12- Acıtır Gerçekler

35 12 0
                                    


meğer aşkı anlamak için delirmek lazımmış, adım attıkça topuklularının sesi vedanı daha da kesinleştiriyor bu buz tutmuş ses tonunda meleklerin kanadı var...


Zifiri bir sabahtı ahter yola çıktığında her şey belirliydi aslında ama o bilinmezliğe gidiyordu hava alanına geldiğinde mustafa beyle vedalaştıktan sonra,uçak saatini beklemeye koyulur. Ahter yola çıkadursun adin ise mertlere daha fazla yük olmamak için sabahın bile uyanmadığı saate hazırlığa konulur. Saatler 8'i gösterdiğinde salona eşyalarıyla birlikte oturmuş mert'e veda edeceği anı bekliyordu yaklaşık yarım saat sonra uyanan mert salonda adin'i toparlanmış halde görünce bir hayli şaşırır, elindeki havluyu kanepenin üstüne bırakarak "ne oluyor neden toparladın eşyaları? benim bilmediğim bir şey mi oldu?" adin mahçup bir şekilde ayağa kalkarak " hayır hiç bir şey olmadı zaten burada senin uyanmanı bekliyordum bende artık gitmem gerek size gerçekten çok zahmet verdim her şey için teşekkür ederim." bunları duyan mert iyice sinirlenmişti adinin gözlerine bakarak "kızım sen delirdin mi ne zahmeti kendine gel! hiç bir yere gitmiyorsun izin vermem!" " sana fikrini soran olmadı mert gideceğim halletmem gereken işlerim var" mert sinirlenmişti salonda bir o yana bir bu yana gidip geliyordu " hayır gidemezsin ya sen aklını mı kaçırdın sana bir şey olursa ben ne yaparım? hala görmüyor musun gerçekten benim senin için yanıp tutuştuğumu?" mert'in sesine evdeki herkes uyanmıştı mert'in annesi ve babası aşağı inerken "üzgünüm mert ama hislerimiz karşılıklı değil bana evini açtın çok teşekkür ederim ama benim sana karşı bir duygum yok üzgünüm." evet gözleri dolmuştu kendini suçlu hissediyordu hızlı adımlarla kimsenin yüzüne bakmadan evden çıktı. Arabaya bindi ve en nihayetinde evine gelmişti fakat kapının önünde duraksadı içini tedirgin bir korku kaplamıştı fakat eninde sonunda yine o eve gireceğini düşünerek tüm soğukkanlılığıyla anahtarı çantasından çıkartarak kilidi açtı ve içeriye girdi ev bıraktığı gibi dağınık gözüküyordu mutfağa girdiğinde bocuğu ve dağıttığı ekmek kutusunu görmüştü hemen yere oturup boncuğa sarılarak ağlamaya koyuldu "özür dilerim annem seni ikinci kez yalnız bıraktım bir daha olmayacak boncuğum söyle bakayım çok korktun mu?" boncuk onu anlamışcasına miyavlayarak karşılık verir "hadi anneciğim evi temizleyelim sonra vakit geçirelim annem olur mu?" evi temizlemeden önce ekipler gelmediği için delil olarak ayrıntılı bir şekilde fotoğraflar çeker... Evi köşe bucak temizledikten sonra salona belini yaslar ve kucağına gelen boncuğa "ne yorulduk be kızım saat de öğlen olmuş zaten hadi bir şeyler yiyelim" boncuğu eve bırakarak markete doğru yola koyulur. Marketten döndüğünde evin önünde uzun boylu esmer dağınık saçlı biri evin zilini çalıyordu ve arkasında da polisler vardı. Yüreği ağzında atmaya başlamıştı adin'in acele bir şekilde evin önüne geldi ve polislerin arasından geçerek kapıdaki savcının karşısına geçti "pardon kimi arıyorsunuz acaba?" algın adin'i görür görmez küçük bir çocuk gibi mutluluk kaplar içini fakat dışarıdan kaba birisi olarak gözüken algın hiç bir şey fark ettirmeden "adin hanım sizsiniz sanırım?" adin başını sallayarak onayladı "bilginiz üzere emniyetimize suç duyurusunda bulundunuz bundan ötürü evinizi incelememiz gerek" adin kendine sinirlenmişti (ah be kızım biraz daha beklesen ölür müydün?) adin savcıdan çekinerek "efendim ben gelmeyeceğinizi düşünerek birkaç saat önce temizledim ama fotoğraflarını çekti eğer işinize yararsa onları vereyim." algın görevlilere dönerek "arkadaşlar siz gidin bir iş olursa ararım" ekipleri gönderdiğinde dilerseniz ofisime geçelim orada daha detaylı bir şekilde konuşuruz.. Adin algın'ı onayladıktan sonra biraz beklemesini rica etti ve ofise doğru algın'la birlikte yola koyuldular.

Aynı Yıldızların Altında       A.AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin