~ 7.Bölüm ~

156 25 0
                                    

Karakoldan çıktık ve evlerimize doğru ilerledik.

"Üşüyor musun?"

"Sence üşür müyüm ben? Tabii ki hayır." "Hala tanıdığım İris'sin."

"Peki o zaman. Biraz daha üşü. Varacağız birazdan."

"Beni boşver. Yanağın acıyor mu?"

"Neden acımalıydı?"

"O adam yüzüne vurmadı mı?"

"Acımıyor."

"Emin misin?"

"Evet."

"Benim yüzümden oldu, özür dilerim."

"Saçmalama, İris."

Hep böyleydi. Bir şekilde bana zararı dokunacak bir şey olursa, buna üşümek bile dahil, benim zarar görmemem için elinden geleni yapardı, kendisini önemsemeden.

"Ee İris, hangi binada oturuyorsun?" Asya'nın sorusunu istemsizce cevapladım.

"Bizim binada."

"Bakıyorum da hiçbir şeyini unutmamışsın Bulut. Tebrikler." Heyecanla alkışladı beni.

"Asya abartma."

"Abartmıyorum canım. Hatırlamana şaşırdım."

"Unutkan biriymişim gibi davranma lütfen."

"Öylesin zaten. Geçen gün Elif'in doğum gününü unutmuştun. Kaç gün trip yedin. Hatırlamıyor musun?" Oflayarak saçımı karıştırdım.

"Hayır."

"Bak gördün mü? Geçen ay olan şeyi hatırlamıyorsun ama yıllar öncesinden kalan bir bilgi hala taptaze sende."

"Önemsiz olduğu için unutmuşumdur. Ve ne yıllar öncesi, bir yıl sadece."

Asya İris'e sarılarak;

"Oo, kaç yıllık arkadaşının doğum günü önemsiz ama İris önemli mi senin için? Bak değerini görüyor musun İris? Şu kızın önemsediği tek şey sensin galiba. Ben de önemliyim senin için değil mi hayatım hımm?"

"Saçma sapan konuşup sinirlendirme beni. Hadi ilerle." Yavaşça arkasından ittirdim gülerek.

"Bak İris, bu onun sevme şekli. Çok seviyorsa iter, döver böyle işte sevgi anlayışı." İris gülümseyerek bana döndü.

"Eskiden böyle değildi. Sevgi şeklin baya değişmiş."

"Nasıl yani, eskiden nasıldı? Normal miydi sevgisi? Anlatsana İris, lütfen." Lütfen demeye devam ederek İris'in etrafında dolanmaya başladı.

"Asya, senin yirmi bir yaşında olduğuna asla inanmıyorum. Bil istedim."

"Bak İris. Daha yaşımı bilmiyor. Ne yapsam, arkadaşlığımızı bitirsem mi?"

"Hangisi yanlıştı, yirmi mi?"

"Çok komiksin Bulut. Yirmi bir olmama daha dört ay var."

"Ben dört ay ileriyi düşünerek onu dedim o zaman." İris'e doğru yaklaştı ve fısıltıyla ama benim de duyabileceğim bir şekilde konuştu.

"Yirminci yaş günümü kutlayalı sadece birkaç ay oldu. İşte bu kadar unutkan."

"Saçmalama. Unutmadım tabii ki. O güne kadar her gün söylediğin için, unutmam imkansız."

İris konuşmuyordu. Yalnızca bizim tartışmamıza gülümsüyordu. Hep sessiz olandı. İlk tanıştığımızda da, sessizliğiyle dikkatimi çekmişti. Onunla bu sessizliği sayesinde tanışmıştık. Ve, Eda ve Elif'in hala onu tanıyamaması yine bu sessizliği sayesinde.

"İris, senin doğum günün ne zaman peki?" Gülümseyerek bana baktı.

"Bulut'a sorsana belki hatırlıyordur."

"Aa, çok haklısın. Bulut, ne zaman?"

"Ne ne zaman?"

"İris'in doğum günü, Bulut." Telefonumun ekranında yazan tarihe baktım. "Beş Kasım Çarşamba. Üç gün var."

"Hatırlamıyorum." İris kırgın bir gülümsemeyle önüne döndü.

"Nasıl yani? İris hakkında bir şeyi, yok yok, en önemli şeyi nasıl unutursun?"

"Bilmiyorum. Bir yıl geçti, unutulabiliyormuş demek ki."

"Kendinle çelişiyorsun bu söylediklerinle Bulut. Neyse sen sakın üzülme, İris. Bana söyle ben unutmam asla." Asya'ya tatlı bir gülümsemeyle cevap verdi.

"Söylerim sonra."

Eski Bir "Arkadaş"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin