13

94 8 96
                                        

birkaç ay sonra.

seokjin parmağının ucuna iğneyi batırdı.

boş bir bardağa kırmızı bir damla kan damladı.

felix:"iğrenç."

seokjin:"jennie, başka tarafa bak."

sırtım onlara dönük olarak bankta döndüm ve düşünceli bir şekilde kıyafetlerimdeki görünmez tozları silkeledim.

seokjin:"bitti. dönebilirsin."

seokjin'in önünde üç bardak duruyordu. her birinin içinde birer damla kan vardı.

baekhyun ipucu vermekte çalıştı ama eski hocası uzattığı parmağına vurdu.

seokjin:"karışma."

sertçe gözlerimin içine baktı.

seokjin:"bir bardakta felix'in kanı, diğerinde baekhyun'un, üçüncüde de benim. hangisinin nerede olduğunu söyle."

iç çektim, konsantre olmaya çalıştım.

başkasının enerjisini yeniden hissetmeyi öğrenmek önemliydi.

bunu herhangi bir ölümsüzün yapabileceğini biliyordum ama içimde bir şeyler direniyor, korkuyordu, inatla malbonte'nin karanlığı olmadan hiçbir şey yapamayacağıma inanıyordu.

ilk bardağı aldım, ellerimde döndürdüm, içindeki sıvıya baktım, kahve telvesini inceleyip fal bakar gibi.

serin ama şeffaf bir nehir geldi aklıma, şiddetli bir şekilde akması, taşları aşılaması.

jennie:"bu felix'in kanı."

seokjin ikinci bardağa tıkladı.

seokjin:"o zaman buradaki kimin?"

düşünerek, bakarak, en azından bir şeyler hissetmeye çalışarak ritüeli tekrarladım.

elimde dondurma tutuyormuşum gibi hissettim, parmaklarım üşümüştü.

jennie:"bu baekhyun'un kanı."

seokjin:"ve sonuncusu..."

üçüncü bardaktan da soğuk geldi ama tamamen farklı hissettim.

dövülmüş çeliğe dokunmak gibiydi.

jennie:"bu senin kanın, seokjin."

seokjin bardakları bıraktı.

heyecanla sordum:

jennie:"doğru mu?"

seokjin gülümsedi.

seokjin:"evet. üçte üç. tebrikler. çalışmaya devam et, o zaman kaybettiğini geri kazanacaksın."

annem yemek odasına geldi.

masanın etrafına baktı ve sanki burada ne yaptığımızı tahmin etmiş gibi düşünceli bir şekilde başını salladı.

heaven's secret 2, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin