"Hep böyle midir?"
"Kim?"
"Tuana. Sana hep böyle mi davranır?"
"Bana nasıl davrandı ki?" İris korkuyla araladı gözlerini. "Kendini ele verdin, aptal."
"Sizi dinlemiş olabilirim."
"Ne?!"
"Ama hepsini değil son kısmını duydum sadece."
"Ne duydun Bulut?" Sesi gergindi ve benim de gerilmeme neden oluyordu.
"Sevdiğin..."
"Evet?"
"Sadece sevdiğin biri olduğunu duydum."
"Anladım." Rahatlamış gibiydi.
"Kimi seviyorsun peki? Yani arkadaşlığımızı bir yıllık ertelediğimizi ve yeniden birleştiğimizi düşünsek?"
Bir süre düşündü ve gülümsedi. "Üzgünüm ama kanıtlaman gerekecek arkadaşım olduğunu."
"Hadi ama, yine mi?" Üç yıl önce, ilk tanıştığımız gün de aynısını söylemişti.
Gülerek "Evet, yine." dedi.
"Peki, kanıtlamak için ne yapmam gerekiyor onu söyle bari." Dalgayla,
"Bilemedim ki şimdi. Biraz daha gezelim belki aklıma bir şey gel-" Birdenbire durdu ve aynı korku dolu bakışla ileriye baktı. Gülümsemem yavaşça solarken baktığı yere döndüm. Eda ve Elif koşarak bize doğru geliyordu.
"Ben gitsem iyi olacak." Birkaç adım atamadan durdurdum onu.
"Böyle yaparsan şüphe çekersin. Lütfen, sadece yanımda dur. Ben halledeceğim."
"En son bunu söylediğinde-" "Halledememiştim." "Peki, duracağım. Ama benimle konuşmasınlar."
"Peki, konuşmamalarını sağlarım." Gülümseyerek,
"Umarım." dedi. "Umarım..."
"Hey, bizden kaçıyor muydunuz yoksa?"
"Sence öyle bir şey mümkün mü Elif?"
"Haha, tabii ki değil. Bu arada, ben Elif. Bu da Eda. Biraz önce aceleniz olduğu için tanışamamıştık." İris "Hadisene." dercesine bana bakıyordu. Hemen atladım tabii.
"Ah, kızlar. Eminim memnun olmuştur sizinle tanıştığına."
"Ne diyorsun Bulut? Kızın dili yok mu? Bırak konuşsun."
"Yok! Yani var ama yok. Küçükken bir kaza geçirmiş. Kaza yüzünden konuşamıyor ama sizi duyuyor. Hem bu yüzden insanlarla çok samimi olamıyor." İris şimdi de "Sen ne saçmalıyorsun?" dercesine bakıyordu.
"Bulut, peki seninle nasıl samimi oldu? Sen insan değil misin?"
"Değilim. Bilmiyor muydunuz yoksa?" İris'in daha fazla kendini tutamayıp arkamda gülmeye başladığını farkettim. İstemsizce ben de gülümsedim.
"Çok komiksin Bulut ama yeterli bu kadar eğlence. Biz de memnun olduk, ismini henüz öğrenemediğimiz kız. Ve başına gelenler için çok üzgünüz." İris kafasını eğerek üzgünlüğünü anladığını belirtti ve sessiz gülüşüne kaldığı yerden devam etti.
"Geç olacak birazdan. Eve geçelim artık. Yolumuz uzun."
"Asya gelmiyor mu?"
"Bilmem, ben sormadım."
"Eda sen sordun mu?"
"Hayır."
"Neden? Yine kavga mı ettiniz?" İkisinin 'Hadi, sen anlat.' bakışmalarını izledim bir süre.
"Eee, anlatmayı düşünüyor musunuz?" Eda tırnağıyla oynamaya başladığı için anlatmak Elif'e düştü.
"Bak şimdi, biz oturuyorduk dışarıda. Sonra birden Asya geldi ve bize birini görüp görmediğimizi sordu."
"Kimi?"
"Mert'i."
"Hangi Mert'i ya?" Eda oflayarak;
"Hangi Mert olabilir sence Bulut?" deyince kavradım olayı.
"Ha, senin eskin olan Mert mi?"
"Evet, o Mert'i."
"Eee, ne var bunda?"
"Ya nasıl ne var Bulut? Bana nasıl onu sorabilir? Hem neden sordu? Ne amaçla yani?"
"Off, saçmalıyorsun Eda." Çıkıştan koşturarak yanımıza gelen Asya'yı gösterdim. "İşte geldi sorularının cevabı."
"Selam kızlar. Kusura bakmayın, beklettim biraz."
"Niye beklettin? Mert'in yanında mıydın? Ne yaptınız?" Eda'ya iyice saçmaladığını belirten bakışlar attıktan sonra Asya'ya döndüm. Gülümseyerek İris'e bakıyordu.
"Yenisin sanırım. Merhaba ve hoş geldin." İris gülümseyerek;
"Hoş buldum." Deyince Eda ve Elif şaşırarak bana baktılar.
"Ne, neye bakıyorsunuz öyle dik dik?"
"Hani konuşamıyordu bu arkadaşımız?" İyice batırdığımızı anlayıp İris'e döndüm.
"Aa, konuştu. Nasıl konuştu?" Eda iğneleyici bir tavırla;
"Bir anda gökten konuşma yeteneği indi herhalde. Başka nasıl olacak?" deyince İris daha fazla kendini tutamayıp gülmeye başladı.
"Eh, madem konuşabiliyorsun, kendini tanıt bize." İris gergin bir şekilde kendini tanıtmaya başladı.
"Ben, İris."
"Vay canına. Çok güzel bir isimmiş. Ve nadir."
"Evet, öyle."
"Bulut ile aynı sınıftasın değil mi?"
"Evet." Sesi gergindi ve bu ortamdan hemen kurtulmak istediği belliydi.
"Gidelim mi artık? Hem yolumuz uzun biraz."
"Tamam Bulut, hadi gidelim." Biraz ilerledikten sonra döndü ve;
"Bu arada nerede oturuyorsun İris?" "Sormasan olmazdı Elif..."
"Ben... Şey..."
"Benim eve yakın bir yerde."
"Başakşehir'de yani?"
"Evet, Elif. Başakşehir'de. Yeter artık, gidelim."
"Tamam Bulut, kızma."
"Kızmıyorum. Sadece çok konuşuyorsunuz. Bu kadar meraklı olmayın."
"Sustum ya tamam." Sonra Eda'ya döndü ve fısıldayarak konuştu. "Bu yine kime kızdı da bizden çıkarıyor acaba?"
"Kimseye kızgın değilim. Kimseye! Sizin yüzünüzden daha fazla gerginlik istemiyorum. Hadi gidelim İris."
"Ben de geleyim sizinle. Malum aynı yere yolumuz. Görüşürüz kızlar."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Bir "Arkadaş"
Teen Fiction"Geçen yıl ki ürkekliğinden eser yoktu. O korkak bakışları kaybolmuştu. Şimdi kendinden emin bir duruşu ve parlak gözleri vardı."