8. Bölüm

28 18 0
                                    

Ben belki de çok uzun bir süre sonra buradayım.
Bir ara kaldırmıştım ama tekrar yükledim. Devam edemeyeceğimi sanmıştım ama devam ettim. Bir şekilde yazdım bu bölümü. Pek içime sinmedi, çok kontrol edemedim ama bölüm atmam gerekiyordu artık.
Her neyse o zaman iyi okumalar :)

L: Akıl okuma özelliğin falan mı var?

Tırnaklarımı elime geçirdim, yine. Yaralarımın üstü kabuk tutmuştu ama şu an bildiğin tekrar deşiyordum, yine.

Cevap gelmesini beklediğim süre boyunca düşüncelerim içinde boğuluyordum. Hepsi bir yana savruluyorken tek bir tanesi kaldı bir anda aklımda. İzleniyordum, yine.

Bakışlarım tam yatağımın karşısındaki perdesi açık olan cama kaydı. Hızla ayaklanarak cama yaklaştım. Gözlerimi etraftaki evlerde, sokakta ve bahçede gezdirdim ama anormal bir durum yoktu. Perdeyi kapattım.

Nedense bunun pek bir işe yaracağını düşünmüyordum. Çünkü ben izlenmenin ötesinde dinleniyordum da sanırım. Hatta bu kişi bildiğin zihnimi de okuyordu.

Benimle alay mı ediyordu, anladığını mı yoksa bir şeyleri bildiğini mi belirtmek istiyordu... Kafam karışmıştı, epeyce. Ya da yardım etmeye çalışıyordu? Belki de.

Neye ihtimal vereceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum.

Cevap bekledim, sabaha kadar bekledim ama bir cevap gelmedi.

2 gün sonra

Hiçbir şey anlamadığım bir hafta sonundan sonra hiç uyumadığım bir güne uyanmıştım. Okula gitmeme daha çok vardı ama ben amaçsızca yatakta uzanıyordum.

O numaranın kime ait olduğunu hala bulamamıştım ve bu sinirimi bozuyordu. Takip edildiğim veya izlendiğim belliydi ama kimin bunu neden yapabileceğini bilmiyordum. Hafta sonu boyunca da evi aramıştım ama bir iz bulamamıştım.

Okul saatim yaklaştığında hazırlandım ve babamın neden evde olmadığını sorgulamadan çıktım evden. Şoförüme bakındım ancak gözükmüyordu etrafta. Tam bahçe kapısının önüne geldiğim anda gelen gri Jeep'i görünce gözlerim irileşti.

Jeep önümde durduğunda camı indirerek bana bakan bir çift açık kahveye gözlerimi kısarak karşılık verdim. "Hadi atla! Bendensin bugün," Yarım bir gülümsemeyle kapıya yaklaştım ve açıp bindim.

Bindiğim gibi eli alnıma giden Barış'a yandan bir bakış attım. "Sen iyileştiğine emin misin? Hemen gelmek istedin okula ama," Elimi kaldırarak onu durdurdum. "Merak etme iyiyim,"

Kaşlarını kaldırdı sorgular bir biçimde, bunu ses tonuna da yansıttı. "Emin misin? Ateşin yok ama tam olarak iyileşmiş gibi de değilsin," Kafamı salladım. "İki günde nasıl oldu bilmiyorum ama eminim, iyiyim, tamamım. Sen de tamam mısın?"

Histerik bir gülüş sundu sözlerimle. "Tamamım!" Her ne kadar ben de gülmek istesem de yapamadım ve önüme döndüm.

Niye beni almaya geldiğini ise sorgulamadım. Barış arada yapıyordu böyle, şoförüme haber veriyordu kendisi geleceği zaman. Daha benim bile adını bilmediğim şoförümle içli dışlı olmuştu.

Barış'ı zaten genelde sorgulamıyordum. Çünkü ne yaparsa yapsın benim iyiliğim için yapacağını bilirdim. Bu 10 yıllık arkadaşlığımız boyunca böyleydi. Onunla nasıl ve nerede tanıştığımızı hatırlamıyordum ama babam onun beni koruyacağından hep emindi.

Tedavi süreçlerinde ise hep tatile gittiğimizi söylermişim. Bu yüzden bilmiyordu Barış hastalığımı. Biliyordum, anlatsam beni yargılamayacağını, şu an ki gibi her daim yanımda olacağını ama... Aması vardı. Sanki bana yardım ederdi ama acıyacağı içinmiş gibime geliyordu.

KARANLIĞIN DİĞER TARAFI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin