Vizeler yaklaşmıştı ve 6 hafta boyunca işlediğimiz derslerin bir haftasıyla bile ilgili bir bilgim yoktu. Sınavdan önceki gün 7 haftalık konuyu 4-5 saate sığdırmaya çalışmaktansa en azından 1 hafta kala çalışmaya başlamak daha iyi olabilir diye düşünerek kütüphaneye gelmiştim.
Önüme kitabı açmış deli gibi ezber yaparken bir yandan da önceki sayfaları da kafamda tekrarlamaya çalışıyordum. Hepsi birbirine girmiş ve sonuç olarak bildiğim şey sayısı sıfır olmuştu. Ki bu beni daha çok geriyordu.
Ellerimi saçlarıma geçirerek kafamı kitaba gömdüm. Karşımdaki sandalyenin çekildiğini duyunca ise kafamı geri kaldırdım. Heeseung gelmişti.
Benim onu gördüğümü fark edince kafasıyla selam vererek gülümsedi ve oturarak kitabını açtı. Görünüşe göre o da ders çalışacaktı.
O karşıma oturmuşken nasıl dikkatimi toparlayacaktım bilemiyordum ama sadece hafifçe gülümsemesi bile dengemi şaşmama sebep olmuştu. Şimdi kafamı geri derse nasıl verebilirdim ki?
Önümdeki yazıları okumaya çalıştıkça gözüm dikkatlice notları okuyan ve arada da bir şeyler yazan Heeseung'a kayıyordu. Galiba kaymakla da kalmamış, uzun süre bakakalmıştım çünkü Heeseung ile gözlerimiz buluşmuştu ve ben utançla gözlerimi birden kitaba geri çevirmiştim.
Heeseung'ın hafifçe gülümsediğini gördüğümde yanaklarıma doğru bir sıcaklık çıktığını hissetmiştim bile. Neler oluyordu bana?
Kendimi tam odaklandım sanarken Heeseung'ın kalkmasıyla yine kafam dağılmıştı. Sanırım mola veriyordu.
Çok değil, birkaç dakika sonra elinde iki kahveyle geri gelip birini önüme koydu Heeseung. Kafamı kaldırıp ona bakınca, ağzını oynatarak "Yorulmuşsundur." dedi. Başımla hafifçe teşekkür ettim ve gülümsedim. En çok frambuaz şuruplu badem sütlü latteyi sevdiğimi biliyor olması ise tebessümümün yüzümde kalmasına sebep olmuştu.
Çalışırken notlarımda anlamadığım bir yeri kitaplarda araştırmak adına kalkıp psikoloji kitaplarının olduğu yere doğru yürüdüm. Aradığım kitabın en üstten ikinci rafta olduğunu görmüştüm ancak kitaba yetişemiyordum.
Birtakım kısa olma sorunlarıydı işte.
Ben parmak uçlarımla kitaba yetişmeye çalışırken arkamda hissettiğim beden benden önce kitabı almış ve bana uzatmıştı. Arkamı döndüğümde ise Heeseung ile dip dibeydim. Bu sahne ne kadar klişe de olsa şu an kalbim maraton koşuyordu.
Heeseung'ın gözleri dudaklarıma kayınca utanıp kafamı çevirdim ve gözlerimi kaçırdım. Bu yaptığım karşısında hafifçe güldü.
Nefes alman lazım Lena, Lena nefes almazsan ölürsün Lena. Çocuk iki saniyede nefesini kesti Lena.
Kendimle bir kavga içine girmişken birden sol tarafımızdaki camın kırılma sesi gelmişti ve ardından ise birçok çığlık duyulmuştu. Kafamı çevirip baktığımda camdan içeriye kocaman bir kertenkele girdiğini gördüm. Ama o kadar büyüktü ki bu, at niyetine üstüne bile binebilirdiniz.
İçeriye Spider-Man misali camı kırarak dalan kertenkele, ağzından alevler çıkararak tüm kütüphaneyi yakmaya başlayınca bu sefer kalbim Heeseung yüzünden değil de ölüm korkusuyla hızlanmıştı.
Son anda çığlık atarak tam yanımdan geçen alevlerden kaçmak adına kendimi sağa doğru atınca kitaplığa çarpmıştım. Zaten dengesiz olan kitaplık sallanarak tam üstüme yıkılırken nefes nefese kalmış biçimde gözlerimi açıp birden yataktan, tabutundan fırlayan Dracula misali doğruldum.
Hay bin kertenkele valla ya. Lena gördüğün rüyalara tüküreyim.
Bir saniye, Heeseung yine rüyamdaysa bu demek oluyordu ki rüyamdaki yakınlaşmayı o da gördü. Peki bu kimin bilinçaltının sonucuydu? Ya da o, bugünkü rüyayı hatırlayacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet me in your dreams | lee heeseung {✓}
Genç Kurgu[fantastik mizah] Daha önce hiç "Acaba rüyamda gördüğüm kişi de benimle aynı anda, aynı rüyayı görüyor olabilir mi?" diye düşünmüş müydünüz? Veya bunun gerçek olabileceğini? •°•°•°•°•°•°•°•°•°• Başlangıç: 25.02.2023 Bitiş: 08.05.2023