saçları dağılmış, gözlüğünün kalın camları arkasındaki gözleri fal taşı gibi açılmış bilim adamı revirde koşuşturuyordu.
boğuk ama coşkulu sesi, kimsenin onu dinlemediğini anladığında bile kesilmedi.
durmadan kayan gözlüklerini düzeltmek için sürekli çerçeveyi tutuyordu.
onu ilk kez görüyor ama taşların gücünü ortaya çıkarabildiğini ve eski eserler üzerinde çalıştığını biliyordum.
bir de bebeği ölümün eşiğindeyken kurtarmıştı.
rosé ve ben, bilim adamının çılgınca hareketlerine şaşkınlıkla bakarken jungkook'un elini tutuyorduk.
daesung:"...inanılmaz!.. tabii ki!"
jungkook hafifçe güldü, acıyla yüzünü buruşturdu ve dirseklerinin üzerinde doğruldu.
jungkook:"daesung, daha fazla ağrı kesiciye gerek yok. dayanabilirim."
daesung:"sizin üzerinizde yeni bir karışım denemeliyim!"
rosé:"denemek mi?"
jungkook:"evet, ben daesung'un kobayıyım."
bu onu rahatsız etmişe benzemiyordu.
daesung:"evet, hem de nasıl kobay! güçlü, dayanıklı, sohbet edebilen! işte burada. şepfa, biraz döküldü. şey, olsun, bir şey olmaz..."
daesung masayı kıyafetinin koluyla sildi ve birkaç damla daha dökerek jungkook'a koştu.
karışımın damladığı yerler karardı.
rosé, bilim adamının bileğini kararlı bir şekilde yakaladı ve sakince, ancak gizli bir tehditle şöyle dedi:
rosé:"belki ona bu zehri vermemelisiniz?"
daesung, rosé'nin bakışlarını takip etti, irkildi ve haykırdı:
daesung:"aman aman, karıştırmışım! bu değil, değil..."
lanet karışımı ararken yine koşuşturmaya başladı.
jennie:"tüylerimi diken diken ediyor."
rosé:"benim de."
sehun, giselle ve jungkook, seungri binaya girdikten sonra portalı kullanarak kaçmayı başardılar.
süvari onlara aldırış bile etmedi. görünüşe göre hedefi borazandı."
hala seungri'nin etkisi yüzünden çok halsizdiler, taşı kullanacak gücü zor buldular.
jungkook:"herkes sağ salim döndüğü için şanslıyız."
rosé:"pek öyle söylenemez."
jennie:"maddenin ne olduğunu öğrendiniz mi?"
jungkook'un yarası çoktan iyileşmiş ama omzunda iz kalmıştı.
daesung masanın arkasından bir yerden çıktı ve gözlüğünü düzelterek şöyle dedi:
daesung:"ah evet. bu, yogzatot'un zehridir. insanlara nasıl ulaştığı belli değil çünkü bu yaratık yüzyıllardır cehenneme kapatılmış. arp sesini duyunca uykuya dalar. uyanmaması için durmadan çalmak zorunda kalan gardiyanlar tarafından gözetleniyor. bu canavar tehlikeli. çoğalmaya başlarsa..."
daesung dudaklarını sıktı, masanın üzerinde dağılmış kağıtları gergin bir şekilde topladı.
daesung:"zehri, ölümsüzlerin yenilenmesini engeller. böylece onları sakat bırakabilir ve hatta öldürebilir. ama eragon, yogzatot'un hala uyuduğunu söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven's secret 2, taennie
Fantasyheaven's secret, taennie 2. kitabidir. öldüm ve kendimi meleklerle iblislerin dünyasında buldum. ölümsüzlük bana güç ve kudret verdi ama başka bir güç gelecek ve her şeyi benden alacak. bunun yolun sonu olduğunu düşündüğümde, sadece bir başlangıç ol...