Jungkook, sabah yüzünü okşayan yumuşak tüylerle uyandığında birkaç dakika gözleri kapalı şekilde uykusunun tamamen açılmasını beklemişti. Gözlerini araladığı anda, minik patisiyle yanağını dürten ve yüzüne tırmanmış, kendisini izleyen kedisine baktı.
Tepkisizce birbirlerini izlemeye devam ederken, sessizliği bozan şey minik mırlama sesleriydi. "Her şeyin bu kadar tatlıyken sana nasıl dayanacağım ben, güzelim?" Minik kedisi burunlarını birbirine değdirip miyavladıktan sonra uzun, sarı saçlara ilerlemiş, patisiyle sahibinin yüzüne baskı yapmayı da unutmamıştı. (Saçları medyadaki Hyunjin gibi.)
Sahipleneli beş haftayı geçmiş minik bebeğiyle, fazlasıyla iyi anlaşan Jungkook, hayatındaki neşe kaynağının ona etkisinin farkındaydı. Bir insanı andıran mimik ve hareketleriyle Jungkook, daha rahat olduğunu hissederken aynı zamanda içindeki "saçma" başlığıyla adlandırdığı düşüncelerini rafa kaldırmaya çalışıyordu.
"Ah, hadi ama fantastik kurgu kitabında değilim. Ne yani, kedim insan mı çıkacak? Daha neler!" gibi cümlelerle kendini haklı çıkartma çabalarına son hız devam etmek elbette işine odaklanmasını da engelliyordu.
"Kahvaltı yapma zamanı gelmedi mi sence de, küçük beyefendi?" Saç telleri arasında kaybolma yolunda emin adımlarla ilerleyen Jimin, mutlulukla minik patilerini havaya kaldırarak göğsüne zıplamıştı. Jungkook, kısık bir kahkahayla tepkisini belli ettiğinde dikkatlice kendisine odaklanmış, gülüşünü izleyen kedisinden habersizdi.
Zeytin gözler, kehribara odaklanmışken ayrılmaya niyetli değildi. Büyük bir dikkatle birbirini izleyen iki çift göz, baktıkça içlerine huzurun işlediğini hissediyor, bu anın bitmesini istemiyordu. Bakışmayı bölen Jimin'in minik midesinin sesiyken hızlıca toparlanan beden, ayağa kalktığında kendini şaşırtmayan görüntüyle dördüncü defa karşılaşmıştı.
Birkaç gündür masasının üstünden eksik olmayan kısa notlar ya da mektuplar, inanılması güç, eşsiz kokularla birlikte hazır bulunuyordu. Çıplak gövdesini ve v çizgisinin yalnızca küçük bir kısmını kapatan eşofmanıyla yatağından kalkıp masaya ilerlerken yatağında bıraktığı kedisine sunduğu görsel şölen, o an için minik kediyi heyecana boğan onca şeyden sadece biriydi.
"Bütün güzel selamların sizinle olmasını diliyorum, Bay Jeon. Bu seferki koku, çiçekler bahçesinin en ücra köşesinden koparak ruhumu titreten ince parmaklarınızda yer alıyor. Diğer kokuları keşfettiniz, sırada bu hoş koku var. Büyük acılarla harmanlanmış ve hapsolmuş bedenimin kollarınızda hayat bulması dileğiyle, sağlıcakla kalın."
Jungkook, çatık kaşlarının yerini alan hafif bir tebessümle minik cam şişeyi eline almış, mantar tıpasını nazikçe çıkarmıştı. Anında ciğerlerine nüfuz ettiği an mest olduğunu hissederken tanıdık olan bu kokuyla yatağına ilerleyip şişeyi Jimin'e uzatmıştı. "Çok güzel kokuyor, öyle değil mi?" Miniğini diğer eline alıp gövdesine dudaklarını bastırırken hızlı kalbi sayamadığı kez yeniden hissetmişti. Ancak az önceki kokuyla neredeyse aynı olan kedisinin kokusu hafifçe kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
Emin olmak adına burnunu yumuşak tüylerde tekrar gezdiren Jungkook, büyüleyici kokunun nereden tanıdık geldiğini çözmüştü bile. "Tanrım... şişenin içindeki sıvı sanki senin minik bedeninden süzülmüş gibi." Ufak miyavlamalar onu onaylarken patileriyle gözlerini kapatan Jimin, hafif ıslak gözlerini gizlemek ister gibiydi.
Kedisinin patilerinin olduğu yere dudaklarını bastıracakken acı bir feryat küçücük bedenden fırlamış ve tıslamalarla kendini yatağa atmaya çalışmıştı. Jungkook, elindeki şişeyi hızla komodine bıraktığında şimdiden çiziklerle dolmuş ve hafif kanayan elini umursayacak halde değildi. Kedisi, acı içinde kıvranırken ne yapacağını bilemez halde Jackson hyungunu aramak için telefonunu eline almıştı. Ancak anında Jackson hyungundan gelen aramayla hızla yanıtlamış ve benzer feryatlar telefon ahizesinden yayılmaya başlamıştı.
"Jungkook, Jin'e araba çarptı ve bir anda çimende yuvarlanan hemen yanımdaki Jinyoung da aynı şekilde acıyla tıslamaya başladı, şimdi semtteki veterinere gidiyoruz. Jimin ne durumda?" Jungkook ağzı bir karış açık halde söylediklerini anlamaya çalışırken bir acı sızlanış daha duyduğunda kedisini boynuna yatırarak telefondaki hyunguna yanıt vermişti.
"Jimin de aynı hyung, bir anda tıslamaya başladı şu an çok acı çekiyor gibi görünüyor." Kedisini rahatlatmaya çalışarak tüylerini okşarken bir yandan da üstüne dolabından çıkardığı herhangi bir tişörtü geçirip merdivenlerden inmeye başlamıştı.
Jimin'in acı dolu mırıltılarının ruhuna derin çizikler attığının da elbette farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catmance, jikook
Fanfiction[fluff au, jikook] melez bir kedinin, koskoca adamı minik kalbine sığdırmasının öyküsü. - topjungkook, bottomjimin | tüm hakları @chuvinette'ye aittir.