Evde kahvaltıya kalkmış gülüşüyorlardı. Sabah bu kadar mutlu olmayı nasıl başarıyorlar anlamıyorum. Bide üstüne üstlük seslerinden beni uyandırıyorlardı. En iyisi rap dinlemek diye çekmeceden kulaklığı çıkardım.Embesil kardeşimin odaya hayvan gibi girmesiyle daha da sinir oldum.
" Abla annem seni çağrıyor. Aşşağı inecekmişsin." Minik kardeşimin bu güzel sözünden sonra, yatakta biraz bekledim. Sabahları oturup odadamdaki eşyaları izleme gibi bir alışkanlığım vardı. Ruh gibi yataktan kalkıp, tuvalete ağır adımlarla gittim. Aynaya baktığımda, eyelinerımın akmasıyla kömür gibi olan yüzüme baktım. Ne kadar da çirkindim ama olsun alıştım kurtarma ihtimalim yoktu bu sikimsonik tipi."Güneeeeş çabuk gel işe geç kalıyorum" sesle bi an irkildim yine annemin sabah telaşları aman of.
O anda annemin bağırmasıyla yanına gittim yüzümü yıkayamadan lanet olsun. Gitmesem evi tiz sesiyle deprem etkisi yaratabilirdi hiç hoş bir durum değil. Direk gözünü bana diken annem " Güneş bu ne hal yine bide kız olacaksın . Bak ortalardan bi yere kaybolma kardeşine bak. Yine bişey olursa olacakları biliyorsun." Dedi çatık kaşlarıyla. "Tamam anne biliyoruz işte sürekli söyleyip durma" dedim ve odama çıktım. Ne yani bide görüşürüz annecim mi diyecektim ? Sürekli bu evde bir gerginlik havası vardı ve ne yazık ki düzelmiyor. Salak kardeşime bakmak onun ergenliklerine katlanmak iğrenç bi durum. "Abla bugün bişeyler yapmayacak mıyız?" Sorusuyla Aysima'ya baktım haftasonu ne yapabilirdik ki ya yemek ya da sinemaya gidecektik. "Yaparız ama ilk önce kahvaltı yapıp odalarımızı toplamamız lazım hadi kaldır poponu temizle" dedim. Ve kahvaltımı yapıp odamı temizledikten sonra biraz oturdum. Aysima gelinceye kadar tabiki rahatımı illa bozacak ya salak kız " Abla hadi ben hazırım daha hazırlanmadın mı yaa " dedi. "Ordan bakınca hazır gibi mi duruyorum çık şu odadan yarım saate hazır olurum" dedim. Bön bön gözleriyle bana bakarken ne var bakışları attım ve kapıdan sırıtarak çıktı.Allah'ım bu embesil orangutan bokuyla aynı evde olmak için ne tür bi günah işleyebilirim. Neyse dolaptan bebek mavisi bi tişört ve kotumu alıp giydim. Ve bu lanet olası saçlarımı nasıl yapıcam diye düşünürken bişeyler uydurup düzelttim. Ve kömür gibi olan yüzümüde sildim. Eyeliner ve bordo rujumu sürüp hırkamıda giyip, aynaya işte hazırım bakışı atıp odamdan çıktım.
"Aysima hadi gidiyoruz " dedim ve hemen yanıma geldi. Pusuda hazırda mı bekliyor bu kız. Ve kapıyı çekip çıktık. (Tabikide yürüyerek gidecektik spor sonuçta :D )
İnsanlara bakıyorum da uzaktan ne kadar mutlu ve gereksiz konuşmaları var diye düşünüyorum.
Tabi yanımda Aysima konuşmasa gerçekten rahat olacaktım. Bıraksa da kafamı dinlesem. Bugün de bişey değişmeyecekti yine aynı günlerden birini yaşıyorum. Karşımdan gelen çocukluk arkadaşım Batu'nun gülümsemesi ne biliyim karanlıktaki ay ışığı gibi bişey. Ama tabi ki arkadaşız biraz fazla tatlı olabilir, Allah vergisi olabilir yani sus Güneş yeter dedim kendime artık.Göz göze geldik işte "Günaydın Güneş" dedi sıcak gülümsemesiyle "Günaydın Batu". Aysima'yı o da sevmiyordu çünkü benim kafadan biriydi. Mutsuz ve insanlardan uzak tabi, kızlar peşini bırakmıyor ki, ben ruhen uzak diyorum. Aysima'ya bakmadı bile. "Nereye böyle Güneş bu arada makyajınla cadı gibi duruyorsun az sür demedim mi sana?" Dedi kısık gülümsemesiyle. Ama az sürsem hasta gibi hissediyorum kendimi desem dalga geçerdi biliyorum. "Alıştım napalım bal boku" der demez yine güldü hayır yani çok mu komik hö gergedan yavrusu demek istedim.
"Abla ne konuştunuz ki sıkıldım ya" dedi Aysima. Bişeyin de arasına girme be of. "Neyse Batu yarın ki partide görüşürüz" dedim sinirli bi ifadeyle. "Cadı gibi geleceksen bi düşünmem lazım" dedi sırıtarak. Yumruk yemek istermisin? Der gibi baktım ve yolumuza devam ettik.
Aysima bu yaşta böyle açık şeyler giyiyorsa daha sonra nasıl bir kız olur bilmiyorum. Her hareketine sinir oluyordum artık. Neyse napıyorsa yapsın tabi banane.
Kolumdan çekiştirerek bi kafeye girdik ama burası hep çocuk kaynıyor. Hani şu kendini bişey sanan sürekli selfie yapan dedikodu konusu arayan erkeklerin peşinde dolanan minik beyinli kızların içinde olduğu bi kafeydi. Benim burda ne işim vardı ama gözlerim onları görür görmez duraksadım. Aleyna ve Ümit burdaydı nasıl yani ?
Hiç gözükmemek için tam dönecekken "hey Güneş" olamaz Ümit gördü işte. O salak insanların konuşmaları fazlasıyla gereksizdi. Okulda yetmezmiş gibi bide dışarda görüyordum. Duymamazlıktan gelsem nolacaktı ki ? Hemen Aysima'nın kolundan tutar tutmaz dışarıya sürükledim. Beni görende ocakta yemeğini unutan bi anne zanneder.
"Abla ne oldu ki şimdi Efe de ordaydı ama senin yüzünden konuşamadım bile ne biçim insansın ! Herşeyi bir şekilde mahvediyorsun. Herkesten kaçıyorsun yeter artık senden bıktım."Ve gözlerim dolmuştu yine küçük kardeşim benim bi günümü daha beni eleştirerek bok etmişti. Peki ya ben ne yaptım hiç bişey yokmuş gibi onu orda bırakıp gittim. Hep içime atıyorum genellikle insanları kırmam ama içim paramparça yeter. Çok düşünüyorum ama çok söyleyemiyorum. Insanlar gerçekten berbat...
Mutsuzluk bedenimi çoktan sarmıştı zamanla tükeniyordum.Caddedeki sesleri duymamak için kulaklığımı taktım yine bir kaçıştı benimkisi...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARILIŞ
Novela JuvenilÖlmek istediğini söylersin ama gerçekte sadece kurtarılmak istersin. ★ Çok mutsuz olduğun zamanlar, bir daha mutlu olamayacakmış gibi düşündüğün günlerde geçecek. ★ Hayat savaşında tek olsakta mutluluk habersiz ayaklarına gelecek.