6| Sector 1

25 7 0
                                    


Yeosang bunun olabileceğini düşünüyordu ama kızıl saçlının böyle bir şekilde çabucak(?) söylemesini de beklemiyordu.

"Wooyoungie, sen şimdi her hafta eksiksiz, gidip San'a mektup verdiğini mi söylüyorsun? San bahsetmişti mektuplardan hatta keşke yüz yüze tanışsak da demişti." Dedi Yeosang. Wooyoung, Yeosang'ın dediklerinden sonra kızarmıştı.

"Şey yüz yüze tanışmak artık bana çok zor, elbette ben onu tanıyordum ama artık o da benimle tanıştı bu saatten sonra mektupları gönderenin ben olduğumu söyleyemem ki." Diye karşılık verdi Wooyoung. Bir yandan söyleyip içindekilerden kurtulmak istiyordu, bir yandan da yeni öğrendiği eski sevgilisi olayı sonrası da kendini geri çekiyordu. Zaten kendine olan özgüveni de çok yoktu, fakültenin en güzel kızıyla çıkmış olan bir insan neden kendisine bakacaktı ki.

"Wooyoungie kararına sonuna kadar saygı duyarım ama bence mektupları söylesen veya söylemesen de San senden hoşlanacak." Dedi kendinen emin bir şekilde sarı saçlı olan. Wooyoung saçları ile aynı renge bürünmüştü.

"Yeosang böyle söyleme lütfen. Umutlanmamalıyım. Hem demediniz mi Wonyoung ile çıktı diye daha önce, o fakültenin hatta zorlarsak üniversitenin en güzel kızı. Onun ile daha önce çıkan biri sence bana bakar mı?" Demişti sona doğru içindekileri ağzından kaçırarak. Yeosang kızılın söylediğine karşın:

"Wooyoung lütfen kendine saygısızlık etme, birini sevmek demek onu her şeyiyle sevmek demektir,  bir yerden sonra karşındakini kusurlarıyla birlikte seversin ayrıca sen ki Jung Wooyoung'sun bizim fakültenin en bilineni.  Derslerinde başarılısın, hedeflerinde kararlısın, dansa yeteneğin var, sesin çok güzel ayrıca en önemlisi çok da güzel kalbin var. Ve emin ol San'ın en değer verdiği şey de bu." Nefes alarak devam etti: "hem eğer biri seni dış görünüşünle yargılıyorsa, bu onun kendine olan özgüvensizliğindendir." Diyerek bitirdi konuşmasını. Wooyoung arkadaşının bu kadar destekleyici olmasına hem şaşırmış hem de duygulanmıştı.

"Yeosangie ben böyle düşündüğün için teşekkür ederim. Söylemek isteyen tarafımı susturan bir kısım var içimde." Dedi Wooyoung.

"Wooyoungie anlıyorum canım arkadaşım seni, asla da zorlamam ama dediğim gibi kendini küçümseme olur mu?" Demişti Yeosang sevgiyle. Wooyoung kafa sallamış ve arkadaşına sarılmıştı. İkisi de saatlerini kontrol ettikten sonra ders saatlerinin geldiğini anlayıp amfiye doğru yola koyulmuşlardı.

Ders sonrası

"Wooyoung akşam bizimkilerle merkeze ineceğiz, gelsene sen de."

"Yeosang çok isterdim ama akşam çalışmam gerekiyor, biliyorsun." Dedi Wooyoung mahçup bir şekilde.

"Ah şey unuttum bir anlığına kaçta bitiyor işin?" Diye sordu Yeosang, içinden de kendisine kızıyordu patavatsızca düşünmeden konuştuğu için. Wooyoung:

"Yeosangie üzülme lütfen, hem şey geç bitiyor." Dedi gözlerini kaçırıp. Yeosang arkadaşının bu halini şüpheli bulmuştu:

"Wooyoungie nerdesin bu gece?" Dedi uzatmadan. Wooyoung gerilmişti ve birinin onu kurtarmasını istiyordu.

"Yeosang-ah!"

Saçlarının yarısı siyah yarısı sarı olan biri Yeosang'a seslenmişti. Wooyoung bu yüzü tanıdığını düşündü.

"Aaa Hongjoong hyung? Hoş geldin. Ama ne işin var burada?" Dedi Yeosang.

Tabii ya Hongjoong, tasarım mezunuydu ancak adını hala anmalarından dolayı ünlü bir isimdi. Wooyoung da duymuştu bu ismi.

"Hyung böyle mi karşılanır, Seonghwa'yı almaya geldim beyefendi yemek yemek istedi." Dedi Hongjoong sonundaki oyuncu tavrıyla. Ardından kızıl saçlıya döndü:

"Ah merhaba, Hongjoong ben. Tasarım mezunuyum." Dedi neşeyle.

"Hongjoong sunbaennim ,eğildi, benim adım da Wooyoung, Jung Wooyoung. Mimarlık bölümünden." Dedi Wooyoung hızlıca.

"Ah Wooyoung shi, duydum adını maketlerin çok ünlü tasarımcılar arasında. Ayrıca Yeosang da bahsediyor senden." Dedi Hongjoong. Yeosang hızlıca kafasını sallamıştı.

"Sunbae böyle bir şeyi senden duymak onur verici." Dedi Wooyoung Hongjoong'un adını biliyor olmasına şaşırmıştı.

"Hyung akşam Wooyoungie de gelse ya. Hem diğerleriyle de tanışmış olur." Demişti Yeosang.

"Evet Wooyoung shi sen de gel hem bu ünlü maketlerin sahibini daha yakından tanımak isterim." Dedi Hongjoong. Wooyoung endişeyle dudağını ısırmıştı.

"Şey Hongjoong sunbaennim, ıhm aslında akşam çalışmam gerekiyor ama şey sanırsam birazcık zaman ayırabilirim bugünlüğüne." Dedi reddetmek istemeyerek. Yeosang hızlıca sarıldı arkadaşına.

"Çok sevindim Wooyoung shi. Akşam gel kesinlikle seni görmek istiyorum aramızda." Dedi lider edasıyla Hongjoong. Wooyoung gülümseyerek kafa sallamıştı. Ancak içinde fırtınalar kopuyor 'acaba akşam nasıl düzgün bir şekilde gidebilirim ve izin alabilirim' diye düşünüyordu.

"Wooyoung shi, seninle tanışmak çok güzeldi, şimdi beni bekleyen koca bir bebek var onun yanına gitmem gerek akşam görüşürüz."dedi Hongjoong ve selam vererek aralarından ayrıldı.

"Wooyoungie, Hongjoong hyung birden emrivaki yaptı gibi oldu ama akşam gelemeyeceksen eğer ben açıklarım hyunga." Dedi Yeosang mahcup hissederek. Wooyoung ne hayır demek istiyor ne de tam net bir cevap verebiliyordu.

"Ihm nasıl izin alacağımı bilmiyorum ama orada olacağım. Bundan emin olabilirsin." Demişti ellerini 'hwaiting' şeklinde kaldırarak. Yeosang Wooyoung'un bu hareketini çok tatlı bulmuş ve o da ellerini kaldırmıştı. İkili bu minik andan sonra fakültenin çıkışına doğru yürümüşlerdi.

"Yeosang shi!" Yine bir ses duyulmuştu ama bu seferki kız sesiydi.

________________________________

Yaşadığımız büyük felaketin üzerinden bir sene geçti.. Yakınımı kaybetmedim ama herkesin acısını içimde hissedebiliyorum. Ailelerine baş sağlığı diliyorum. Umarım gittikleri yerlerde mutlulardır.

💗🌸💗

The letter Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin