1.8

341 43 54
                                    

Medyada Chaewon'umuz var!!

İyi okumalarr

∆∆∆∆∆∆∆

Kafeden çıkıp Heeseung ile ayrıldıktan sonra ben düşüncelerim ile baş başa kalmış, kafayı yememeye çalışarak eve gitmiştim.

Heeseung'ın ruh eşini fark etmesi an meselesiydi. Ya onu o kızdan uzak tutmam lazımdı ya da hemen başka bir plana geçmem gerekiyordu. Kafam karışıktı. Bu yüzden durum kritiği yapmak adına Sunoo ve Chaewon'u eve çağırmıştım.

Daha doğrusu ben sadece onları görüntülü aramıştım. Tam olaya giriş yapmışken Sunoo ile yine birlikte olan Chaewon "Dur bu çok büyük bir şey gibi, biz geliyoruz. Bekle.." diyip telefonu kapatmıştı. Pek ben çağırmış olmamıştım yani...kibarlıktan çağırdım dedim diyelim.

Koltuktan aşağı kafamı sarkıtıp bir yandan da oflayarak tavanı izlerken çalan kapı zili ile irkildim. Sunoo ile Chaewon gelmiş olmalıydı.

"Zaten anahtarınız var, neden kapıyı çalıyorsunuz?" diye söyleyenerek kapıyı açtığımda karşımda ellerindeki poşetleri kaldırarak "BESİN TAKVİYE EKİBİ GELDİİİ!" diye bağıran iki en yakın arkadaşımı gördüm. Bu şapşalları cidden çok seviyordum.

Gülerek, "Mutfağa koyun da gelin hadi. Anlatayım." dedim. Sunoo ise, "Ay kız dur, bu dedikodu noodle ile iyi gider. Ben şipşak yapıp gelirim." diye karşılık vermişti.

"Normal insanlar 'Buna çay kahve iyi gider.' falan derler, bizimki noodle iyi gider diyo..." diye söylendim. Noodle istemediğimden değil, yanlış anlaşılmasın. Sadece Sunoo'ya takılmayı seviyordum.

"Acıktı o, ondan noodle diyor. Dedikoduymuş iyi gidermiş falan bahane. İşine geldiği gibi." diyerek koltuğa attı kendini Chaewon.

Mutfaktan Sunoo'nun "SENİ DUYABİLİYORUM SAYIN KIM CHAEWON!" diyen sesi geldi.

"DUY, BANA NE?"

"SEN YAPTIĞIM ÜSTÜN GİZLİ TARİFLİ NOODLEI NAH YERSİN BU TAVIRLA!"

"YAH! KIM SUNOO!" Chaewon'un mutfağa gidiş hızı beni korkutmuştu.

"Lan evimde cinayet işlemeyin, gidin dışarıda ne yaparsanız yapın. Valla uğraşamam!" diye seslendim içeriye.

Yaklaşık beş dakika geçmişti ama mutfaktan ne ses geliyordu ne de Chaewon ve Sunoo.

Ulan cidden bunlar birbirini bıçaklamış olamazlardı, değil mi? Ses falan duyardım en azından.

"Sunoo? Chaewon?" diye seslendim. Hâlâ ses yoktu.

Lütfen mutfağa gittiğimde yerde kan göleti görmeyeyim, onu temizlemekle uğraşamam.

Ayağa kalkıp mutfağa ilerlerken birden mutfaktan ellerinde kocaman bir tepsi taşıyan Sunoo ve Chaewon fırladı. Kendimi durdurmasam çok fena çarpışabilirdik.

"Ay, bu ne be?" diyip tepsiye baktım.

Tepside en sevdiğim tatlılar, cipsler, Sunoo'nun cidden de yaptığı noodle kaseleri ve iki kahvenin yanında bir de panda şeklinde olan bir kupada kahve vardı.

"OHA, KUPAYA BAK!" diye sevinçle panda şekilli kupaya baktım. Değişik desenli ve şekilli kupaları severdim.

"Sana aldık salak! Sevdin mi?" dedi Chaewon neşeyle.

"Sevmek ne demek? BAYILDIM!" sonra tepsiye göz gezdirdim. "Yuh siz bu tabakların hepsini yeni gelin gibi süslemek için mi o kadar vakit harcadınız?" Bardaklardaki kurdeleleri, tepsideki dantelleri görmezden gelmek imkansızdı.

meet me in your dreams | lee heeseung {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin