0.8

177 8 13
                                    

Canozan, Damla Eker - Öyle kolay aşık olmam


"Felsefe hocası rahatsızlandığı için bugün gelmemiş, kütüphaneye mi çıksak ya? Bu sınıf hiç susmuyor çözdüklerimden bir şey anlamıyorum ben!"

Gözde'nin hayıflanmasına hak vermiştim. Ders boş olduğu için genelde herkes konuştuğu için çözdüklerimizden verim alamıyorduk. "Çıkalım ya topla eşyalarını gidelim."

Gözde başını sallayıp test kitabını ve kalemlerini aldı. Ben de kitabımla kalemlerimi aldım. Kulaklığımıda aldıktan sonra birlikte sınıftan çıkmıştık. Gözde'yle kol kola yürüyorduk. "Kutay ile nasıl gidiyor bakalım?"

Gözde'nin benim aşık olduğumu anladığı ve mesaj atmasının üstünden 2 gün geçmişti. O 2 gün içerisinde ona her şeyi anlatmıştım ve bolca da trip yemiştim. Ama sonunda bana dayanamamıştı. "İyi gidiyor galiba. Bilmiyorum ki konuşuyoruz öyle boş boş."

Gözde sırıttı. "Boş olduğundan emin misin konuşmaların? Ben pek öyle düşünemedim."

Gözde'nin kolundan ayrılıp önümdeki merdivenlerden çıkmaya başladım. "Saçma sapan konuşma Gözde."

Gözde arkamda kalmıştı. Ama hala gülüyordu. "Bana kızdığına göre var bir şeyler Yasemin hanım."

Kütüphanenin önüne geldiğimizde Gözde'ye dönüp "Sus. Kütüphaneye geldik rahatsız olabilirler." deyip içeri girdim.

Arkamdan "Kaç bakalım." dediğini duymuştum ama umursamamıştım. İçeri girdiğimde bir kaç öğrencinin ders çalıştığını bazılarının da uyuduğunu görmüştüm. Ben Gözde'yle çalışabileceğimiz masa ararken gözlerim bir masada takılı kalmıştı. Olduğum yerde kalakalmıştım. Kutay, kulağında kulaklıkla kitap okuyordu. Evet kitap okuması çok anormal değil. Ama benim ona ödünç verdiğim kitabı okuyordu. Benim ana ödünç verdiğim...

Ben olduğum yerde hala ona bakarken Gözde'nin "Neye bakıyorsun?" demesiyle irkilip ona döndüm.

"Ödümü kopardın." Gözlerimi ondan çekip tekrar Kutay'ın olduğu masaya çevirdiğimde hala kitap okuduğunu görmüştüm. Dünya umrunda değildi sanki. Acaba kitabı sevmiş miydi? Peki, şu an ne dinliyordu? Hangi şarkıyı deli gibi merak etsemde elimden bir şey gelmezdi.

"Haa şimdi anladım Kutay senin ona verdiğin kitabı okuduğunu gördüğün için kaldın öyle."

Gözde'ye döndüm sinirle. "Hadi Gözde, biz kendimize masa bulalım." Gözde yüzünde silmediği gülümsemesiyle seçtiği masa ilerlerken ben de arkasından ilerliyordum. Masaya oturduğumuzda karşıma baktım ve Kutay tam görüş açımdaydı. Derin bir nefes alıp ona döndüğümde o sırıtıyordu hala.

"Gözde bilerek mi yapıyorsun?" Gözde omuz silkti. "Yoo asla tesadüf. Aşk tesadüfleri sever."

Gözde'ye göz devirmek dışında başka bir şey yapmamıştım. Sanki görüş açımda hiç Kutay yokmuş gibi test kitabımı açtım. Kulaklığımı takıp bir müzik açıp önümdeki sorulara odaklanmaya çalışmıştım. Odaklanması kolay tabii! Resmen karşımda Kutay vardı ve ben önümdeki sorulara odaklanmaya çalışıyordum. Hem de ona verdiğim kitabı okuyordu!

Bir kaç soru çözmeyi başardığımda kulaklığımda çalan şarkıyla tebessüm edemeden duramadım. Canozanın sesiyle dudağımda asılı kalan tebessümle önümdeki soruyu okumaya çalıştım.

"Öyle kolay aşık olmam, ama senin ayrı bi' havan var
Seni gördüğümde beynim oyunlar oynar..."

Ben dudağımda asılı kalan tebessümle başımı kaldırdığımda Kutay ile ansızın göz göze gelmiştik. Ben ona bakakalırken o bir baş selamı verip önüne tekrar dönmüştü. Ben istemsizce ona bakmaya devam ederken Damla Eker'in şarkıya devam ediyordu.

"Hiç, hiç, hiç yok mu bi' yolu, demiştin
Ben de o gece fazla içmiştim
Kıralım duvarları gel yanıma yat dedim..."

Gerçekten hiç mi yolu yoktu? Bazen anlayamıyordum ona nasıl aşık olduğumu. İlk başta geçici bir heves sanmıştım. Annem hep duyguların geçici olacağını söylerdi. Ona göre aşk diye bir şey yoktu. Ölü bir duyguydu. Çünkü o babamda bunu öğrenmişti. Babam bize nefret dışında hiç bir duygu verememişti...

Ama şimdi Kutay'a baktığımda nefret, kin, öfke hissetmiyordum. Aksine daha cıvıl cıvıldım sanki. Mutlu olmak için sebebim varmış gibi geliyordu bana. Sanki dünyayı sevebilmek için bir sebebim varmış gibi...

Kutay kitabımı bırakıp kollarını masaya koydu, ve başını kollarına yasladı. İçimden geçen tek şey dinlediği müziki öğrenmek ya da görebilmek. Anlık bir dürtüyle Gözde'ye dönüp "Ben bize içecek bir şeyler alıp geleceğim." deyip cevap vermesine izin vermeden kulağımdaki kulaklığı masaya bırakıp ayağa kalkmıştım. Beni ayağa kaldıran şey neydi bilmiyordum ama sadece kalkmak istemiştim.

Aynı yolda yürüyemiyorduk belki ama aynı müziği dinleyebilirdik belki.

Onun masasının önüne geldiğimde hızımı düşürüp sessizce telefonuma bakmıştım. Amacım sadece dinlediği müziği görmekti. Spotify hesabını açık gördüğümde heyecanlanmıştım. Kullanıcı adını aklımda tutmaya çalışıp o başını kollarından kaldırmadan kütüphaneden çıkmıştım.

Kim bilir, belki şimdi aynı notaların çevresinde dolanır olurduk.

Zıt Kutuplar | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin