Şaşkın bakışlarıma yalnızca sırıtarak cevap verdi.
"N-Nasıl yani?"
"Ne nasıl yani Bulut?"
"Ya uyuyorsa ya da daha kötüsü, istemezse?"
"Sadece git ve kutla. Uyumadığını tahmin edebiliyorum."
"Ya kutlamak istemezse Çağla? Bu daha önemli benim için."
"İlk günden beri hep birlikte kutladınız. Reddetmeyecek. Hatta bunu yaparak onu mutlu edeceksin."
"Emin misin?"
"Evet, eminim Bulut."
"Korkuyorum ama." Bıkkın bir şekilde iç çekti ve oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Elini nazikçe yüzüme yerleştirdi ve gülümsedi.
"Bazen çok..." Yüzümdeki elini çekip kafama vurdu. "...geri zekalı oluyorsun biliyorsun değil mi?"
"Ah! Yavaş ol biraz. Elin zaten yeterince ağır."
"Sen de sinirlendirme beni. Hadi git."
Beş dakika sonra İris'in kapısının önündeydim. Parmağım zil tuşunda bekliyordu. "Gerçekten yapacak mıyım bunu? Hayır. İstemeyecek, reddedecek. Aramıza asla düzeltemeyeceğim bir soğukluk girecek."
Kafamı sallayarak elimi indirdim ve asansöre doğru ilerledim. Henüz birkaç adım atmadan arkamda bıraktığım kapı açıldı. Elinde büyük bir poşet dolusu kağıtla İris vardı karşımda.
"Bulut, ne işin var burada?" "Yakalandığıma göre, kaçamam artık."
"Ben-" Elimdeki pastayı uzattım. "İyi ki doğduk." Önce pastaya sonra bana baktı. Gözleri dolmuştu.
"İyi ki doğduk, Bulut." Cebimden çıkardığım çakmakla yaktım mumları.
"Hadi, mumları söndürmeyecek misin?" Gülümseyerek;
"Birlikte yapalım." Dedi.
"Peki, dilek hakkımı sana veriyorum. Dilek tutmayı unutma."
"Yine mi? Ama sen hiç dilek tutamıyorsun. Hep bana veriyorsun hakkını." İki yıl önceki kutlamamızda geçmişti bu konuşma.
"Çünkü gerek yok benim dilek tutmama."
"Neden? Her insanın dilediği bir şey olmalı ama."
"Zaten dileğim yanımdayken bu hakkı boşa harcamam acımasızca olmaz mı?" O zamanı hatırlayınca gülmeye başladım. "Şimdi suratıma kapıyı kapatman gerekiyordu İris. Unuttun mu?" Gülerek konuştu.
"Ah, tabii ki hayır. Ama bu defa kapatmak istemiyorum. Devamında olacakları merak ediyorum." Sadece gülümsedim. Ben de merak etmiştim. Suratıma kapatmasaydı kapıyı ne olacaktı?
"İçeri davet etmek isterdim ama çok dağınık. O yüzden dışarı çıkalım." Gergin ve aceleci bir tavırla dolaptan montunu aldı. Tam kapıyı kapatacakken;
"İris, hangi ayda olduğumuzun farkındasın değil mi? Dışarıda çok fazla rüzgar var ve yağmur yağıyor."
"Ah, öyle mi?" Bunun farkına varınca daha çok gerilmişti.
"Eğer evin bu kadar gerilmene sebep olacak kadar dağınıksa benim evime geçe-." Çağla'nın evde olduğunu hatırladım. "Olmaz ama." Utangaç bir şekilde;
"Pekala, gel." Dedi kapıyı sonuna kadar açarak.
"Sorun olacaksa-"
"Hayır, gelebilirsin." Başımla onaylayarak içeri geçtim. Her yer tertemiz ve düzenliydi.
"Bu nasıl bir dağınıklık, aman Allah'ım!" Gerginliği hala üzerindeydi ama yine de gülerek konuştu.
"Dalga geçme ama lütfen." Salona doğru ilerledik.
"İçeri gelmemi istemiyordun madem açıkça söylese-" Halının üzerine serilmiş çizim kağıdı, maket bıçağı ve zemini hazırlanmış saha maketine baktım.
"Sen..."
"Sadece yardımcı olmak istedim. Yani, yorgunsundur diye düşündüm. Tek başına olduğunu ve yetiştiremeyeceğini öğrendiğimde, yardımcı olmak istedim. Lütfen kızma."
"Kızmak mı?"
"Evet, işine burnumu soktuğum için."
"İris-"
"Senin yapacağın gibi yapmaya çalıştım ama, gerçekten. Önceki çizimlerine de baktım. Bence çok benzedi-" Sarıldım. O an başka ne yapabilirdim bilmiyorum. Sadece sarıldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Bir "Arkadaş"
Teen Fiction"Geçen yıl ki ürkekliğinden eser yoktu. O korkak bakışları kaybolmuştu. Şimdi kendinden emin bir duruşu ve parlak gözleri vardı."