İyi okumalar dilerim...
--
"Yemin ediyorum iki tane geçireceğim suratına şimdi,"
Seokjin elinde tuttuğu kitabı oldukça sert bir şekilde sıkıp Jimin'in yüzüne baktığında,Jimin umursamazca sırıtıp omuz silkti.
"Geçirsene..."
"Yok,harbiden malsın sen."
Elindeki kitabı sertçe masaya bırakıp önüne sinirle döndü Seokjin. Gözlerindeki kahveler sinirden koyulaşmış,titreyen dişleri sinirlerine hakim olmak içn kendisini sıktığını apaçık gösteriyordu.
"Sinir diye bir şey kalmadı artık bende. Bak yemin ediyorum şu eleman yüzünden çürüdüm oğlum. Çürüdüm lan çürüdüm."
Sinirle söylediği sözlere kahkaha atan Jimin,arkasındaki tekli koltuğa süratle otururken işaret parmağını ona dalgayla doğrulttu.
"Daha da çürüyeceksin bekle sen."
Bunun üzerine ona yandan bir bakış atan Seokjin ağzını yamultarak onu taklit etti. E bu da komik bir görüntünün oluşmasını sağladı nihayetinde.
Jimin ve Seokjin'in bu komik atışmasının haricinde,diğerleri oldukça sakin bir biçimde oturarak onları izliyor,gülüşüyorlardı. Jungkook,Hoseok,Taehyung,Namjoon...
Fakat lakin,tek bir kişi eksikti.
Vanessa.
Onların oldukça uzağında,boydan boya cam olan yerin hemen önünde,büyük bir manzarayı içine alan bu yerde,bacaklarını kendisine çekmiş,ellerini ise onlara sarmıştı.Dağınık düz siyah ince saçları, omuzlarından aşağı sarkıyordu. Sadece camdan dışarıyı izliyor,başka hiçbir şey yapmıyordu.
Tam tamına yanında altı arkadaşı,ve de bir sevgilisi olmasına rağmen onlarla takılmıyor,her daim olduğu gibi kendi kabuğuna çekiliyordu. Çekingendi.Ve bu çekingenliğin aksine insanlarla iletişim kurmakta çok zorlanırdı. Onlarla göz teması kuramaz,sadece konuşulanları sessizce dinlerdi.
Çünkü ona göre,onun düşünceleri saçmaydı ve dalga geçilecek türdendi. Çünkü ona göre herkes mükemmel,kendisi ise en berbatıydı.
Bunu hep söyler dururdu kendine.
Çok sorarlardı,'neden böylesin,neden konuşmuyorsun,neden çekiniyorsun' tarzında sorular. Cevabını asla anlatamayacağı,kendisi bile kelimeleri bir cümle haline getiremezken,ona bu tarz şeyler sormaları oldukça baskı bırakıyordu onda.
Ama bu hissettiklerini,bu yaşadıklarını hiçbir zaman tek o görmemiş,hissetmemişti. O her ne kadar bunun fazlaca farkında olmasada,hayatında onun hissettiklerini hissedebilen bir kişi daha vardı.
Yoongi.
Öyle ya,arkasında tıpkı onun gibi diğerlerinden uzakta,başını eline yaslamış kendisini izleyen sevgilisini görmüyordu. Onun her hareketini kendisini düşünerek yaptığını bilmiyordu. Aslında yalnız olduğunu sürekli söylerken kendine,Yoongi'nin orada olduğunu bilmiyordu.
Halbuki Yoongi,o kendisini yalnız hissetmesin diye öylesine düşünürdü ki,en ufak bir sorunda varlığını belli ettirirdi ona.
Yoongi'nin sevgisine sevgi demek bile büyük bir saygısızlıktı.
Bunu herkeste bilirdi.
Ama ne yazık ki onu tam olarak anlatan,sevgi kelimesinin de üstüne geçen bir kelime yoktu bu dünyada. Hisleri vardı,gözleri vardı bunlara kanıt olarak.