~İçten Bir Sarılma~

220 29 2
                                    

JUNGKOOK

Yine aynı rüya, yine aynı uyanma biçimi....

Anlayamadığım şey ise, rüyam.

Rüyamda bir kadın, bana yasak ülkedeki kralın yegâne oğlu bişey bişey hyung ile evlenmem için binbir laf söylüyor, sonraysa ben kabul etmeyince de beni bana büyu yapmakla tehdit ediyordu.
Anlamsız kelimeler söylediği zaman ise etrafımda ışıklar saçıyor ve ben "HAYIR YAPMA DUR!" derken uyanıyorum ve cidden de bunu demis oluyorum...

Vücudumdaki yer yer ağrıyla gözlerimi açmış, fakat bıçak gibi giren acıyla geri yatmıştım. Başımın üzerinde oluşan gölge ile de sesleri idrak etmeye başlamıştım.

"Müsaade eder misiniz?"
"Onlar adına özür dilerim Tae. Bİ GERİ ÇEKİLİN LAN!"

Yabancı ses ile anında gözlerimi açmıştım. Başımda, bir yunan tanrısı gibi dikilen bedeni görmemle bayıldım.

Şaka yapmıyorum, cidden bayıldım.

Ve benim bayılmam ile tanımadığım adam beni kolumdan sarstı.

"Jungkook? Jungkook? KOOK!"
"H-ha ne?"
"İyi misin? Ağrın var mı?"
"Ben iyiyim. Çok iyiyim. Harikayım hatta. Sen nasılsın bebeğim?"

BEN AZ ÖNCE BEBEĞİM Mİ DEDİM!?

TAEHYUNG

İncecik sesinden çıkan "bebeğim" kelimesi tüylerimi diken diken ederken belli etmemeye çalıştım heyecanımı.

"İyi olduğuna göre bakmam gereken bir şey kalmamış demektir bu."
"Bir kalbime bakabilir misiniz? Ölücek gibi hissettiriyor da."

Eğilip kalbini dinlediğim zaman kalbi, benimkisi kadar hızlı atıyordu. Ben jungkookun kalbini dinlerken, o ise minik elini saçlarıma koymuş okşuyordu ve ben hızla kalktım.

"Heyecandandır."

Deyip diğerlerine dönüp konuşurken oturduğum yere oturdum.

"Kendisi iyi. Düşerken kafasını çarpmış galiba. Bu hal ve tavırları birkaç gün sürer. Ayrıca sağ bileğine basmamasına özen gösterin. Sağ kolunu da birkaç gün kullanmasın. Hala merhem var. Yarın geldiğimde sargılarını değiştiririz olur mu?"
"Yarın da mı geliyorsun?"
"Istersen-"
"GEL!"

Jungkook'un ani çıkışından herkes ona bakmıştı.

"Y-yani. Gel tabii. Her zaman gel. Ne zaman istersen gelebilirsin. Değil mi namjoon?"
"Tabii ki de. Sorman hata. Jungkooka çok yardımın dokundu. Ayrıca bize de. Sen olmazsan inan hiçbir şey yapamazdık..."
"Ben size teşekkür ederim. Bana evinizi açtınız. Karşılıklı diyelim."

Gülümsememle herkes gülmüştü.

Şimdi ise uzun ısrarları sonucu akşam yemeğine kalmamı istemişlerdi. Ben de kabul etmiştim...

Yemek olunca, herkes sofraya toplanmıştı fakat jungkook kalkmak için ayaklandığında geri oturmuştu. Galiba bileği acıyordu...

"Jungkook?"
"Ah efendim?"
"Iyi misin?"
"E-evet"
"Seni taşımamı ister misin?"
"N-ne! Y-yok artık!"

Konuşmasına izin vermeden onu kucağıma almış ve onun için ayırılan sandalyeye oturtmuştum. Bana utanarak bakmıştı...

Sonunda beraber oturup yemiştik. Bu süre zarfında ise birbirimize daha da yakınlaşmış ve daha da tanışmıştık.

"Çay içmeden bırakmayız."
"Lütfe-"
"Otur kız! Para ettin ayol!"

Jin'in üzerime atlaması ile yere geri oturmuştum. Bu sırada ise küçük bir ses bana seslenmişti.

"Ş-şey T-Tae..."
"Efendim Jungkook?"
"A-acaba...?"
"Ah Jungkook istemen yeter güzelim"

Tekrar kucağıma alıp koltuğa uzandırmıştım. Ve Jungkook da bu sırada saniye saniye kızarıyordu.

Bulaşıklar bitince sonunda oturup çay içerken sohbet edebiliyorduk.

"Tae. Ne zaman istersen gelebilirsin bize. Seni çok sevdik."
"Ben de sizi çok sevdim Jiminie! Gelirim tabii!"

Jimin kalkıp bana sarılınca kucağıma düştü. Ben de ona sarıldım. Sonra tüm herkes gelip üzerime atladı. Ve ben altlarında ezildim ama birisinin sana sarılması... gerçekten çok güzeldi.

Bu sırada ise koltukta uzanan Jungkook masum gözlerle ve büzdüğü dudağıyla bize bakıyordu.

Herkes üzerimden kalkınca Kook'un yanına gittim ve uzanan bedenine içtenlikle sarıldım. Sarılmama karşılık verince de alnından öptüm.

"Jungkook ateşin var. Ama merak etme. Morluklarından dolayı galiba. Akşama geçer."
"O-onlardan değil... utandım..."

4. Bölüm 1 saate gelir büyük bir ihtimalle 💪🏻


6 DRAWES, AND A COTTON PRINCE |TAEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin