"Geliyor, geliyor! Saklanın!"
Karanlık odada kapı gıcırtılarla yavaşça açıldı.
"Sürpriiiz!"
Cierra kalabalığı gördüğünde utangaç tavırlarla gülümseyerek elleriyle yüzünü kapatıyordu. Herkes etrafına toplanmış alkışlarken, erkek arkadaşı Dylan ise hala elindeki konfetiyi beceriksizce patlatmaya çalışıyordu. Biz güruhun biraz dışında yan yana dururken Drake bana sarılarak yanağıma minik bir öpücük kondurdu. Salonun loş ışıklarıyla parlayan kızıl gözlerine baktım. Tam eğilip dudaklarımı öpeceği sırada konfeti patladı ve ikimiz de irkildik. O yöne baktığımızda Cierra'nın herkese tek tek sarılmış şimdi de bize doğru gelmekte olduğunu fark ettim. Kendine has melodik sesiyle gülümseyerek konuştu.
"Siz çifte kumruları rahatsız etmiyorum umarım. Partiden erken kaçmasanız bari!"
Bir anlık garip bir sessizlik oldu. Drake'le göz göze gelmemeye çalışarak sessizliği bozmam gerektiğini fark ettim ve Cierra'ya sarılırken hızlıca ekledim.
"Doğum günü kızı nasıl isterse!"
Cierra Drake'e de sarıldı ve pasta kesme merasimi için tekrar kalabalığa yöneldi. Drake eğilerek kulağıma fısıldadı.
"Sevgilim, sahi, partiden erken ka-"
Lafını bitirmesini beklemeden omzuna küçük bir yumruk attım.
"Drake.."
Sırıttı.
Her şey tamamdı. Yanımda Drake ve okuldan sevdiğim arkadaşlarımla güzel bir doğum günü partisindeydim. İçinde bulunduğum bu anda mutsuz olmak için hiçbir sebebim yoktu. Ancak her ne kadar burada olmadığını ve buraya gelmeyeceğini bilsem de istemsizce gözlerim kalabalığın arasında Dune'u arayıp duruyordu. Bir haftadır onu ne görmüş ne de onunla en ufak bir iletişime geçmiştim. Cierra'ya sorduğum kadarıyla okulda yalnızca derslere girip, pek kimseyle muhatap olmayıp ders saati bittiğinde de gittiğini söylüyordu. Onu gerçekten de özlüyordum. Bu şehre ilk taşındığımda ve onunla ilk tanıştığımda benden tamamen zıt olan aurası, kıkır kıkır gülümsemesi ve kızıl kıvırcık saçlarıyla bu lanet şehri benim için çekilir kılan tek kişiydi Dune. Onun hep yanımda olmasına, beni neşelendirmesine o kadar alışmıştım ki, şu ana dek tek bir tartışma yaşamadığım bu arkadaşlığın bir gün bitebileceğini ve hatta sonrasında düşününce çok kere gözden kaçırdığım ipuçlarını takip etmememden dolayı biteceğini ve bu kızıl enerji topumu bir gün kaybedebileceğimi bir an olsun düşünmemiştim. O anlarda gözden kaçırdığım ancak geriye dönüp baktığımda anlam verebildiğim ipuçları Dune'un hisleriydi elbette ki. Her defasından Drake'in ne kadar yakışıklı olduğunu ve ona ne kadar aşık olduğunu söylemesini elbette günde en az on kere dinliyor ancak buna pek de önem vermiyordum. Ancak Drake'le her göz göze gelişinde yanaklarının kızarması, ona aldığı kahveyi uzatırken ellerinin hafifçe titremesi ve Drake Dune'un adını her söylediğinde yüzünün tebessümle karışık utangaç bir hal alması da yeterince önem vermediğim konulardı. Sanırım içten içe Dune'un Drake konusunda bana rakip olamayacağını düşünüp Drake'e olan hislerimi onunla paylaşmayı hiç düşünmemiştim bile. Bu da Dune'u ve hislerini ciddiye almamama ve onu bu konuda tamamen görmezden gelmeme yol açtı. Bencildim. Dune'un her şeyi fark ettiği o gün kafam Roger'ın ne tepki vereceği ile o kadar meşguldü ki, yılın en iyi arkadaşı ödülüne layık olacağım (!) bir şekilde Dune'un varlığını bile tamamen unutmuştum. Belki de Dune haklıydı. Belki de gerçekten de benim olayım buydu.
Düşüncelerimden Drake'in seslenmesiyle sıyrıldım ve gözlerimi bakışlarımı diktiğim bira bardağımdan ayırdım.
"Daniella, ne düşünüyordun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Alevi Ruhu (TAMAMLANDI)
FantasyAramızdaki görünmez duvarları hep hissetmiş, ancak onları yıkmak için çaba da sarf etmemiştim. Belki de böylesi işime geliyordu. Belki de onun bilinmezliği sıradan hayatıma bir heyecan katıyor, bu sırrı çözersem her şeyin normalleşeceğinden korkarak...