"Bunu yapamazlar!"
Chan ve Changbin'in konuşmalarından sonra hızla Jisung'u mutfağa ittirmiş ve sesimiz duyulmasın diye kapıyı kapatmıştım. Benim daha da sessizleşmemin aksine Jisung'un şaşkınlıkla çenesinin düşeceğini biliyordum. Ada sehpaya oturmuş mutfakta volta atmasını izlerken karşımda tam da düşündüğüm gibiydi.
"Ayrılamazlar ya! Olmaz. Bizi bırakamazlar."
Ellerimi şakaklarımın iki yanına koydum. "Ortada bir şey yok Jisung. Sakin ol, n'olur."
"Ne konuşabilirler ki başka bu şekilde? Chan Hyung'un dediklerini duymadın mı?"
"Duydum ama bir kavgada da böyle yollarını ayıracaklarını sanmıyorum. Onlar kardeş gibiler."
Ellerini saçlarından geçirip hışımla bana döndü. "Sana inanmak istiyorum. Areum yemin ederim sana inanmak istiyorum ama ne hakkında konuşuyor olabilirler ki başka?"
Buna verebileceğim bir cevap gelmiyordu aklıma. İkisinin de buz gibi olan ses tonları başka bir şey düşünmeme izin vermiyordu. Yüzümü ovuşturdum ve geriye yaslanıp gözlerimi tavana sabitledim.
Jisung kalçasını duvara yapışık olan diğer sehpaya yaslayıp kollarını bağladı. Abartıyor muyduk? Direkt gidip sormak varken bu şekilde tahmin etmek doğru muydu?
Mutfak kapısı açıldığında dağılmış saçlarıyla yeni uyandığı belli olan Hyunjin içeri girdi. Bizi gördüğünde yüzündeki ifadeden burada ne yapıyor olduğumuzu sorguladığını anlamak zor değildi. "Vay... Bu saatte burada ne yapıyorsunuz? Gece kaçamağı falan mı?"
Dediğini anlamazken kolumdaki saate baktım.
Gece yarısı olmuştu.
"Bir sorunumuz var." Jisung bağladığı ellerini belinin iki yanına koydu. "Chan Hyung ve Changbin Hyung tartıştılar."
Hyunjin kendine yeni bir bardak çıkarıp su doldurdu. "Her zamanki halleri diye yorumladım."
"Ayrılmayı düşünüyorlar."
Hyunjin içtiği suyu tek seferde lavaboya püskürtürken hızla Jisung'a döndü. "Ne?"
"Duydun işte. Ayrılmayı düşünüyorlar."
"Jisung ya... Hyunjin hayır, yok öyle bir şey. Net bilmiyoruz."
Hyunjin önce bana ardından da ıslanmış geceliğine bakarken bardağı lavaboya bırakıp göz devirdi.
"Tanrı aşkına... Nereden böyle bir düşünceye ulaştınız?"
Biz aralarında gerçekleşen tartışmayı ve konuşmaları anlatırken Hyunjin de peçeteyle geceliğini kurulamaya çalışıyordu.
"Başka bir şey söylemediler mi? Bu kadar mı?"
Jisung başını salladı. "Bu kadar."
"Tanrım." Elindeki peçeti buruşturup aramıza fırlattı. "Başka bir şey hakkında konuşuyor olamazlar mı?"
"Aklına bir şey geliyor mu?"
Jisung'un sorusuyla düşündü ama başını salladı. "Hayır. Başka zaman olsa belki başka bir yorum getirebilirdim ama bu haldelerken... Gerçekten ayrılmak istiyor olabilirler mi?"
Kafam karışıktı. "Changbin neyin kararını veriyor olabilir ki?"
"Şarkı patentlerinin yarısı onda. Ayrılmak isterlerse şayet üçümüzün imzalayacak çok belgesi var. Belki bunu konuşmuşlardır."
"Bu sana da gelecekleri anlamına mı geliyor?"
Başını salladı. "Evet. Şayet öyle bir şey olursa onları asla imzalamam."