25

641 51 33
                                    

Elinde Ender'in en sevdiği çiçekle kapısına gelen Kaya fazlasıyla gergindi. Dün sabah söyledikleri aklına geldikçe kalbinin ağırlaştığını hissediyordu.

Kelimeler daha ağzından çıkarken bile pişman olacağının bilincindeydi. Ama kıskançlığı dilinin zehrini akıtmasına neden olmuştu. Gözü dönmüş gibiydi. Çünkü hayatı boyunca ilk defa Ender'i kaybedeceğini hissetmişti. Ve bu hisle yine başa çıkamamıştı.

Nihayet kendini hazır hissedip kapıya vurduğunda gerginliği hat safhaya çıktı. İki kelimeyi bir araya getirebileceğinden bile emin değildi.

Kapı açıldığında karşısında Ender'i görmeyi beklerken Caner'i gördü. Caner ise gözlerini gerginlikle belertti. "Abi... Hoş geldin."

Kaya ondan daha gergin olduğu için onun gerginliğini fark edememişti. "Hoş buldum Caner. Ablan burada mı?"

Caner'in büyük imtihanı şimdi başlamış gibiydi. "Yok abi."

"Şirkete gelmeyince evdedir demiştim. Nereye gitti ne zaman gelir?"

Caner yüz ifadesini şekilden şekle sokarken elinden geldiğince yumuşatmaya çalıştı. "Şimdi şöyle abi..." Bir süre durdu en sonunda yara bandı misali tek çekişte bitsin diyerek söyledi. "Şehir dışına çıktı. 2 gün yok."

"Sen bunu niye kıvrana kıvrana söyledin Caner? Ender kötü müydü?"

Caner gergince yutkundu. "Yani iyi değildi. O yüzden bende çocuklar da gidip dinlenecek olmasına sevindik tabii..."

Kaya bir sorun olduğunu anladığı için araya girdi. "Caner tamam uzatmadan söyle."

"Peki... Savaş'la birlikte gitti. Bir çiftliği mi ne varmış..."

Kaya şaşkınlıkla bakakalırken kaybetme korkusu tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Caner adamın bu halini görünce rahatlatmak istedi. "Abi ben tabii sizin bu ilişki durumlarınıza karışamam. Ama ablam Savaş'la sadece arkadaş. Aklına başka bir şey getirme boşuna."

Kafasını olumlu anlamda salladı. "Neyse görüşürüz Caner. Bu arada geldiğimi söyleme lütfen. Olur mu?"

Caner kafasını onaylar biçimde salladı. "Tamam abi görüşürüz."

Kaya arabasına binip uzaklaşırken Caner çoktan eline telefonunu almış ablasına olayın kısa özetini mesaj olarak yazıp atmıştı.

Mesajı okurken kaşları havalanan Ender telefon ekranını kapatıp odadan çıktı. Çiftliğe geleli henüz bir saat olmuştu. Küçük bavulunu kendi için hazırlatılmış odaya çıkarıp üzerini değiştirmişti.

Merdivenlerden indiğinde gözleri salondaki koltukta oturan Savaş'ı buldu. Savaş da onun geldiğini fark edince oturduğu yerden kalktı. "Ne yiyelim?"

Ender omuzlarını silkerek adama cevap verdi. "Acıkmadım ben."

Savaş ona doğru yürürken sitem etti. "Ender yolda da yemedin bir şey... Çok zayıflamışsın zaten olmaz böyle."

Ender gülerek yanına gelen adama bir adım attı. "Kendimi bilerek aç bırakacak halim yok Savaş."

Savaş kadının tatlı tatlı konuşmasına karşılık ellerini havaya kaldırıp pes ettiğini belirtti. Ardından ellerini indirip dışarıyı gösterdi. "Hadi o zaman. Atlara bakalım."

Ender daha tepki bile veremeden adam hafifçe kaşlarını çattı. "Sen kedilerden köpeklerden falan korkuyordun değil mi? Atlardan da korkarsın sen şimdi..."

Savaş ne kadar muzip bir tavırda olsa da Ender tamamen ciddiyetle onu yanıtladı. "Korkmak değil bir kere o. Sadece..." Diyecek bir bahane ararken gözleri fıldır fıldır dönüyordu. "İletişim kurmayı tercih etmiyorum."

ben seni arayamam | enkayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin