"Ne?"
"Lütfen, Bulut. Bugün yalnız kalmak istemiyorum."
"Ben..."
"İstemiyor musun?"
"Bilmiyorum." "İstiyorum."
"Tamam, o zaman. Sormadım varsay, olur mu? Sana da iyi uykular."
Odasından çıkıp dış kapıya doğru ilerledim. "Kalmayacak mıyım gerçekten?" Kapıyı açtım yavaşça ve adım attım dışarıya. "Olmaz kalamazsın burada." Kapıyı çarptım ve hızla ilerledim. Bir daha dinleyemezdim kalbimi. Henüz değil.
Eve vardığımda anahtarlarımı almamış olduğumu fark ettim. "Bir bu eksikti." Çağla'nın hala içeride olduğunu ve uyumadığını umarak birkaç kere tıkladım kapıya. Çağla'nın sesi geldi birden.
"Bu saatte beni rahatsız etme cesaretini gösteren yüce insan. Kimsin gerçekten çok merak ediyorum." Sırıtarak açtı kapıyı.
"Tamam, berbat bir duyguymuş. Bir daha söylemem."
"Güzel, geçmez misin içeri?" Gülümsedim.
"Kendi evimmiş gibi rahat olayım mı?"
"Keyfin bilir." Gülümsedi biraz. Sonra hemen ciddileşti. "Ne oldu? Anlat, hadi."
"Bu soğuk suratını anca benim dışımdakilere yedirebilirsin, meraklı sultan."
"Yeterince soğuk olamıyorum sana, ne yapayım? Anlat, fazla zamanımız yok."
"Nasıl zamanımız yok?"
"İki saate okul için hazırlanmaya başlamam gerekecek Bulut. Seni bilmiyorum gerçi."
"Ah, çok üzgünüm. Benim yüzümden burada kaldın. Hem uykundan hem de zamanından oldun."
"Uykumdan ettin ama zamanımdan olmadım." Yüzünde güller açtı birden.
"Nasıl yani?"
"Sen yokken Asya geldi. Onunla konuştuk biraz." Gülmeye başladım.
"Ha, ondan senin yüzün böyle oldu birden." Gergin bir şekilde elini yüzüne götürdü.
"Nasıl oldu ki?" Sorusunu duymamışım gibi davrandım.
"Umarım Asya'yla birlikteyken de böyle olmamıştır." Yanındaki yastığı fırlattı bana gülerek.
"Lan, söylesene."
"Söyleyeyim canım, söyleyeyim." Heyecanlı gözlerle bakıyordu. "Yanakların kızarmış biraz." Elini yanaklarına götürdü. "Ve gözlerin, çok aşk dolu." Kocaman oldu gözleri birden.
"Sen şaka yapıyorsun."
"Hayır Çağla, niye böyle bir şaka yapayım? Aşık mı oldun yoksa?" Gülmeden duramıyordum. Keza o da.
"Saçmalama ne aşkı? Aşk sadece aptallar içindir. Senin gibi aptallar için." Ciddileşerek;
"Ben aşık değilim." dedim.
"Evet, bilmem mi? İris'in adı geçince gülümsemeden duramıyorsun."
"Ya, öyle mi diyorsun, Asya?" Gülümsedi birden. "Ay, pardon. Çağla diyecektim." Bir süre yastık aradı. Bulamayınca da "Şerefsiz, yastık da bitmiş zaten." dedi.
"Ne uğraşıyorsun yastıkla. Ayağını uzatsan çakacaksın bir tane. Senin yüzünden yerde kaldım zaten. Koca koltuğu kapladın tek başına." Bir eliyle saçını ittirdi.
"Bu benim için büyük bir onur. Ee, hadi anlat olanları."
Yaşanan her şeyi anlattım. Hiçbir şey söylemeden, sadece dinledi. Konuşmamızı bölen telefonun alarmı oldu.
"Uyanma saatimiz gelmiş, Bulut. Anlatacakların bu kadar mıydı?" Başımla onayladım.
"Sence kalmalı mıydım?"
"Hayır, böyle yapman daha iyi olmuş. Henüz her şey için çok erken. Biliyorsun, değil mi?"
"Evet. Ya okulda benimle konuşmazsa."
"Endişelenme, kendisi de farkına varacak."
"Neyin? Erken olduğunun mu?"
"Evet, her şey için biraz erken olduğunun."
"Umarım."
"Hadi kalk da hazırlanmaya başla. Geç kalmak istemezsin. Ben de kahvaltılık bir şeyler hazırlayayım." Birden aklıma gelen bir şeyle durdum olduğum yerde.
"Ama Tuana'dan bahsedecektin bana."
"Yolda anlatırım Bulut." Gülümseyerek sarıldım ona.
"Çağla, iyi ki varsın ha."
"Bu nasıl bir üslup be." Dedi gülerek. "Sen de iyi ki varsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Bir "Arkadaş"
Novela Juvenil"Geçen yıl ki ürkekliğinden eser yoktu. O korkak bakışları kaybolmuştu. Şimdi kendinden emin bir duruşu ve parlak gözleri vardı."