9. Bölüm

35 15 6
                                    

Ben yepyeni bir bölümle karşınızdayım.
Bu sefer çok bekletmek istemedim.
Umarım beğenirsiniz!
Keyifli okumalar :)

Ona nefretle bakan taş gözlere aynı şekilde karşılık verdi Lavin.

Zaten okuldan gidecekti. Bu çocuk neden bunu yapma gereğinde bulunmuştu ki?

Bakışları son bir kez daha etrafta gezindi. Bu konferans salonunda oturanlardan aldığı tek şey nefret akan bakışlardı.

Dolan gözlerini kırpıştırdığı anda bir damla düştü yanağına. Kimsenin önünde ağlamamalıydı. Annesine söz vermişti. Hayatındaki çoğu şeyi unutmuş olmasına rağmen hatırladığı söz yüzünden kalbi kasıldı. Bir yaş daha düştü.

O hak etmiş miydi? Tüm bu nefreti, cidden hak etmiş miydi? Bilmiyordu. Hayatı zaten yeterince kötüydü ama gittikçe daha da kötü oluyordu. Zamanla geçmiyordu işte. Anlamıyordu. Zamanla anlamıyordu.

Annesi... Annesinin dediği hiçbir şey olmuyordu işte. Ya da kendisi beceremiyordu. Yapamıyordu. Annesine dediği hiçbir şeyi...

Madem tutamıyordu bu sözleri o zaman yaşamasının ne anlamı vardı?

Bu düşünceyle gözünden akan yaşlar durdu. Taş gözler hala ondayken olduğu yerden çıktı. Çıkış kapısına gidiyordu ki o sesle durdu.

"Nereye gidiyorsun Vera? Seninle daha işimiz bitmedi." dedi Selin. Arkasını dönmedi Lavin. Öylece kaldı. Bu ismi duyduğunda kendisini kontrol edemiyordu. Zaten Aslı'yla yaşadıklarının sebebi de buydu ya.

Arkasını dönüp Selin'e baktı. Hızla giderek yanına ulaştı. Sahneye çıktı. Selin hemen kürsünün yanında duruyordu. Aklından geçen düşünceleri o an ikinci defa durdurmadı. Aslı'da olduğu gibi...

Şaşkınca kendisine bakan Selin'in sarı saçlarına asıldığı gibi çığlık atmaya başlamıştı kız. Onları izleyenler ise tepkisizce bakıyordu.

Kavradığı saçları daha çok kendisine çekti. Selin inlerken Lavin'in ani hareketiyle dizlerinin üstüne çöktü.

"Niye oturuyorsun? Kalksana!" diye bağırdı Lavin. Sertçe tekrardan çekti o sarı saçları. Selin bağırıyor, ağlıyor, çığlık atıyordu. Bunların hiçbiri Lavin'in umrunda değildi. Madem onun canını yakmışlardı, onlar da yanmalıydı yaktıkları kadar.

Hemen yanlarındaki kürsüye doğru kaldırdı saçlarını kavradığı kızı. Ve hızlıca kürsüye vurdu kafasını. Daha çok çığlık attı kız. Gülümsedi Lavin. Bir kez daha vurdu.

Selin çığlık attıkça hırslanıyor, her seferinde daha sert bir şekilde vuruyordu. En sonunda kızın kafasından akan kanları gördü. Sesli bir kahkaha attı.

Buna Selin çırpınmayı kesene kadar devam etti. En sonunda bıraktı ve kanlar içinde yere yığıldı kız. Daha çok güldü Lavin. Kızın saçları eline yapışmıştı. İğrenerek silkeledi elini.

En başından beri onu tepkisizce izleyen Selin'in ikizine döndü bakışları. Yüzüne sıçramış kanlarla ve o psikopat gülümsemesiyle oldukça korkutucu gözüküyordu Lavin. Taş gözler sert değil, ifadesizce bakıyordu bu karşısındaki korkunç manzaraya.

Bu ifadesizliği daha çok öfkelendirdi Lavin'i. Hızla çocuğun yanına ulaştı. Sert bir yumruğu yüzüne geçirirken anında yere yığılmıştı çocuk. Ne karşılık veriyordu, ne de yapmaması için uğraşıyordu.

KARANLIĞIN DİĞER TARAFI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin