Hamilelik, insanın tattığı en yorucu şey olsa gerek Jimin her yeni günde bunun hakkında koca bir tez yazmak adına kendini hazır hissediyordu. Girdiği dördüncü ayda ince bedeni dolayısıyla kocaman görünen karnı onu her zamankinden daha şirin gösterirken, geçen günlerde boyadığı şeftali rengi saçları en lezzetli yaz meyvelerini andırıyordu.
"Jungkook-ah, eve ne zaman döneceksin?" Hattın diğer tarafında etrafı bir sürü insanla sarılmış Jungkook, yine de nişanlısına olabilecek en sakin biçimde yanıt vermeye çalışıyordu. "Çekimlerin sonuna gelmek üzereyiz, canın bir şey mi çekti bebeğim? Taehyung'a hemen haber verebilirim zaten oralardaydı."
Çalışanlar duydukları bebeğim hitabıyla ikilinin oldukça tatlı ilişkisine imrendiklerini açıkça belli ediyor, genişçe gülümsüyorlardı. "Hayır bir şey çekmiyor ama seni özledim ve bu ufaklık da sanırım babasını özlemiş, sabahtan beri hareket edip duruyor."
Elindeki su bardağını ada tezgahına bırakıp karnını okşayarak salona ilerleyen küçük beden bir yandan da telefondaki büyüğünü dinliyordu. "Eve geldiğimde ikinizi de bolca sevip özleminizi gidereceğim, sadece biraz daha beklememiz gerekiyor. Benim dünya güzeli bebeklerim beni sabırla bekleyebilir değil mi? Yapabilirsin değil mi güzelim, hm?" Jimin, onun yatıştırıcı ve yumuşak sesi karşısında anında rahatlarken kızaran yanaklarıyla mırıldanarak onaylanmıştı.
"Evet arkadaşlar toplanın, son çekimlere başlıyoruz!" Arkadan gelen yönetmenin sesiyle Jimin nişanlısını uğurlarken telefonu kapatmadan önce ani bir kararla öpücük atmış ve aceleyle telefonu kapatmıştı. "Bunları hep sen yaptırıyorsun bana." Kendini telkin etmeye çalışarak suçu bebeğine atan Jimin belki de o gün görülebilecek en komik görüntüyü dışarı sunuyordu.
Ayaklarını uzatarak olduğu kanepede yayıldığında bedenini saran uykuya karşı çıkma gibi planları da elbette yoktu. Karnını okşayarak bir yandan da karnındaki miniğiyle muhabbet etmek iyice uykusunu getirmiş olacak ki uykuya teslim olması da uzun sürmemişti.
"Jimin, uyan hadi güzelim bir şeyler yemen gerekiyor." Minik bedenin kulağına ulaşan meleksi ses ve karnındaki büyük eller uyanma isteğini tam tersi bir şekilde geri gönderiyordu adeta. "Sen böyle yaparsan ben daha çok uyumak isterim ama." Gözlerini tam açmadan kucağına çekildiği bedenin boynuna sinerken karnı aralarında sıkışmış gibi bir görüntü sunuyordu. "Sabahki çekimden fotoğraf gelmiş, bakmak ister misin?" Jimin'e fevri davrandığı anlar sorulsa belli de en fevrisi olarak bu anı seçerdi.
Aniden kaldırdığı başıyla merakla ekrana bakmaya çalışırken onun bu haline gülen Jungkook sırtını yatak başlığına yaslamış, ayırdığı bacakları arasına oturttuğu küçük bedenle birlikte yeni teslim aldığı dosyayı açmıştı. Düz renk bir arka planın önünde duran Jungkook'un karnı tamamen açık haldeyken üstündeki kot takımda kapalı olan tek şey pantolon sayesinde bacaklarıydı. Pantolonun belinin aşağıda olmasından kaynaklı altına giydiği Calvin Klein'e ait- aynı zamanda markanın adını taşıyan şeritli boxerın bel kısmı açıkça ortada duruyordu.
"Jimin? Yanıyorsun resmen, iyi misin sen?" Suratı adeta domatese dönen Jimin onun gerdiği kolları yüzünden geriye kalan tüm bedeninin de gergin görüntüsü karşısında yutkunmayı unutmuştu adeta. "Oda çok sıcak ya ondan, birazdan camı açarsam geçer." Jungkook hâlâ tatmin olmuş görünmezken minik bedenin üzerindeki tül kadar ince üstü tek seferde çıkararak şişmiş karnı açıkta kalmış halde bırakmıştı onu. "Üşürsen bana yaslan, ben seni ısıtırım." Jimin onu onaylarken minik elleri arasına bırakılan telefona odaklanmaya çalışıyordu.
Bir yandan çıplak karnını okşayan eller, bir diğer yandan hamilelik hormonları ve diğer yandan elindeki telefonda yer alan boy boy fotoğraflar hayatının en zor anlarını yaşatıyordu. Gittikçe üzerindeki parçaların birer birer azaldığı sevgilisinin fotoğraflarıyla Jimin en sonunda dayanamayarak ekranı kapatmıştı. "Kulakların ve göğsün yanıyor, kedi halinden alışkın olmasam ateşin var diyeceğim."
Çıplak gövdeye daha da sardığı kollarıyla dudaklarını miniğinin kulağına yaslamıştı Jungkook. "Aynı parçalar hâlâ üzerimde, görmek ister misin?" Jimin'in tekleyen nefesi elbette evet demekti. Birbirlerinden ayrılan bedenlerle Jungkook ayaklanarak yatağın tam karşısına -Jimin'in önüne- geçtiğinde giydiği kumaş parçalarını teker teker zemine bırakmaya başlamıştı.
"Hamileyken yapamayız, unutmadın değil mi?" Jimin'in kısık sesine rağmen kızarmış yüzüyle hâlâ yapılı bedeni incelemesi büyük olanda gülme isteği uyandırıyordu. "Bir şey yapacağız dememiştim aslında, senin planların mı var benimle?" Sınırlarını zorlayarak daha da kızaran çehre yüzüne yerleşen soğuk ve büyük elle rahatlamış hissetmişti. Yanağını iyice yaslayarak yüzünü sürttüğü elin sahibi yatağa tırmandığında yüzünde geniş bir gülümseme vardı.
"Planların varsa hayata dökmek adına önce biraz enerjiye ihtiyacım var değil mi? Beni besleyecek misin yavru kedim?" Hamile oluşundan kaynaklı her ay daha da büyüyen göğsüne değen parmaklar Jimin'e hiç yardımcı olmuyor, tavan yapmış hormonlarıyla eş zamanlı çalışıyordu.
Minik ellerini Jungkook'un boynuna yerleştirdiğinde bedenini yatağa bırakırken onu da üstüne çekerek yüzünü göğsüne adeta yaslamıştı. "Çok emmeyeceksin değil mi? Sonrasında sızlıyor biliyorsun." Jungkook onu onaylayarak yüzünü teninden ayırdığında dudaklarını yalayarak kendi içinde hangisini seçsem tartışmasına kalmıştı.
En sonunda fark etmez diyerek sol tarafa yöneldiğinde dudakları arasına aldığı tepe anında hafif hafif sızdırmaya başlamış, dünya üzerindeki en saf sıvıyı koca adamın damağına bırakmıştı. (4 aylıkken süt bezesi tam olarak gelişiyor mu bilmiyorum sonuçta hiç hamile kalmadım ve hamile birinin sütünü içmedim. Siz yine de gelişmiş sayın.)
"Jungkook... Kenardan akıyor." Büyük beden dudağının kenarından sızan sıvıyı iki saniyeliğine geri çekilerek diliyle toparladıktan hemen sonra kaldığı yerden işine dönmüş, diğer eliyle boşta kalan göğüsle oynamaya başlamıştı. Aralarındaki ufaklık yüzünden tam olarak birbirlerine sarılamasalar da bebekleri onların bu anına izin vermek ister gibi hareketlerini kesmişti.
Yaklaşık 10 dakika sonra dudaklarını şapırtılı bir şekilde ayıran büyük beden kolunu nazikçe altındaki miniğinin beline sararak karnına öpücükler bırakmıştı. "Gerçekten doymuş hissediyorum ama küçük bir arzum daha var." Jimin'in dağılmış ifadesiyle attığı sorgulayıcı bakışlar yeniden göğsünün tam ortasına yüzünü gömerek adeta kendini boğan Jungkook'la yerini şaşkınlığa bırakmıştı. "Jungkook! Nefes alamayacaksın kalk."
Uyarısı yanıtsız kalan Jimin, kendi haline bıraktığı koca bedenin saçlarını okşarken hâlâ gömülü duran yüzle hafifçe gülmüştü. "Jimin, sikeyim- keşke boğulsam burada. Çok ciddiyim hiç sesim çıkmaz, sessiz sakin nefessiz kalırım ben." Küçük olan beden boğuk olan sese karşılık söylediklerine kahkaha atsa da diğer yandan yanaklarının kızardığı da bir gerçekti.
"Boğulmak yerine sağ tarafa da bir el atmak ister misin? Onu emmediğin için sızdırıyor baksana." Gayet normal bir durumu açıklıyor olsa dahi teklifte bulunduğu kişi yetişkin bir birey olduğundan ortam daha da erotikleşirken ona uyum sağlayarak dediğini yapan Jungkook geceyi uzun tutacağı gerçeğinin altına imzasını atmıştı.
Demişsiniz ki Calvin Klein JK şerefine yeni bölüm gelir mi? Gelmez olur mu, siz istersiniz de ben yazmaz mıyım? Doya doya okumalar ve umuyorum ki beklediğinize değecek bir şekilde finale adım adım ulaştıracağım bu fici, sağlıcakla kalın.
(Kontrol etmedim, hatalarım varsa kusuruma bakmayın.)
—Roslyn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catmance, jikook
Fanfiction[fluff au, jikook] melez bir kedinin, koskoca adamı minik kalbine sığdırmasının öyküsü. - topjungkook, bottomjimin | tüm hakları @chuvinette'ye aittir.