*Önceki bölüm hatırlatması
"Bizimle gelmelisiniz Bay Han."
"Pardon? Kimsiniz?"
"Babanız sizinle görüşmek istiyor"
**********
"Babam benimle görüşmek mi istiyor?"
"Evet efendim o yüzden bizimle gelmelisiniz aksi taktirde zorla götürmek zorunda kalacağız."
"Pardon da benim babam yok."
"Bay Han babanızı tanıdığınızı biliyoruz daha fazla itiraz etmeyin lütfen."
"O adam benim babam değil."
"Bunun için üzgünüm Bay Han buna bizi siz mecbur bıraktınız."
"Ne deme-"
Jisung cümlesini tamamlayamadan ağzına tutulan mendille bayılması bir olmuştu. Allah aşkına hangi yüzyıldayız mendil ile bayıltmak nedir. Jisung'ın en az iki katı olan adam çocuğu tek hamlede kucağına alıp klasik siyah arabalardan birine bindirdi.
(Y.N: Şu siyah arabalar yanımdan geçince çok ürküyorum wattpad okumayı bırakmam lazım imdat.)
Yarım saatlik yolculuğun ardından Jisung yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. Gözlerini araladığında hatırladıklarıyla korkmaya hatta titremeye bile başlamıştı. Krizinin tutmamasını umuyordu ama o adamı görürse pek mümkün olacağını düşünmüyordu.
Arabanın durmasıyla vardıklarını anlayan Jisung belli etmemek adına sakin gözükmeye çalışsa da pek mümkün değildi titreyen göz pınarlarıyla. En sonunda derin bir nefes alıp sakinleştiğinde arabadan inen adamlarım arkasından inmiş ve söylediklerini dinlemeye başlamıştı.
"Tekrardan kusura bakmayın Bay Han."
"S-sorun değil"
Titremişti sesi bunu anlayan cüsseli adam tekrardan konuştu.
"Korkmanıza gerek yok sadece konuşacaksınız sakinleşin lütfen"
"Sizce sizi dışarıda durdurup nefret ettiğiniz kişinin sizinle görüşmek istediğini söyleyip bayılttıktan sonra hiç bilmediğiniz bir yere getirseler siz sakin olabilir miydiniz?:
"Haklısınız ancak endişelenmeyin babanıx kötülüğünüzü istemiyor."
"Hah babaymış o adamdan babayı geçtim evlat bile olmaz."
"Lütfen öyle söylemeyin Bay Han o sizin babanız."
"Pardon da ne biliyorsunuz ki siz bilip bilmeden konuşmayın gideceksek gidelim şu adamın yanına hemen eve döneyim bende."
"Pekala, takip edin bizi."
"Birazcık seri olalım lütfen."
Jisung önündeki adamları takip ederken durdukları kapının önünde anlamıştı geçmişi ile yüzleşmesi gerektiğini. Kendini hazır hissettiğinde derin bir nefes aldı ve içeri girdi. İçeri girdiği gibi anlamıştı hazır olmadığını...
"Hoş geldin oğlum."
"Bana oğlum deme senin gibi bir babam yok benim."
"Jisung biliyorum geçmişte çok büyük şeyler yaptım ama cidden pişmanım ben bir şans daha ver bana sana babalık yapayım."
"Bu yaşıma kadar babasız çok güzel büyüdüm bundan sonra da ihtiyacım olacağını zannetmiyorum ve seni asla affetmeyeceğim yaptıkların ele avuca sığacak şeyler değil senin yüzünden neler yaşadığımızdan haberin bile yok sen burda sefa sürerken biz neler yaşadık o eminim umrunda bile değildik ne oldu da benimle konuşmak istedin."
"Özür dilemek istiyorum Jisung çok pişmanım."
"Benden özür dileme ihtiyacım yok senin özrüne başka diyeceğin yoksa ben gideceğim."
Jisung tam gidecekken arkasından bağıran adam ile yerinde donup kaldı.
"EĞER O KAPIDAN ADIMINI ATARSAN SONUN KARDEŞİN MİNKYU İLE AYNI OLUR"
Jisung'ın adamın ağzından duyduğu isimle sinirleri bozulmuştu. Sinirden elleri titremeye başlamıştı krize girmemek için kendini sakinleştirmeye çalıştı ama nafileydi...
"SAKIN KARDEŞİMİN ADINI AĞZINA ALMAYA DAHİ KALKMA"
"Jisung iyiliğini düşünüyorum sinirlenme"
"Sinirlenmiym öyle mi? SİNİRLENMEYEYİM SÖYLEMESİ KOLAY BU ZAMANA KADAR NE İYİLİĞİMİ DÜŞÜNDÜN TEK YAPTIĞIN BİZE CEHENNEMİ YAŞATMAKTI ELİMDE OLSA SENİ KENDİ ELLERİMLES ÖLDÜRÜRDÜM"
"Jisung sen böyle bir çocuk değildin dilin açılmış senin saygılı ol ben senin babanım"
"BABA DEME KENDİNE SENDEN NEFRET EDİYO-"
Jisung'un sözü kararan gözleriyle kesilmişti. Küçük olan gözlerinden süzülen yaşlarla saydığı kelimelerin ardından dayanamayıp kendini bırakmıştı karanlığa. Büyük olan adam şaşırmış ve dışarıdaki korumaları çağırmıştı.
"CHANMİN BURAYA GELİN JİSUNG BAYILDI"
***************
Jisung evden çıktığından beri neredeyse iki saat geçmesine rağmen hala ses soluk yoktu. Artık endişelenmeye başlamıştı Minho ve Bayan Han.
"Anne Jisung neden hala geçmedi konuşurken fark etmemişim zamanın geçtiğini iki saat olmuş neredeyse market o kadar uzak mıydı?"
"Bende bilmiyorum oğlum başına bir şey gelmemiştir umarım ben bir arayacağım."
"Tamam anne bekliyorum."
Telefonunu eline alan Bayan Han oğlunun numarasını tuşlamıştı bir umut ile ama nafileydi Jisung telefonunu evde bırakmıştı. Endişesi artan kadın koşarak Minho'nun yanına gitti.
"MİNHO ALMAMIŞ TELEFONUNU KESİN BİR ŞEY OLDU."
"Anne sakin ol ben aramaya çıkıyorum endişelenme iyidir Jisung güçlü biri."
"Bende geleyim korkuyorum."
"Evde kal sen belki eve gelirse açamaz kapıyı her ihtimale karşı evde kalmalısın."
"Tamam ama beni mutlaka haberdar et."
"Tamam anne sen de bir şey olursa ya da jisung gelirse bana haber ver."
"Hadi çabuk git"
Minho üzerine hırkasını geçirdikten sonra vakit kaybetmeden evden çıktı küçüğünü aramak için. Evin yakınlarına, marketlere hatta parklara bile bakmıştı büyük olan. Ancak Jisungla ilgili tek bir şey bile bulamamıştı.
Bayan Han'dan gelen arama ile telefonunu açtı büyük bir umutla
"Alo anne Jisung mı geldi?"
"Ji-jisung-"
"Noldu anne ağlama bir şey mi oldu jisung'a"
"..."
"ANNE CEVAP VER KORKUTMA BENİ"
"Jisung'ı h-hastaneye kaldırmışlar..."
*************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teacher's Pet / MinSung
FanfictionÖğretmen öğrenci ilişkisini yanlış bulan jisung'ın yeni gelen matematik hocasıyla tüm hayatı değişmişti...