10

66 8 152
                                    

sesimi zorlayarak tekrar bağırdım.

acı o kadar korkunçtu ki ağladım; durmadan, boğuk bir sesle yardım için yalvardım.

sana ilk başta güldü, ama kısa süre sonra o da artık gülemedi.

taşı almaya çalışırken odaklandı ve özenle etimi parçaladı.

daha hızlı iyileşmem ve bilincimi kaybetmemem için gücümü engelleyen prangalar çıkarılmıştı.

ölümsüz olmak istemediğim ve ölmek istediğim anlardan biriydi.

bu azapları hissetmemek için ölmek.

sana:"direniş ile nasıl bağlantı kurduğunu merak ediyorum. giselle miydi?"

pençelerini kolumdaki açık yaraya geçirdi.

jennie:"aaaa!"

sana:"bebeğim, yorulmadın mı artık? bana her şeyi kendin anlatabilir misin?"

gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı yuvarlandı, bir an çenemde durdu ve ardından kolumdan sıçrayan kana bulanmış giysilere damladı.

jennie iç ses:"daha fazla dayanamıyorum... ama kuruma ihanet edemem!"

vücudum korku, acı ve yorgunluktan titrerken dudaklarımı sıktım.

sana:"pekala, bu senin seçimin. devam ediyoruz."

sana, taşı almaya çalışırken yenilenmiş bir güçle koluma tırnaklarını geçirdi.

ama taş sırları koruma konusunda iyiydi ve bu nedenle ondan kaçıyordu.

bağırmak istedim ama sesim çıkmadı.

ses tellerim bu gerginliğe dayanamadı ve boğazımdan sadece çaresiz bir hırıltı çıktı.

bana o kadar uzun süre, o kadar sert iskence yaptı ki ölümsüz bedenim bile kendi kendine iyileşmeyi bırakmıştı.

bayıldım.

siyah perdenin ardından sana'nın hoşnutsuz sesini duydum ve ardından kapı çarptı.

bitti.

...

ılık bir rüzgar çiçeklerin saplarını kıpırdattı.

yeni bir sığınak bulmak için birkaç kelebek gökyüzüne uçtu.

çimler çıplak ayaklarımı gıdıklıyordu, toprak ısınmıştı, neredeyse sıcaktı.

kıyafetlerim ter ve kan yüzünden ıslaktı ama nedenini hatırlamıyordum.

nereden gelip nereye gittiğimi hatırlamıyordum.

sadece yürüyordum.

babam:"istatistiklere göre sıcak havalarda intihar sayısı artıyor, bunu biliyor muydunuz?"

çiçeklerin arasında diz çökmüş bir adam donakalmıştı.

her papatyaya ayrı ayrı baktı, hızla yapraklarını saydı.

jennie:"siz kimsiniz?"

yabancı, sanki bu soru ona komik ama tahmin edilebilirmiş gibi geldi, adam gülümsedi.

babam:"kışın, her şey duruyor, daha iyi bir yaşam beklentisiyle, doğanın, ruhun ve umutların dirilişi beklentisiyle donup kalıyor. sen de bekle. ama sıcaklık geri geldiğinde, bu duygu aldatıcı gelecek. umut her zaman gelecekte yaşar. şimdiki zamanda değil."

bir kelebek yakaladı ve onu kapalı avuçlarının arasına saklayarak bana baktı.

babam:"öldüğümde hep sevdiklerime kavuşabileceğimi düşündüm. ama burada değillermiş. ve burada kalamazlar. çünkü ölümsüzlüğün bedelini hiçlikle ödemeli insan. burada ise ölümsüz mutlaktır, gerçektir, ama çok tiksindiricidir. daha doğrusu..."

heaven's secret 2, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin