orb curse and bloody fate'

536 63 25
                                    

Yoongi, halk arasında dolaşıyordu.

Mint yeşili saçları ve kahverengi lensleriyle oldukça tenha olan bir sokaktaydı. Sarayın boğucu havasından sıkılmıştı, hem o günden beri aklından çıkaramadığı gözler zihnini meşgul ediyordu, en azından burada kavga eden ve sarhoş olan insanlar onu biraz olsun eğlendirebilirdi.

Gerçekten de düşündüğü gibi olmuştu, iki tane sinir sarhoşu alfanın kavgasına denk gelmişti ve cidden ortam karışıktı. Bir psikopat edasıyla gülerek bir sonraki hamlenin ne olacağını tahmin etmeye çalışıyordu.

Onları bir feromonuyla engelleyebilir, sonra kardeşinden o anı hafızalarından silmelerini isteyebilirdi. Ama bunu yapmıyordu, zaten Jeongguk'la onları ayıran şeylerden biri de buydu.

Jeongguk lider ruhluydu, olduğu ortamda disiplin isterdi. Ama Yoongi'nin sikinde olmazdı. Şimdi olduğu gibi.

Sırıtan alfa diğer kızgın alfaya bir yumruk attığında kavgayı bir omeganın çığlığı durdurduğunda Yoongi kaşlarını çattı. Ellerinde sadece çekirdek eksik olan liseli tayfa bile omegaya dikkat kesilmişti.

"Woojin, kes şunu!"

Önleri uzamış sarı saçlarını eliyle gelişigüzel ittirirken bağırmaya devam ediyordu. "Sikik sikik davranmayı kes! Arkandan ağlamaya devam etmesini mi istiyordun! Dünya senin etrafında dönmüyor amına koyayım, anla artık! O çalışmayan beynini çalıştır ve etrafına bak!"

Yoongi, omeganın sözlerinden etkilenerek iyice yaklaştığında artık onu herkesin görebileceği bir yere gelmişti. Birkaç liseli omega Yoongi'yi gösterip gülse de takmadı, amacı omegayı dinlemekti. "Git o çok beğendiğin omegayla sikiş, ama Hoseok'un peşini bırak!" Önündeki alfayı hiç acımadan iterek onları izleyenleri şoka uğratmıştı. Öyle sinirliydi ki gözü dönmüştü resmen. Bu yüzden önündeki Yoongi'yi görmemişti bile.

Yoongi'nin göğsüne çarptığında irkilerek alfaya bakmıştı. Yoongi onunla göz göze geldiğinde, içini bir ürperti kapladı; kalbi hızla atmaya başlarken omegada da aynıları olmuştu.

Bir süre bakıştılar, ta ki Hoseok ona seslenene kadar. "Jimin! Hadisene!"

Jimin kendine gelerek irkildiğinde alfaya bakmış, "Ö-özür dilerim, kusura bakma," diyerek refleksle tuttuğu kolunu bırakıp Hoseok'un yanına gitmişti.

Giderken hala kalbi hızla çarpıyordu, elini kalbine koydu ve sanki geçecekmiş gibi orada tutmayı sürdürdü.

Prens için de durum aynıydı. Onu tanımıştı, Jeongguk'un fenalaştığı gün onu ve arkadaşlarını kurtarmıştı. Yine göz göze gelmişlerdi o zaman ve yine değişik hissetmişti.

Dalgın dalgın şehrin sokaklarında yürürken sürekli adını bile bilmediği sarışın omegayı düşündü. O günden beri arada aklına takılıyordu. Onun yapısına çok tersti bunlar, elbette takıldığı, hoşuna giden, seviştiği kişiler olmuştu -ki şu an gözüne kestirdiği güzel kızı etkilemek için yanına doğru ilerliyordu- ama kimseyi böyle düşünmemişti, zihinine engel olamıyordu.

Kim bilir, belki de evren ikisi için güzel bir yol çizmişti.

***
"Prens Jeon Jeongguk geliyor!"

Sarayın askerleri ve o an dışarıda olan tüm hizmetkarlar Jeongguk'un huzurunda eğilmiş, onu selamlıyordu.

Jeongguk sarayın kapısından girerken alıştığı karşılamayla sadece başını eğerek askerlere selam verdiğinde arkasından birkaçının geldiğini anlıyordu.

Kraliyet ailesi her zaman tehlikedeydi, sarayın içinde bile.

Jeongguk halk arasında görevdeyken bile fark etmese de onu takip eden askerler vardı. Çoğunu aldığı eğitimler sayesinde görebiliyordu ama bazıları halktan biriymiş gibi dolaştığı için anlamakta zorluk çekiyordu.

baby came home | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin