"Minseok gelmedi mi daha?" Baekhyun banyodan çıkıp saçlarını kuruturken telefonuyla uğraşan adama sordu. Chanyeol telefondaki yazışmasından kafasını kaldırmadan "Hayır." diye cevapladı diğerini. Baekhyun 'hm'layarak elindeki yarı-ıslak havluyu bırakıp üzerindeki bornozu çıkardı.
Chanyeol görüş açısına hafif bir görüntüyle giren çıplak bedeni farkettiğinde bakışlarını kaldırıp, çatılmış kaşlarını gerdi. Baekhyun ise arkası ona dönük bir şekilde vücudunun ıslak kalan yerlerini kurulamakla meşguldü. Aşağıya eğilip bacaklarını kuruttukça, Chanyeol de yatakta geri-geri gidiyordu. Sırtı yatağa dayandığında tek elini boynunun arkasına yerleştirip önündeki manzarayı hayranlıkla izlemeye başladı.
Baekhyun saniyeler sonra arkasına çevrilip dolaba doğru ilerleyecekken üzerindeki bakışları hissedip kafasını yataktaki adama döndürdü. Dudakları hafif aralık, gözleri kısılmış, kaşları gergince kıvrılmış haldeydi. Bakışları o kadar yoğundu ki, bir an kaç yıllık eşinden utandığını hissetti.
Gözlerini hızlı-hızlı kırparken bakışlarını ondan kaçırdı Baekhyun. Dudaklarına yayılan gülümsemeyle daha genç yaşlarına götürmüştü onu ortam. Utangaçlık çıplak bedenine soğuğu taşımaya başladığında, kafasındaki düşünceleri bir kenara atıp kıyafet aldı kendisi için. Arkasını tekrar Chanyeol'e çevirip üzerine geçirmeye başladı temizleri bir-bir.
Giyinmeyi bitirerek bornozu bıraktığı yerden kaldırıp banyoya ilerledi. Geri geldiğinde Chanyeol ilgili bakışlarını yeniden ona çevirmişti. Baekhyun gülümseyerek yatağa doğru yürüdü. Uzun adamın yanına oturup sırtını yatak başlığına yasladı. Islak saçları arasına giren parmaklar sebebiyle gözlerini kapatıp kafasını geniş göğüse yasladı.
"Çok güzelsin."
"Imm... Bunu her zaman söylemezsin."
"Ama öyle olduğunu biliyorsun."
"Senin söylemen daha hoş ama." Baekhyun kafasını kaldırıp iri dudaklara bir öpücük hediye etti. Chanyeol ise dikkatlice onun yüzünü izliyordu.
"Hey, aşık filan mı oluyorsun? Ben evliyim, öyle bakma bana." Gözlerini süzdürerek kafasını yukarı dikip biraz geriledi kısa adam. Chanyeol ise yüzüne aldığı sırıtmayla eşini kollarına alıp sırtüstü yatmasını sağladı. Dudakları elma kokulu tene değdiğinde, Baekhyun titremişti. Dokunuşla yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamıştı.
"Baba!!!" Kapının arkasından gelen sesle işlerini durdurup bir-birinden ayrıldılar. Chanyeol ayaklanıp kapıya ilerlerken Baekhyun da üstünü düzeltmeye çalışıyordu.
"Efendim Yul?"
"Min amja geldi." Çocuk uzun babasını göre bilmek için yapabildiği kadar yukarı kaldırmıştı başını. Chanyeol çocuğun rahatsızlığını görüp kucağına aldı onu hemen. Yanaklarını sıkarak oturma odasına geçtiğinde Minseok dizine dayadığı iri çantayla onları bekliyordu.
"Merhaba, Minseok. Nasılsın?"
"Ah, merhaba Chanyeol. Her zamanki gibi işte. Ee hazır mıyız?" Minseok heyecanla sorduğunda Chanyeol Baekhyun'u beklemeleri gerektiğini söyleyerek ondan biraz zaman istedi. Kendisi de çantalarını toplamaya gittiğinde Minseok Yul ile yalnız kalmıştı.
Çocuk pencereleri kapatan adama doğru ilerleyip dizlerine gelen şortunu çekiştirdi adamın. Minseok aşağıdan gelen hareketlenmeyle kafasını o yöne çevirince çocuğu farketti. Geniş bir gülümsemeyle çömelerek Yul'la aynı boya geldi.
"Bir sorun mu var, Yul?" Minseok birşeyler söylemek istediği yüz ifadelerinden okunan çocuğa yönlendirdi sorusunu. Yul bunun üzerine iki yana kafa sallayıp işaret parmağını Minseok'un karnına doğru uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Big Family
FanfictionHerşey bebek Yul'nun yeni bir kardeş istemesiyle başladı. Böylece aileleri daha da büyüyecekti ve bebek Yul'un oyun arkadaşları çoğalacaktı. Ne köpekleri Mica ve Sica, ne de sevimli peluşu Paulo konuşkan arkadaşlar değillerdi. Bu da Park ailesinin...