27.06.2022 - mezuniyet gecesi
Elinde telefonla koşturan üvey kardeşi Zeyno, bir ağacın arkasına gizlenen Cemre'nin tam aradığı ürkeklikte bir kurbandı. Ensesine sert bir hamle yapıp bayılttığı kızı sürükleyerek Duru'nun yanına getirdi. Duru, çoktan vefat etmişti. Yere bıraktığı mendilin içindeki bıçağı mendilinden tutarak Zeyno'nun eline tutuşturdu. Karşısındaki tabloya büyük bir sevinçle baktı. Her şey hallolmuştu işte, Berk ondan ayrılmayacaktı.
O sırada onu arayan babasının hiddetli sesiyle yaptıklarını ona tek tek açıkladı. Babası ona kızmamış, oradan uzaklaşmasını ve endişelenmemesi gerektiğini söylemişti. Birazdan olay yerine geleceğini söyleyip kızını rahatlatmıştı. Az sonra yaşanan karmaşayla Hazal, herkesi olay yerine toplamıştı; Cemre de dünyanın en destekleyici kız arkadaşı olarak kardeşinin cesetine bakıp ağlayan Ali'yi teselli ediyordu.
Günümüz
Öğrendiklerimden sonra babamın yüzüne bakıp onu seviyormuş gibi yapmak çok zordu. Arap'a ve Hazal'a yaşattıklarını sindiremiyordum. Ağlayarak ikisinden de özür dilemiştim. Onlar da aynı şekilde benden özür dileyince tüm kırgınlıklarımız uçmuştu, yaralarımızı sarmak istemiştik.
Hazal, benim masumluğum kanıtlansın diye kardeşinin tedavisinden vazgeçmişti. Arap'ın yaşadıkları başlı başına travmaydı. Bilal Abi'nin babamla işbirliği yaptığını ve küçükken Arap'ı babama pazarladığını öğrenmiştik. Yazışmaların hepsine Hazal'ın sayesinde ulaşmıştık.
Tüm bu durumlar, babamın tehditleri, olay gecesinin detayları bir kenara asıl soru katilin kim olduğuydu. Bu sorumuza da koşar adımlarla kafeye giren Vefa cevap vermişti.
Cemre. Üvey kardeşim Cemre.
Katil Cemre'ydi. Nedenini ve nasılını bilmiyorduk ama parçaları birleştirdiğimizde Duru'yu öldürüp beni de katili olarak göstermeye çalıştığını çözmüştük.
Elimizdeki tüm parçaları birleştirmiştik, çoğu şey çözülmüştü. Cemre bizim buluştuğumuzdan haberdardı, yani babam da haberdardı. Endişeyle bunu Önder Hoca'ya söylediğimizde "Sakin olun. Bu buluşmadan zaten haberi var ama konuştuğumuz şeyleri tahmin edecek akıl yok onda." demişti.
Günler önce bir görüşme gerçekleştirmişler ve Önder Hoca babama beni ondan kurtaracağına dair bir konuşma yapmıştı. Babamın bu görüşmeye izin verme sebebi de Önder Hoca'dan korkmadığını kanıtlamaktı.
Önder Hoca'yla araları her zaman soğuktu çünkü aralarında yıllar öncesine dayanan bir olay geçmişti. Kimse ne olduğunu bilmiyor ve herkes sormaya çekiniyordu.
Konuşmada öğrendiğim bir diğer detay da annemin babama boşanma davası açacak olmasıydı. Önder Hoca, bununla da yakından ilgileniyor ve rahatımız için elinden geleni yapıyordu.
Şimdi ise odamda oturmuş, gözlerimi ara sıra Çağrı'nın sandalyesine değdirip geri çekiyordum.
Sanırım ona kırılmıştım.
Günlerdir hiçbir şekilde yanıma gelmiyordu. Gelmeyi bırak telefonuyla bile ulaşmamıştı. Beni öptükten sonra benimle iletişimi kesmesi ister istemez kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu. Üstelik Önder Hoca'nın geldiğini, olayların nihayet çözüleceğini bile konuşamamıştık.
Derin bir nefes alıp kulaklıklarımı taktım ve yorganın altına girdim. Çalma listemden Çağrı'nın "Bu şarkı seni anlatıyor." dediği şarkıyı, Kalp Hanım'ı açtım ve dolmamak için direnen gözlerimi kapatıp özlemimin bir nebze dinmesini diledim.