portal arkamızda kapandı, tek bir noktaya dönüştü ve sanki hiç yokmuş gibi söndü.
ayaklarımın altında sert zemini hissettim, başım dönüyordu, sallandım, birkaç saniye mide bulantısı hissettim.
ama çok geçmeden bu tatsız duygu kayboldu ve sakince etrafa bakabildim:
sessizdi.
ilk aklıma gelen buydu.
aslında okul da çok gürültülü değildi ve korku dolu fısıltılar ile süvarilerin yakınlarda olduğu anlar dışında rahatsız edici başka hiçbir ses yoktu.
yine de, her ölümsüzün vücuduna nüfuz eden, hava, yiyecek ve toprakla birleşen gerilim, sessiz, bitmeyen bir çığlığa dönüşmüştü.
fakat burada... burada sadece kuşların yumuşak cıvıltıları ve rüzgarın esintisi duyulabiliyordu.
kalın duvarlı eski büyük bina, yıkılan dünyanın son kalesiymiş gibi görünüyordu.
henüz içeri girmemiştim ama zaten içim rahattı.
jennie iç ses:"sevdiklerini korumak için güçlü olmalısın."
annem yanmış taşı bir kenara attı ve hoşnutsuz bir şekilde şöyle dedi:
nayeon:"daha fazlasına ihtiyacımız var. çok fazla harcadık."
sanki göz göze gelmekten korkar gibi ona kaçamak bir bakış attım. sevinçten titriyor, aynı zamanda hala inanamıyordum.
annem yaşıyordu, yine buradaydı!
ama aynı zamanda dehşet içindeydim: muhtemelen malbonte'nin tarafına geçtiğim için annem benden nefret ediyordu.
bir hain olarak görüyordu. beni görmezden gelmeye çalışmasından anlayabiliyordum.
yaklaşan konuşma düşüncesi beni ürpertti.
sehun, çatışma sırasında giysilerini kaplamış tozu ve isi silkeledi, tek kelime etmeden beni kendisine çekti.
omuzlarımdan sıkıca tuttu, göğsüne bastırdı.
jennie:"sehun..."
ona sarılmadan önce kafa karışıklığı içinde donup kaldım.
sonra o hala omuzlarımı sıkarak beni biraz uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı.
sehun:"seni gördüğüme sevindim, jennie."
jennie:"ben de."
annem yüzünde kayıtsız bir ifadeyle bizi izledi ama dalgın bakışı, elbette asla göstermeyeceği bir yığın düşünce ve duyguyu saklıyordu.
eragon kuzgunu bıraktı ve bana döndü.
eragon:"jennie, harika bir iş çıkardın."
ölçülü bir şekilde başını eğdi ve ardından eve doğru yöneldi.
nayeon:"bu anı hatırla. ondan nadiren övgü duyarsın."
o kadar tatmin oldum ki nefesim kesildi: süvarilere karşı mücadeleye katkıda bulunabildim!
aniden, kapılar eragon'un önünde hızla açıldı ve rosé neredeyse onu yere devirerek dışarı fırladı.
hyunjin, felix, jungkook ve baekhyun ile beraber.
jungkook biraz daha uzakta durmuş, felix ve hyunjin bana sarılıp boğarken bizi gülümseyerek izledi.
hyunjin:"yaşıyor, vay anasını!"
felix:"sana bir şey oldu diye korktuk."
jennie:"iyiyim."
rosé hafifçe omzuma vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven's secret 2, taennie
Fantasyheaven's secret, taennie 2. kitabidir. öldüm ve kendimi meleklerle iblislerin dünyasında buldum. ölümsüzlük bana güç ve kudret verdi ama başka bir güç gelecek ve her şeyi benden alacak. bunun yolun sonu olduğunu düşündüğümde, sadece bir başlangıç ol...