"Jungkook... Soora'ya bakar mısın?" Jimin'in uykulu sesi bu gece kaçıncı kez uyanışı olduğunu belli eder nitelikte yorgun çıkarken onun aksine rahat bir uyku çeken Jungkook gözlerini daha yeni aralamıştı. "Hemen bakıyorum hayatım."
Yattığı yerden kalkıp Jimin'in tarafındaki yatağa bitişik beşiğe ilerlediğinde nazlı nazlı ağlayan küçük kızını kucağına almıştı dikkatle. "Güzel kızım benim, neden ağlıyorsun söyle babana." Yalandan akan gözyaşları aldığı ilgiyle anında kesilirken mırıldanarak babasının pijamasını tutmuştu. "Umarım bu kötü koku senden gelmiyordur."
Minik beden daha da havalanıp babasının altındaki bezi koklamasına tepki olarak heyecanla güldüğünde Jungkook istemediği gerçekle yüzleşmişti.
Küçük bebeği tek bir koluna yatırarak komodinin üstünden aldığı alt değiştirme bezini yatağa sermiş, dikkatlice üzerine yerleştirdikten sonra bez alarak geri dönmüştü. "Yapabilirim, artık bir babayım yapmam gerekiyor."
Jungkook'a dünya üzerinde en sevmediği şeyler sorulsa ilk üçe alt değiştirmeyi rahatlıkla koyardı ancak mışıl mışıl uyuyan sevgilisi onu bu yoldan geri çeviriyordu.
"Yakında evleneceğiz, sen de heyecanlı mısın bebeğim?" Jungkook sıkılmaması adına kızıyla konuşurken kullandığı hitabı Jimin üstüne alınmış olacak ki uykusunda mırıldanarak anlaşılmayan sözler sarf etmişti.
"Bugün çok yordun anneni, onun yerine seninle hep ben ilgilensem sorun çözülür aslında." Henüz üç haftalık olan bebekleri erken doğumun da getirisiyle birkaç minik problemle baş ederken son zamanlarda ağlamayı alışkanlık haline getirmişti.
Bunun yanı sıra son kayıtları da yaptıktan sonra rahata erecek olan Jungkook; eşi, kızı ve düğün işleriyle ilgilenmek adına bir süre işine ara verecekti. Elbette tarihi erkene çekmek adına sıkı çalışmasının getirisi olan yoğun çalışma saatleri sebebiyle Jimin onun geceleri uyanmasını istemiyordu.
Jungkook'u nadiren uyandırır, neredeyse her zaman kendisi ilgilenirdi küçük Soora'yla. "İşte bitti, artık rahatça uyuyabilirsin." Jungkook kirli bezi banyodaki çöpe atıp hemen koşar adım odaya döndüğünde gözleri yarı kapalı kızıyla genişçe gülümsemişti.
Minik bedeni yatakta daha yukarıya, Jimin'in yanına yatırdığında alt değiştirme bezini de katlayarak kaldırmış, eski yerine koymuştu.
O sırada bebeği hisseden Jimin nazikçe onun karnını okşayarak geri uykuya döndüğünde bu görüntü Jungkook'un kalbi için en büyük darbelerden biriydi. "Siz olmasanız ne yapardım ben..."
İki yılı aşkın süredir hayatında olan Jimin ona sonsuz mutluluğu bahşetmeye yemin etmiş gibi bir de küçük kızlarını dünyaya getirdiğinde Jungkook ilk defa ailenin ne denli önemli olduğunu bu kadar net kavramıştı.
Her zaman gözlerinin odağı hayatının en kıymetlisi olan ikiliyken onlar için endişe etmekten, zarar görmelerine karşın korkmaktan da kendini alamıyordu.
En sonunda iç çekerek yatağa girdiğinde elini kızlarının üstünden uzatarak Jimin'in beline koyduğu anda kalbine saplanan derin acıyla nefesinin kesildiğini hissetmişti.
Ağrı arttıkça etrafını saran bembeyaz atmosferle derin nefesler almaya çalıştığında gözlerini sıkıca yummuş, boştaki elini kalbine koymuştu refleks olarak.
Birkaç saniyelik bekleyiş sonrası gittikçe azalan ağrı sayesinde sonunda derin nefesler alan koca beden rahatlamış bir şekilde gözlerini aralamaya hazırlanırken duyduğu seslenişle neye uğradığını şaşırmıştı.
"Baba!" Anında açtığı gözleriyle etrafa bakarken yatağında değil de bir üniversitenin önünde kendini bulduğunda çatılı kaşlarıyla bulunduğu duruma bir anlam yüklemeye çalışıyordu. "Babasının bir tanesi! Soora'm benim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catmance, jikook
Fanfiction[fluff au, jikook] melez bir kedinin, koskoca adamı minik kalbine sığdırmasının öyküsü. - topjungkook, bottomjimin | tüm hakları @chuvinette'ye aittir.