Adamlar, Sarılırım Birine
baya uzun bölüm oldu ya. o nasıl oldu?
Bilinmeyen Numara: GünaydınnBilinmeyen Numara: Bugün ne kadar güzel bir gün ya öyle değil mi?
Kutay: Bilmem öyle mi?
Bilinmeyen Numara: Öyle öyle
Bilinmeyen Numara: Çok güzel bir gün :')
Kutay: Sen öyle diyorsan
Bilinmeyen Numara: Nasılsınnn
Kutay: İyiyim
Kutay: Sen?
Kutay: Ve sürekli harfleri üçleyecek misin?
Bilinmeyen Numara: Şimdi daha çok iyiyim
Bilinmeyen Numara: Ben çok mutlu olduğumda harfleri üçlüyorummm :)
Kutay: Anladım
Bilinmeyen Numara: Çalışmaların nasıl gidiyor?
Bilinmeyen Numara: Memnun musun kendinden, çalışmalarından
Kutay: Pek kötü gittiği söylenemez haberin oluyordur
Kutay: Sadece sözel kısmım iyi değil, sayısalcı olduğumdan sözeli pek anlamıyorum
Bilinmeyen Numara: Aslında tyt sözel kısımların çoğu yorum oluyor, yorum becerini biraz geliştirmen lazım
Kutay: O nasıl olacak?
Bilinmeyen Numara: Bizim edebiyat hocası sürekli kitap okuyun diyor :')
Kutay: Vakit kaybı
Bilinmeyen Numara: Yaa deme öyle ben kitap okumayı çok seviyorum
Kutay: Ben pek okumam kitap
Bilinmeyen Numara: Ben okuttururum sana :')
Kutay: O nasıl olacak?
Bilinmeyen Numara: Görürsün
Kutay: Görelim
🖇
Kutay ile konuşmamızdan sonra ona sevdiğim bir kitabı verebileceğimi düşünmüştüm. Çok kalın kitap vermek istemiyordum çünkü sıkılabilirdi. Kitaplığıma boş boş bakarken gözüme bir kitap takıldı. Bilinmeyen bir kadının mektubu... Onu vermeye karar verip çantama koydum. Odamdan çıktığımda ev çok sessizdi. Annem büyük ihtimalle uyuyordu. Onu uyandırmak istemediğim için evden çıktım.
Okula vardığımda sınıfta tek tük kişi vardı. Kitabı o gelmeden sırasına koyabilmek için erkenden okula gelmiştim. Bunu daha önc yapacağımı söyleselerdi inanmazdım! Sırama oturup çantam kağıt çıkarıp 'ben normalde kitaplarımı ödünç vermem' yazıp kağıdı kitabın arasına koydum. Sınıftan çıktığımda sayısalcı sınıflarının bulunduğu kata çıktım. Kutay'ın olduğu sınıfın önüne geldiğimde kafamı azıcık içeri uzattım.
Bazı sıralarda çantalar vardı ama kimse yoktu sınıfta. İçeri girip onun oturduğunu bildiğim -asla sınıfın önünden sürekli geçip öğrenmedim- kitabı sıranın üstüne bıraktım ve kimseye görünmeden sınıftan hızlıca çıktım. Sabah sabah yaşadığım adrenalin fazla gelmişti bana! Kolumdaki saate baktığımda daha erkendi. Gözde bu kadar erken gelmezdi okula.
Kantine inip kendime çay alma fikri aklıma gelince aşağı inip kantine geldim. Kantinciden çayımı isteyip beklemeye başladım. Çayım hazır olduğunda uzanıp aldım ama arkamda biri olduğunu fark edememiştim. Bu yüzden arkamı döndüğüm gibi çayı gömleğimin üstüne giydiğim kazağa dökmüştüm. "Ay yandım!"
Elimdeki bardağı yere atıp kazağımı çekiştirdim. Bir de benimle birlikte kazağımı çekiştirmeye başladığında öfkeyle başımı kaldırdım. Bu hayatın bir şakası olmalıydı! Kutay'ın arkamda ne işi vardı? Ve şuan kazağımı tutuyordu! "İyi misin? Çok yandın mı?"
Yandığım aklıma gelince silkilendim. Şuan karşımdaki Kutay değildi! Hayır! "Tamam iyiyim. Kazak sayesinde derime gelmedi. Ama dikkat eder insan ben önündeydim nasıl hissedeyim seni?" Nasıl hissedemedim seni?
Kutay tuttuğu kazağımı bıraktı. Onunla hiç bu kadar yakın olmamıştık. Gerçekten bugünü mü bulmuştu? "Kusura bakma fazla dalgındım. Eline geldi mi?"
Gerginlikten yanaklarımın kızardığına emindim. Yanağımdaki ısının başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Derin bir nefes aldım. "Biraz geldi ama iyiyim." Başını eğip elime baktı. Ben de onunla birlikte elime baktığımda biraz kızarmıştı. Hem yanıyor hem de karıncalanıyor gibiydi.
"Yanmış biraz. Hangi sınıftasın sen?" Sınıfımı ne yapacaktı ki? Gözlerimden anlamış olacak ki kafa karışıklığımı konuşmaya başladı. "Sen bana sınıfını söyle, sonra üstündeki kazağını çıkar istersen. Ben geleceğim sınıfına." dedi.
"12/E"
Tek yapabildiğim sınıfımı söyleyip arkamı dönerek en yakın kızlar tuvaletine girmek oldu. Aynaya döndüğümde yanaklarımı kızarmış kazağımı berbat halde görmüştüm. Gerçekten Kutay'ın arkamda ne işi vardı? Neden bu aralar hep karşıma çıkıyordu? Bu kaderin bana bir oyunu muydu? Ben yazdıktan sonra hem de! Bomboş aynaya baktığımı fark ettiğimde önce elime biraz su tutup sonra da üstümdeki kazağı çıkardım. Sadece gömleğimle kalmıştım. Gömleğede biraz çay lekesi geçmişti. Ama umursamadım.
Gerçekten bugün bitebilir miydi!
Derin bir nefes alıp içime çektim. Daha sonra tuvaletten çıkıp sınıfıma girdim. Kutay tahtanın önünde boş boş dikiliyordu. Elinde bir bardak çay ve... yanık kremi vardı. Ben ona bakarken o da geldiğimi anlamış gibi başını hemen çevirdi. "Hangi sırada oturuyorsun?"
"Cam kenarında, baştan üçüncü sıra." Başını sallayıp elindeki çayı ve yanık kremini masaya bıraktı. "Bu çay özür içindi çayını mahvetmiştim çünkü. Bu yanık kremide yarana iyi gelsin diye. Su toplayabilir belki. Tekrar özür dilerim. Kremi sürmeyi unutma."
Hayatımda çok şeyin hayalini kurmuştum. Hayal kurmayı seven bir kızdım. Cıvıl cıvıl hayallerim vardı benim. Ama Kutay ile ilgili hiç hayaller kurmamıştım. Çünkü onunla olacağıma, konuşacağıma hiç ümit etmezdim. Onun hayalini kurmak bile zordu bana.
"Önemli değil, o kadar fazla yanmamıştım zaten." Aksine çok fazla yanmıştım. Hemde çok fazla...
"İyi dersler o zaman?"
"İyi dersler." Ve sınıftan çıktı.
Arkasında ise kalbinde ağzında atan bir kız bıraktığından habersiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutuplar | yarı texting
ChickLitO sınıf birincisiydi. Ben ise ortalama bir kız. O sayısal derslerini severdi; ben ise sözel derslerini. O kitap okumayı sevmezdi; ben ise kitap okumayı severdim. Onun hayalleri büyüktü, benim küçük. Zıt insanlardık biz. Belki de bizi bir araya getir...