elimde balo davetiyesi var.
kesik kırmızı desenleri olan kalın bir kağıt. metni kesen kanlı bir nehir gibi.
dışbükey yaldızlı harfler, sana'nın benden memnun kalacağını ve en bilge ölümsüzlerin toplanacağı özel bir baloda beni görmekten mutluluk duyacağını söylüyordu.
süvarilere biat edenlerin toplanacağı baloda.
yatağın üzerinde hazırladığım bir elbise vardı. on dakikadır bir ona, bir davetiyeye bakıyordum. doğru yoldan mı gittim diye düşünüyordum.
rosé benden nefret ediyor, jeongin öldü.
kim bilir, belki de her şeyi ayarlayan sana'dır ve direniş kurumu diye bir şey de yoktur?
ya deliriyorsam ve hiç umut yoksa?
davetiyeyi masaya attım ve giyinmeye başladım.
...
etkinlik, okulun yanındaki ayrı bir adada gerçekleşecekti.
taehyung bana baloya kadar eşlik etti: tek başıma hareket etmeme izin verilmiyordu.
diğer misafirler yanımızda uçuyordu, bu yüzden uslu durdum ve taehyung ile konuşmaya bile çalışmadım.
ama onunla geçirdiğim gecenin bıraktığı anılar içimi yakıyordu.
her şey tam olarak anlaştığımız gibi oldu: sanki aramızda hiç öyle bir şey yaşanmamış gibi davrandık.
ama vücudum hatırlıyordu. dudaklarının sıcaklığını bilen tenimin her santimi resmen yanıyordu.
dişlerimi sıktım.
jennie iç ses:"kes şunu!"
taehyung da sessizdi ve ciddi görünüyordu.
baloda bir melek yavaşça piyano çalıyordu.
neredeyse kimse dans etmiyordu.
yuvarlak masalarda ölümsüzler oturuyordu.
erkekler smokin giymiş şişko penguenlere benziyordu; kadınlar, kürk ve yapay elmaslarla parlarken tüm bu şaşaanın, korkudan solmuş yüzlerini saklayabileceğini umuyordu.
konukların çoğunu tanıyordum: hisar'da veya dışında çalışıyorlardı ve hepsi bir nevi yöneticiydi.
jennie iç ses:"belki onlar da benim gibi numara yapıyorlardır. peşinden gidebilecekleri farklı bir lidere ihtiyaçları var. şimdilik sadece atlılar var. ve beklemeleri gerekiyor."
sana, malbonte, torendo ve yoongi ile aynı masadaydı.
malbonte, atlı kadın'a doğru eğildi ve kulağına bir şeyler fısıldadı.
sana hemen bana ve taehyung'a baktı. elini salladı.
taehyung:"hayır. sen gelmiyorsun."
taehyung, onlara doğru ilerlediğimde bir el hareketiyle beni durdurdu.
jennie:"neden?"
taehyung:"senin yerin senin gibilerin yanında."
yakındaki masaya başını salladı.
bakışlarım hemen rosé'nin dümdüz sırtına takıldı.
jennie:"o da mı davetliydi?"
taehyung:"onu joshua getirmiş. git hadi."
taehyung çaktırmadan uyluğuma dokundu, beni hafifçe masaya itti.
bir saniyelik kadar göz göze geldik, ancak bir sonraki anda taehyung artık yalnızca sana'ya bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven's secret 2, taennie
Fantasyheaven's secret, taennie 2. kitabidir. öldüm ve kendimi meleklerle iblislerin dünyasında buldum. ölümsüzlük bana güç ve kudret verdi ama başka bir güç gelecek ve her şeyi benden alacak. bunun yolun sonu olduğunu düşündüğümde, sadece bir başlangıç ol...