sana, jungkook ve namjoon'un bizi okula kadar takip etmesini istedi.
malbonte ıslık çalınca birkaç deniz ejderhası bizden uzak olmayan bir yere indi.
sana:"ne kadar güzel."
sana onlardan birine dokundu ama ejderha homurdandı, başını salladı, elini attı.
rosé ile bana döndü, kabaca zincirleri çekip onları üzerimizden çıkardı, ancak prangaları boyunlarımızda bıraktı.
sana:"hayvanlar bu yaratıkların üzerinde uçacak."
malbonte kolumdan tuttu ve beni ejderhanın üzerine oturttu. taehyung, rosé ile aynı şeyi yaptı.
sana:"vakit kaybetmeyelim. başlamak için sabırsızlanıyorum."
sana gökyüzüne yükseldi ve sanki bir darbedenmiş gibi kaldırımda çatlaklar bıraktı.
kollarımı ejderhanın boynuna doladım, yanağımı sert derisine bastırdım ve gözlerimi kapattım.
jennie iç ses:"tıpkı bir ölümsüz olarak ilk günümde olduğu gibi. bununla başa çıkabilirim. o zamanlar da çıkabildim. asıl mesele... asıl mesele duygusallaşmamak."
ejderha yavaşça yürüdü, gittikçe hızlandı, sonra- bir sıçrama ve biz havadaydık.
vücudu, deniz dalgalarının kıvrımlarını takip ediyormuş gibi kıvrandı.
gözlerimi açtım.
ciğerlerime giren soğuk hava, buz gibi olan cildim.
koca şehirleri arkalarında saklayan ağır bulutlar.
elimi uzattım, parmaklarımı açtım ve akışın avucumla oynamasına izin verdim, itmesine, bir taraftan diğerine yön değiştirmesine.
elimden geldiğince kendi başıma uçtuğumu, hala özgür olduğumu hayal ettim.
ama sonra onun bakışlarıyla karşılaştım...
taehyung:"..."
kalbim acıyla sızladı, dudaklarımdan titreyen bir iç çekiş kaçtı.
usulca ama çaresizce ona seslenirken kirpiklerim titredi.
jennie:"taehyung..."
biraz daha uçtu ve sonra sanki saldırmak, beni ejderhadan uçuruma atmak istiyormuş gibi aniden yönünü bana doğru değiştirdi.
taehyung:"kes şunu."
jennie:"neyi? seninle konuşmayı?"
taehyung:"gözümün içine bakmaya kes. öyle bakmayı kes. ve evet, konuşmayı da kes."
jennie:"başladığımız yere geri mi döndük? neden beni kendinden uzaklaştırıyorsun? on yıl senin için hiçbir şey ifade etmiyor mu?"
sanki öfkesini bastırıyormuş gibi çenesini sıktı ve sonra şöyle dedi:"
taehyung:"bu kadar saf olma. seni sevseydim, bir zindanda tutulmana izin verir miydim sanıyorsun? böyle acı çekmene izin verir miydim? benim için mazeret bulmayı bırak. seni artık sevmiyorum. ve sevmedim de."
jennie:"yalan söylüyorsun!"
sesimde öfke, gözlerimde yaşlar. aynı zamanda hem yüzünü parçalamak, hem göğsünde ağlamak istiyordum.
taehyung:"itiraf ediyordum, seninle... ilgileniyordum. hatta bağlanmıştım. ama sevmek?"
doğrudan bana baktı, sanki: bak, saklayacak hiçbir şeyim yok. der gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven's secret 2, taennie
Fantasyheaven's secret, taennie 2. kitabidir. öldüm ve kendimi meleklerle iblislerin dünyasında buldum. ölümsüzlük bana güç ve kudret verdi ama başka bir güç gelecek ve her şeyi benden alacak. bunun yolun sonu olduğunu düşündüğümde, sadece bir başlangıç ol...