3. Bölüm

49 24 22
                                    

3. Bölüm'den Selamlarr

Keyifli okumalar :)

Düşüncelerimden kurtulmak amacıyla kafamı iki yana salladım. Yanımda oturan Erin dikkatli bakışlarını üstüme dikmişken konuştu. "Ne düşünüyorsun?" Her böyle düşüncelere dalıp gittiğimde aynı soruyu sorarlar. Cevabım ise içimde farklıdır, onlara yansıttığım farklı.

Öyle çok şey düşünüyorum ki ben bile yetişemiyorum bazen. Düşüncelerim hızını alamayıp oradan oraya savrulurken onlara verebileceğim tek bir cevap oluyor. "Hiçbir şey."

Erin sorgular şekilde kaldırdı kaşlarını. Ne bekliyordu? Okula hatta bu şehire yeni gelmiş, bir gündür tanıdığım, bu psikopat ve gizemli kişiliğine her şeyimi anlatabileceğimi falan mı? Bakışları yoğun bir sorgu barındırıyordu. Aynı zamanda merhamet. "Bana her şeyini anlatabilirsin." demeye çalışıyordu.

Neyin sorgusu bu Erin? Ayrıca merhamet etmeni gerektirecek bir durum var da ben mi göremiyorum? Sana neden kendimi anlatayım? Sana neden güveneyim?

Bakışlarımı ondan çekip ayağa kalktım. "İyi geceler. Bu gecelik bu kadar benden." Ona dönmeden ilerlemeye başladığımda "İyi geceler." dediğini duymuştum sadece. Sahneden inen babamın yanına gittiğimde kaşlarını kaldırarak baktı bana. "Ne oldu sana böyle?" Korkmuştu. Endişelenmişti. Bana bir şey olacağından değil bir şey yapmış olabileceğimden korkuyordu. "Hiçbir şey."

Duygu barındırmayan sesim buz gibiydi. "Yüzün kireç gibi. Ellerin titriyor ve bomboş bakıyorsun. Birine bir şey mi yaptın?" Evet herkesten gizleyebiliyordum duygularımı. Düşüncelerimi dışa yansıtmamayı başarabiliyordum. Kimse anlamıyordu. Babam hariç.

"Sadece eve gitmek istiyorum. Sıkıldım" Anlamayarak kaşlarını çattığında oflayarak elimi saçlarıma geçirdim. Hafifçe dağıttım. "Bir şey yapmadım. Kötü hissediyorum. Eve gitmek istiyorum." Biraz daha aynı ifadeyle baktı. Daha sonrasında kafasını salladı. Sakin olduğumdan emin olmuştu sanırım.

"Tamam o zaman sen kapının önünde, kaldırımlarda bekle. Şoförü yollayacağım oraya." Kendisi gelmeyecekti. Kötü hissettiğimi söylemiştim. Nedenini sormadı. İşi benden, her şeyden daha önemliydi. Erdem Kundal "Hayatımın karanlığına rağmen her şeyimin üstünde Ay gibi parlayan kızım." diye tanıttığı beni umursamıyordu.

Bunun zaten farkındaydım. Ama her seferinde yüzüme yüzüme vurup yaralar açıyordu kalbimde. Ben ise o yaraları fiziksel olarak deşiyordum.

Yavaş ve sakince salladım kafamı. Sonra arkamı döndüm, salonun diğer tarafındaki çıkışa yöneldim ve çıktım oradan. Biraz uzaklaştığımda omuzlarım çökmüştü. Kenarda ki banklardan birine oturdum. Bariz bir ruh ve beden yorgunluğu vardı üstümde.

Onun söylediklerinden kolayca etkilenmekten nefret ediyordum. Kalbimi her defasında tekrar kanatmasından nefret ediyordum. Başkalarına karşı rahatça kullanabildiğim maskemi ona karşı kullanamamaktan nefret ediyordum. Ona karşı bu kadar zayıf olduğum için kendimden nefret ediyordum.

Derin bir nefes alarak başımı havaya kaldırdım. Amacım yıldızlara bakmaktı ama gökyüzünde tek bir yıldız bile yoktu. Sinirle güldüm. Sadece çok kısa bir süre huzurlu hissetmek istemiştim.

Duyduğum sesle bakışlarımı karşımdaki ormana çevirdim. Bu malikâne şehire uzak ormanın ortasında bir yerdeydi. Her ne kadar beni korkutsa da geliyordum mecburen. Dikkatli bakışlarımı ormana yönelttim. Ses çok yakından gelmişti. İnleme sesine benziyordu. Korksam da birinin yardıma ihtiyacı olabilir düşüncesiyle ayağa kalkıp oraya yürümeye başladım. Evet belamı arıyorum.

KARANLIĞIN DİĞER TARAFI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin