{|☆31☆|}

115 19 28
                                    

"Şimdi anlat bakalım neler oluyor?"

"Neyi anlatayım?"

"Mars kim? Younghee kim?"

Derin bir nefes aldı Seonghwa.

"Younghee benim arkadaşım... biz birlikte NASA'ya başvurduk. Mars'a gidecektik. Galiba birisi onu öğrenmiş"

"Çocuk muyum ben Seonghwa? Kim inanır buna?"

"Kadir İnanır ama sende inan"

"Park Seonghwa!"

Bir anda yüksek çıkan sesimle irkilmişti. Kahretsin bunu unutuyordum işte. Sakinleştirmeye çalışırken ellerimi boynuna koyup okşadım yavaşça. Başını benden çektiğinde uzak durmaya çalıştığını anlamıştım. Üzerinden kalkıp yan tarafa oturdum. Pikeyi ikimizinde bacaklarına örttüğümde Seonghwa yere bakıyordu.

Bir kaç dakika sonra kafasını kaldırmadan 'Özür dilerim' diye mırıldandı. Yerimde dikleşip bağdaş kurdum.

"Özür dileme, senin bir suçun yok. Bazen sesime sahip olamıyorum. Ben çok özür dilerim Seonghwa. Ama birlikte bunu çözebiliriz, sen benim yüksek sesime alışırsın bende senin için sesimi yükseltmemeye çalışırım"

Seonghwa soğuk yapınca iki yabancıya dönüşüyorduk. Ve bunu asla istemiyordum. Başını kaldırıp dolu gözleriyle bana baktı.

"Alışırım değil mi?"

"Alıştırırım"

Gülümsediğim de o da gülmüştü.

"Bazen... korkuyorum. Her şeyden, herkesten. Kimse beni yanında istemiyor bu yüzden. Sevenimden çok nefret edenim var... ama birisi var ki beni çok seviyor, bunu çok net hissediyorum. Bir diğeri San, San'da beni çok seviyor. Ve sen varsın Hongjoong, sen beni her şekilde anlayışla karşılayabiliyorsun. Hongjoong sen gidersen yarım kalırım. Beni bırakma olur mu?"

"Asla bırakmam Seonghwa, asla"

Aklıma gelen şeyle alttan bir bakış attım Seonghwa'ya "San, ben... üçüncü kim?"

Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdı. "Şey"

"Ney?"

"Younghee" (💅🏼)

"Yolacağım o kızı"

"Sakin o-"

Salonda çalan telefonunun sesini yeni duymuştuk, sonuçta kaç saattir çok sesli işler çeviriyorduk. Seonghwa'nın telefonuydu çalan. Küfür ederek ayağa kalktığında bende peşinden kalkmıştım. Birlikte salona girdiğimizde perdelerin kapalı olmasına şükretmiştim.

"Aloo ne var niye aradın"

Konuşmasına kaşlarımı çatıp güldüğümde elimdeki bana büyük gelen temiz kıyafetleri Seonghwa'ya uzattım. O da telefonu hoparlöre alıp bir yandan giyinirken bir yandan konuşmaya devam etti.

"Sana ne"

"Senin beni rahatsız etmeye beni hakkın var mı şuan?"

"Evet"

"Edemezsin kardeş"

"Niye edemiyom"

"Çünkü sıkıntım var benim"

Karşı taraftan ses gelmeyince Seonghwa devam etti.

"Ha ne oldu. Kapat şimdi bi da ara"

Seonghwa cümlesini bitirir bitirmez telefon kapanmıştı. Telefona bakıp gülerken elindeki tişörtü de üzerine geçirdi.

"Younghee"

"Anladım canım onu"

Omuz silkip odaya döndüğümde trip atıyordum. Dolabımdan kendime kıyafet çıkarmaya başlamışken Seonghwa gelip arkamdan sarıldı.

"Tribini de yerim ama senin tadın daha güzel"

İtmeye çalıştığımda daha fazla sarılmıştı bana.

"Giyin de seni Younghee ile tanıştırmaya götüreyim"

Ondan uzaklaşıp yüzüne baktım. Ciddiydi. Pekâlâ, bende çok ciddiyim.

"Ne yani, seni benden çalabilecek birisiyle tanışmamı mı istiyorsun?"

"Anlamadım?"

"Diyorum ki belki de seni seyiyor, sana aşıksa-"

"Hongjoong, o benim arkadaşım ve bir sevgilisi var zaten"

Memnunca gülümseyip tamam dedim. Seonghwa yatağıma otururken bende en güzel kıyafetlerimi çıkarıp giyinmeye başladım. Sonuçta sevgilimin en yakın arkadaşı ile buluşacaktım. Aynanın karşısında parfümümü sıkarken aklıma gelen şeyle durdum

"Keşke duş alsaydık"

"Birlikte mi?"

"Neden olmasın?"

"Plan iptal. Sonra tanıştırırım sizi hadi soyun"

"Oha Seonghwa"

Ben kahkaha atarken Seonghwa'nın yüzü düşmüştü.

"Şimdi gidelim, sonra alırız"

"Birlikte"

"Tamam birlikte"

Hot Chocolate [SEONGJOONG]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin