8

81 10 79
                                    

rosé:"her şeyi biliyorum!"

rosé göz temasını kesmeden hızla yanıma yaklaştı.

jennie:"neyden bahsediyorsun?"

bir darbe bekliyormuşum gibi geri çekildim, ama korkmadan, sadece şaşkınlıktan.

rosé:"neler oluyor?"

jennie:"sen söyle."

rosé:"herkes gibi davranmaya başladın."

yanıma geldi, yanağıma dokundu.

rosé:"anlat."

jennie:"sorun şu ki..."

odanın üzerine bir sıcaklık çöktü, battaniye gibi üstümüzü ısıttı.

rosé'nin gözleri şefkatle bana baktı. arkamı dönmeden, soru sormadan onları takip edesim vardı sadece.

bileğini tuttum, o kadar sıkı sıktım ki yüzünü buruşturdu ve benden uzaklaştırdı.

jennie:"beni etkilemeye mi çalışıyordun?"

rosé:"seni etkilemeyi gerçekten isteseydim bunu anlayamazdın."

odayı görme hakkı yokmuş gibi etrafına bakınarak içinde dolaştı.

rosé:"evet?"

jennie:"sana bir şey söyleyemem."

rosé:"neden?"

jennie:"çünkü giselle'e söz verdim."

annesinin adını duyan rosé hafifçe irkildi, dondu ve soru dolu bir bakışla bana baktı.

bir an sonra omuzlarını gevşetti ve pes ederek şöyle dedi:

rosé:"tamam."

jennie:"gitmen gerek rosé. eğer sana yanıma geldiğini öğrenirse..."

rosé:"daha dikkatlisin artık."

jennie:"başka seçeneğim yok."

rosé başını salladı, kapıya gitti ama ayrılmadan önce yavaşça sordu:

rosé:"bana hala kaybetmediğimizi söyle."

jennie:"henüz kaybetmedik, rosé."

saplantılı bir korku boğazımı sıktı. umudun yanıltıcı olduğuna, süvariler özgürlüğe giden yolu aydınlatan tek mumu söndürür söndürmez bir pus gibi dağılacağından korkuyordum.

ama bu sözler rosé'yi yeniden gülümsetmeye yetti.

rosé:"teşekkür ederim."

kapı arkasından kapandı ve ben yine düşüncelerimle baş başa kaldım.

...

gözlerimi jisoo'nun titreyen ellerinden alamadım.

o sustukça, bir türlü sakinleşemeyince titremesi daha da artıyordu.

seokjin parmaklarını sıktı ve kadını bir kenara çekti, öğrenciler ne kadar korktuğunu fark etmesinler diye ellerini masanın altına sakladı.

seokjin:"sırada başka bir göreviniz daha var."

sakin, kararlı sesi, ölümsüzlerin endişeli bakışlarını yatıştırdı ve jisoo'ya cesaret verdi.

jisoo:"chanyeol, dünyayı bir yıkım yoluna soktu. insanları ölüme göndermek zorunda kalacaksınız. içlerinde nefret uyandıracaksınız."

öğrenciler, atlılar olmadığında daha cesur davranıyorlardı.

heaven's secret 2, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin