluk kusan adamı geriye itekleyip sakin görünmek için çabalıyordu. Yul sonunda gülen yüzüyle kucağında oturduğu babasına döndü ve elinden çekiştirmeye başladı onu. Baekhyun çocuğu takip ederek hızla banyoya girdi ve Yul'un kıyafetlerinden kurtulmasına yardımcı oldu.
İkili temizlenme işlemine devam ederken Chanyeol kocaman sırıtmasıyla büyük yataklarında rahat bir pozisyonda uzanarak onları bekliyordu. Dakikalar sonra gülüşme seslerinin duyulmasıyla yıkanıp rahatladıklarını anlamıştı. Sesler gittikçe daha çok yaklaşırken yatağın sağına kayarak diğerlerine yer açtı. Yul Baekhyun'dan önce odaya dalıp direkt yatağa attı kendisini ve Chanyeol'ün üzerine tırmandı. Kafasını babasının iri göğsüne yaslayıp gözlerini kapattı küçük olan. Chanyeol ise kalbinin içinde kanat çırpmasına izin verip ipeksi saçları okşamaya başladı. Hafifçe eğilerek minik kafasına kocaman bir öpücük bıraktı Yul'un.
"Birileri çok güzel kokuyoooor~." Yul kafasını kaldırmadan kıkırdayarak kollarını iri göğüse sarıp tek bacağını onun gövdesi üzerine kaldırdı. Bir süre sonra Baekhyun girmişti içeri. Işığı kapatıp sol taraftaki yerini aldığında Yul uykuya dalmaya hazırdı. Baekhyun yorganı hepsinin üstünü örtecek şekilde kaldırıp çektikten sonra yastığının üzerine uzanan Chanyeol'ün koluna yasladı kafasını. Tek kolunu Yul'un sırtını sararak ileri taşıyıp Chanyeol'ün karnının üzerinde durdurdu.
-
"Hadi Yul, ikizleri yedir sen. Biz de geliyoruz birazdan." Baekhyun çocuğun yanağına kondurduğu büyük öpücükten sonra saçlarını karıştırıp odadan çıkıncaya kadar arkasından baktı. Yul'un gitmesiyle delice bir heyecan kapladı içini. Söyleyeceği şeyler bir-birine karışmıştı kafasında. Hangi cümleyle başlayacağına karar veremiyordu.
"Bir sorun mu var, sevgilim?" Chanyeol'ün seslenmesiyle daldığı düşünce bataklığından kendisini çıkarıp uzun adamın toplamaya çalıştığı yatağa oturdu. Chanyeol Baekhyun'un gergin yüzünü farkettiğinde endişeyle önünde eğilerek dizlerini yere bastırdı. Elleri küçük yüzü kavradığında Baekhyun derin bir nefes alıp söze başlamanın zamanı geldiğini hatırlattı kendisine.
"Bak Chanyeol, senin için zor olacak biliyorum. Ama artık bunu içimde tutamıyorum, sana söylemekten başka çarem de yok gibi. Uzun zaman tuttum kendimi, hep görmezden geldim bu isteği. Ama Yul... Onun da istediğini gördüğde içimdeki bu arzu yeniden yüze çıktı. Yul gece bana anlattı herşeyi. Günlerdir kafasındaki şey tam da düşündüğüm şeymiş." Chanyeol sertçe yutkunarak dinlemeye devam etti diğerini. Titreyen ellerini indirerek Baekhyun'un dizlerine yasladı. Bakışlarını ondan kaçırma isteğine engel olamıyordu. "Bir tane daha çocuğumuz olsun istiyorum. Yul da kardeş istiyo-"
"Hayır, Baek! Bunun ne kadar zor olduğunu biliyorsun! Tekrar aynı acılara katlanmak istemiyorum. Yeniden depresyona girmek istemiyorum. Bir tane daha çocuk doğurmak istemiyorum!" Chanyeol dolan gözleriyle sözlerini tamamlayıp odadan dışarı attı kendisini. Baekhyun ise kalbinde ağırlaşan kederle ellerini yüzüne kapatıp tuttuğu nefesi verdi. Düşündüğünden çok daha zor olacak gibiydi bu iş. Kendisinin doğurganlığı olmadığından, çocuk sevgisini gidermek için Chanyeol'e yalvarmalıydı. Yul'un da aynı şeyi istemesi biraz cesaret vermişti ona. Ama Chanyeol'ün bu kadar keskin tepki vermesini beklemiyordu gerçekten de. Kamyon çarpmış gibi hissediyordu o an sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Big Family
FanfictionHerşey bebek Yul'nun yeni bir kardeş istemesiyle başladı. Böylece aileleri daha da büyüyecekti ve bebek Yul'un oyun arkadaşları çoğalacaktı. Ne köpekleri Mica ve Sica, ne de sevimli peluşu Paulo konuşkan arkadaşlar değillerdi. Bu da Park ailesinin...