1.9

3.7K 248 32
                                    

"Mevsim hanım beni duyabiliyor musunuz?" Sesler geliyordu ama, yorgunluktan yerimden dahi kıpırdayamıyordum.

"Bilincinin açık olması gerekiyor." Doktor olduğunu düşündüğüm ses tekrar konuşurken, gözlerim yavaşça açıldı.

Etrafa kısa bir göz attıktan sonra doğrulmaya çalıştım, o sırada vücudumda hissettiğim acıyla ağzımdan küçük bir inilti çıktı.

"Sakin olun, yaralarınız daha taze, iki saat önce ameliyattan çıktınız, ani hareketler dikişlerinizin patlamasına neden olur." Başını kaldırıp hemşireye kısa bir bakış attı.

Hemşire yeni kendine gelmiş gibi elindeki iğneyle seruma doğru yaklaştı, bu sırada doktor tekrar konuşmaya başladı.

"Dikişleriniz en erken iki haftaya çıkartılır, bu sırada hastaneye kontrole gelmeniz gerkiyor." İki hafta, görev olmadığı sürece benim için uzaklaşmak biraz iyi olabilirdi.

Yine de istemiyordum ama başımı sallamakla yetindim.

Birkaç şey daha söyledikten sonra hemşireye başıyla beni işaret etti, hemşire başını sallayıp komedinin üstündeki benim yeni fark ettiğim çantadan bir şal çıkardı.

Sargılı kollarımdan dolayı elime vermeden başımı bağladı, teşekkürümü gülümseyerek kabul ettikten sonra tepsisini de alıp dışarı çıktı.

Kollarım fena sayılmazdı, ama bacaklarım feci derecede ağrıyordu, narkozun etkisi hâlâ olduğundan mı bilinmez, kafam allak bullaktı.

Karşımda bulunan televizyonun yansımasından kendime baktım, nasıl kurtulduğumuzu, daha doğrusu kimin kurtulup kurtulmadığını bile hatırlamıyordum.

Kapı çalındığında üstümü kontrol edip, hiç konuşmak istemesem de boğazımı temizledim.

"Girin." Kapıyı hafifçe aralayarak içeriye Zerda girdi, daha sonra arkasına kısa bir göz atıp kapıyı kapattı.

"Nasılsın canım?" İçimdeki huzursuzluk büyüyordu, ne konuşmak istiyordum ne de birilerinin yanıma gelmesini, sadece yanlız kalmak istiyordum, buna rağmen gülümsemeye çalıştım.

"İyi gibi, ya sen?" Tereddütle bana bakıp gülümsedi, başıma bakınca gülümsemesi büyüdü.

"Aferin Yasemin'e dediklerimi unutmamış." Neyden bahsettiğini az buçuk anlasam da tepki vermedim, fakat teşekkür etme gereksinimi duydum.

"Teşekkür ederim." Önemi yok dercesine başını sallayıp, kapıya baktı.

"Tim seni görmek istiyor, çok kısa sürecek zaten, tabi istemezsen.." başımı olumsuz anlamda sallayıp sözünü kestim.

"Gelebilirler." Zerda gülümseyerek kapıya yürüdü ve sonuna kadar açıp geri çekildi, içeri sırasıyla, Harun abi, Hasan abi, Arhan abi, Ali, Kerim, Mert, Tarık ve Poyraz komutan girdi.

Herkesin iyi olması beni mutlu etmişti açıkçası, fakat hala kafamda parça parça olan şeyler vardı.

Biz oradan nasıl ve ne şekilde kurtulmuştuk?

MevsimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin