Sabah hiç olmadığım kadar mutlu uyanmıştım. Seonghwa'nın öpücüğü üzerinden 2 gün geçmişti ve ben hayata o kadar bağlanmış hissediyordum ki...
Seonghwa'nın hayatını, yaşadıklarını biliyordum. Artık onu daha iyi tanıyordum ve şundan emindim ki, ben, Kim Hongjoong, Park Seonghwa'dan hoşlanıyorum.
Tabi ki bunu ona söyleyemezdim. Korkmayın 'arkadaşlığımız bozulacak diye korkuyorum' falan demeyeceğim. O kadar klişe birisi değilim. Sadece Seonghwa'nın bir ilişki için hazır olup olmadığını bilmiyorum ve o beni, benim onu tanıdığım kadar tanımıyordu.
Aklıma bir anda, sabahları yanımda uyanacağı geldi. Olacaktı değil mi? Seonghwa benim olacaktı? Gülen yüzü gözümün önüne gelirken telefonum çaldı. Kendi kendime arayan kişiye söverken komidine uzandım. Ve söven dilime lanetler okudum.
Hwa'cık🩷
Arıyor"Günaydın"
"Uyandırdım mı?"
"Hayır hayır uyanıktım. Yatağın içinde debeleniyordum"
"Ben varken de debelenecek misin?"
"Sana sarılacağım"
"Bu gün dışarı çıkalım mı?"
"Hiç çıkasım yok biliyor musun?"
"Evde mi kalalım?"
"Yatağıma davet edeyim mi?"
"Hayır demem"
"Ya Seonghwa"
"Hm?"
"Tamam çıkarız dışarı... ama benim hazırlanmam lazım"
"Sana geleyim mi? Birlikte çıkarız"
"Gel bakalım"
"Yüzünü görmesem bile sırıttığını anlayabiliyorum Hongjoong"
"Bekliyorum Hwaa~"
Telefonu kapatıp hemen yataktan kalktım. Camları açıp odanın havalanmasını beklerken hızlı bir duş aldıktan sonra üzerimi giyinip saçlarımı kuruladım.
Yatak odamı ve salonu topladıktan sonra dolaptan bir kaç kahvaltılık çıkardım ve beklemeye başladım. Normalde bu kadar hızlı birisi değilimdir. Mıymıyın tekiyim ya ben.
Aşk insana neler yaptırıyor.
Çok geçmeden kapı çaldığında içimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak kapıya gittim. Çocuğu korkutmak istemiyordum. Benden önce çok acı çekmişti ve ben onu iyileştirmek istiyordum.
"Hoş geldin Seonghwa"
İçeri geçerken konuştu "Hoşbuldum... hazırlanmışsın. Çıkalım mı?"
Ona biraz yaklaşırken konuştum "Aslında kahvaltı ederiz diye düşünmüştüm. Yemek yedin mi?"
"Bir şeyler atıştırdım fakat birlikte yeriz diye doyurmadım kendimi" ellerini belime koyarken ikimizinde vücutları birbirine değiyordu.
"Ne yemek istersin?"
"Elinden zehir olsa yerim"
İkimizde gülmeye başlamışken, geçen akşam Seonghwa'nın yaptığı şeyi yapıp dudaklarımı boynuna bastırdım.
"Seni yemek istiyorum"
Sesinden etkilendiğini anlayabiliyordum. Bu kadar çabuk muydu yani? Öpücüğü uzatmak istiyordum fakat alt tarafımda bir hareketlilik sezdiğim de devam edersem benim için hiç iyi olmayacağını anlamıştım.
Evet bende etkileniyorum, bir sorun mu var?
Kapalı gözleri, bana teslim olmuş vücudu ile karşımda duran Park Seonghwa'dan çok etkileniyordum. Bu kadar kısa sürede onun için böylesine deli olmam çok garip değil miydi?
Her gördüğümde öpmek istediğim yıldızları değil miydi başımı döndüren?
Saf aşk mıydı benimkisi yoksa ona olan ihtiyacım mıydı?
"Başka bir yerde devam edelim mi? Odan gibi falan?"
Söylediği şeyle gözlerimi açtım. Yüzüm hala boynuna gömülüyken kıkırdadım. Son kez küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim.
"Bak banyo bu tarafta. Ellerini yıkayıp gel"
"Emredersiniz efendim"
Gülerek mutfağa geçtiğimde krep hamurunu çırpmaya başlamıştım. Çiğ hamura parmağımı sokup ağzıma götürdüğümde arkamdan bir kusma sesi geldi.
"Öğhk neden yapıyorsun ki bunu kendine"
"Tadı çok güzel sen bilmezsin"
Arkamdan belime sarılıp ensemi öptü "Öyle mi?"
Sırtıma yapışılı Seonghwa ile krepleri pişirmeye başlamıştım. Sonuncuyu koyarken karıştırma kabının dibinde kalan hamuru parmağımla sıyırdım ve Seonghwa'nın kolları arasında döndüm.
"Aç ağzını"
Çocuk gibi kafasını sağa sola çevirirken "Hayır" dedi. Kötü bir bakış atıp parmağımı dudaklarına yaklaştırdım.
"Ben vereceğim... sen yemeyeceksin?"
"Ama tadı güzel değil"
"Nereden biliyorsun? Hiç denedin mi?"
Gözlerime baktı. Yalvarıyor muydu o? Sevimli. Sonra ağzını açtı, parmağımı dudaklarının arasına alırken gözlerinde ki o masumluk ve sevimli bakış gitmiş yerine şehvet dolu bakışlar gelmişti.
Ağzım açık onu izlerken uzun bir süre parmağımı emip geri çekildi. "Güzeldi... ama bir de şöyle deneyelim" Üzerime biraz daha eğilip parmağını arkamdaki hamur kalıntısına batırdı ve dudaklarıma sürttü.
Koyulaşmış gözlerine bakarken, iyi şeylerin olmayacağını biliyordum. Fazla beklemeden dudaklarıma kapandığında gözlerimde eş zamanlı kapanmış, karşılık vermeye başlamıştım. Saçlarını çekiştirirken dudağımı ısırıp aralamamı sağladı. Dilini ağzıma soktuğunda hafifçe inledim.
Beni kucağına almak için hamle yaptığında ismimi duymamla yavaşca yerimde sıçradım. Gözlerimi araladım ve mutfak kapısına doğru baktım.
"Ne oluyor burda?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Chocolate [SEONGJOONG]
FanficSırları olan Seonghwa ve sıradan birisi olan Hongjoong. Aşırı derecede klişelik içerir Texting , Düz yazı