Jungkook, üzerinden atamadığı yorgunlukla arabasını sitenin biraz iç kısmında bulunan otoparka bıraktığında elindeki alışveriş poşetleriyle yavaş adımlarla evine ilerliyordu. Bir an önce evine varıp uyumak isterken önünü kesen Eunwoo'yla dikkatini elindeki kedilere vermişti. "Jungkook-ah şunlara bak! Onları şehirde kaybolmuş halde buldum!" Jungkook, biri siyah diğeri beyaz renkteki kedilere bakıp gülümserken poşetleri tek elinde toplayıp başlarını okşamıştı.
Yumuşacık tüyleriyle gülüşü büyürken kafalarını ısırma isteğiyle kısa sürede elektrik çarpmışa dönmüştü. "Bunların ikisine de bakabileceğine emin misin?" Jungkook gülümsemesi arasından sorgulayıcı bakışlar attığında Eunwoo bilmiş bir gülüş takınmış, neredeyse kendisiyle aynı boydaki arkadaşının omzuna vurmuştu. "Birincisi, iki değil üç taneler. Birisi çok korkak olduğu için daha fazla korkmaması için senin evine bıraktım, bunları da Jackson ve Namjoon hyunga götüreceğim."
Jungkook büyümüş gözleriyle kedileri sevmeyi bırakıp evine koşmaya başladığında bağırarak Eunwoo'ya seslenmeyi de unutmamıştı. "Aptal! Kedi tek başına daha çok korkar koca evde, bu şimdi mi söylenir?" Eunwoo, ardından seslice gülerken kendi evinin önünde oturan Jay da bu duruma gülmeden edememiş, sonrasında kitabına geri dönmüştü.
Jungkook, eve girdiği an elindeki poşetleri mutfağa bırakıp salona ilerlemişti, dikkatle odayı incelerken bulamadığı kediyle önce alt katı dolaşmış, daha sonra hızlı adımlarla ikinci katı da incelediğinde sıkıntıyla üçüncü kata yöneltmişti adımlarını.
Odasına girdiği an çalışma masasının hemen yanındaki sandalyeye sarılmış bir şekilde etrafı inceleyen minik kediyi gördüğü an istemsizce çığlık atmış ve tatlılığıyla elini kalbine koymuştu.
(Kedimiz bu.)
Beyaz ve hafif kahvemsi renklerle süslenmiş kürkü, yumuşak görünen gövdesi ve minik patileriyle Jeon'u çoktan alt etmişti. Minik bir miyavlamayla masanın altına kaçarken Jungkook, çığlığından korktuğunu anlamıştı. "Gel pisi pisi, sana zarar vermeyeceğim. Korkma." Büyük olan, yavaş adımlarla masaya ilerlerken duvara daha çok sinen kediye yavaşça elini uzatmış ve yere çökmüştü.
Kedi, şimdi daha da küçük görünürken dayanamayıp iç çekmiş ve dikkatlice gözlerine bakan kediye gülümsemişti. "Evet, bak böyle. Gözlerimi incelemeye devam etti, senin için bu kadar parlıyorlar minik." Jungkook kendisini dikkatle dinleyen kediyi konuşmasının arasında avucuna aldığında büyük eline neredeyse tam sığan kediden yumuşak bir miyavlama kazanmıştı. Minik ve yumuşak başını, büyüğün baş parmağına sürterken patilerini kaldırmış ve yüzüne uzanmak istediği belirtmişti.
Jungkook, yüzüne yaklaştırdığı kediyle ayağa kalkarken kedi yüksekliği fark edip minik patileriyle büyüğünün baş parmağını sararak kendini güvenceye almıştı. Jeon, bu görüntü karşısında içinin eridiğini hissederken yatağına ilerleyip minik kediyi bırakmış ve onunla daha rahat zaman geçirebilmek adına üstünü değiştirme kararı almıştı.
Bir duvarı kaplayan geniş dolabın kapağını açıp içinden siyah bir eşofman çıkarttığında kediye gelmemesine dikkat ederek yatağa atmış ve üstündekileri çıkarmaya koyulmuştu. Minik kedisini kontrol etmek için başını ona çevirdiğinde büyük gözlerle attığı eşofmana baktığını gördüğünde çıkardığı gömleğini dolaba bırakıp ne yapacağına dikkat kesildi.
Önce yavaşça ön patilerini havaya kaldırıp dik bir şekilde bekleyen kedi, bir anda eşofmanın üstüne atladığında patisiyle kumaş parçasına vurmaya başlamıştı. Bulduğu oyunu bir süre devam ettirmesine izin veren beden , pantolonunu da çıkarıp yerleştirdiğinde dövmelerin süslediği bedeniyle yatağa ilerlemişti. Onu fark eden minik, bakışlarını sabitleyip bedenini incelerken Junkook gülümsemiş ve kucağına almıştı.
Kedi, henüz dikkatli bakışlarını çekmezken gittikçe hızlanan kalbini elinin altında hisseden Jungkook, endişeyle kediyi yüzünün hizasına çıkarıp kendine bakmasını sağlamıştı çoktan. "Neyin var, oysaki az önce çok iyiydin, bir şey mi oldu ki? Veterinere mi götürs-" Konuşması minik bir miyavlamayla bölünürken vücuduna uzanan kediyle ne yapacağını görmek adına serbest bırakarak patilerinin hedefine döndü. Minik kedi, patisini büyük bedenin kaslarına yerleştirdiğinde miyavlayarak başını kaldırmış ve yeni sahibinin gözlerine bakmıştı.
Durumu anlayan Jungkook, gür bir kahkahayla kedisini eline aldığında gövdesine yüzünü bastırarak öpücükler bırakmıştı. "Seni küçük yaramaz, bir an bir şey oldu sandım. Demek sahibinin vücudunu beğendin, hm?" Minik kedi büyük bir hırsla başını sallayarak onayladığında bir insana özgü olan bu tip bir hareketle Jungkook şaşırmış, anlamaz gözlerle miniğine bakmıştı. Kedi, fark ettiği şeyle miyavlayarak sahibinin başına patilerini sarıp daha çok miyavlamıştı.
"Nefes alamıyorum, seni küçük!" Anında gevşeyen patilerle minik kedi esnediğinde Jungkook gülümsemeden edememiş, yatağındaki eşofmanı odadaki geniş koltuğa atıp yatağına yerleşmişti. "Biraz uyuyalım o halde." Miniği burnunu yalayıp göğsüne tırmandığında boynuna sokulmuş ve burnunu sürterek minik mırıltılarla yavaşça kendini uykuya bırakmıştı.
Jungkook, kalbinin bir kez daha delice çarptığını hissederken kendi kalbinin de pek farkı olmadığını biliyordu. Ona bir isim koyması gerekiyordu ve çoktan düşünmeye başlamıştı bile. Ancak çok uzun sürmeden uykuya kendini teslim ederken kulağında içini titretecek bir fısıltı hissetti.
Jimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catmance, jikook
Fanfiction[fluff au, jikook] melez bir kedinin, koskoca adamı minik kalbine sığdırmasının öyküsü. - topjungkook, bottomjimin | tüm hakları @chuvinette'ye aittir.