HELLOOOOO
HOŞGELDİNİİİZZ~~Reklamlar~~
ehe diğer bir kitabım olan 'Utopia'ya da bakmayı unutmayınn
~~Reklamlar sonu~~
İYİ OKUMALAR HERKESEE 🕊
UYARI: bölümün ilerleyen yerlerinde taciz gibi konular var işaret (><) koyacağım etkilenen olursa eğer o işaretli kısmı atlayabilir.
________________________________Karşıdan 1.60 boylarında beyaz tenli , kediyle yaraşır kedi gözleri , dolgun dudakları, ensesinin üzerinde topladığı siyah saçları, mini siyah bir etek, dizlerine kadar çektiği çizmeleri, beyaz bir gömlek ve kolunda ise minik siyah çantasıyla bir kız geliyordu. Çok sade giyinmiş olmasına rağmen tüm gözler karşıdaki kızın hareketlerini takip ediyordu. Wooyoung yutkunmuştu.
Jung Wonyoung...
Üniversitenin en güzel kızı...
Ve en önemlisi San'ın eski sevgilisi...
San'ın neden onunla çıktığını anlayabiliyordu. Tüm gözler onun üstündeydi.
Wooyoung kızı gözleriyle tarayana kadar kız yanlarına ulaşmıştı.
"Yeosang-shi, San nerde?" ah sesi de güzeldi.
"Nerede olabilir Wonyoung. San'ı tanısaydın bu soruyu sormazdın." Yeosang'ın sinirlendiğini anlayabiliyordu Wooyoung.
"Ah canım sinirlenmeye gerek var mı? Hem insan sevgilisini görmek istemez mi?" Kız cidden zorluyordu.
"Eski sevgilisi Wonyoung, Eski sevgilisi." Nefes aldı Yeosang. "Lütfen geçmişte kalan bir şeyi gün yüzüne getirmeye çalışma, hem sevdiği başka biri var onun uğraşma artık." Dedi, son kısımda Wooyoung gözlerini Yeosang'a çevirmişti. Ciddi olmadığını biliyordu ama yine de kendini kötü hissetmekten alıkoyamamıştı da.
"Hah kimmiş o? Eminim ki benden güzel değildir." Kızdaki özgüven gerçekten tavandı. Ego da öyle.
"Ah, Wonyoung-shi kimse söylemedi mi sana? İçinin kötülüğü yüzüne yansımaya başlamış, hala nasıl güzel olduğunu düşünebilirsin." Yeosang coşturuyordu.
"Ah demek öyle Yeosang-shi. Acaba senin küçük sevgilin de senin gibi mi düşünüyor." Wonyoung'un konuyu Jongho'ya getirmesi asla iyi olmamıştı. Çünkü Yeosang'ı tanıyan biri Jongho'ya olan bağlılığını da bilirdi. Ürkütücü bir şekilde güldü Yeosang:
"Ah getirdin demek konuyu Jongho'ya, uyarıyorum seni Wonyoung bana istediğini zırvalayabilirsin. Ama iş Jongho'ya gelirse. Yerinde olsam yapmazdım öyle bir şey. Uyarımı yapıyorum." Yeosan'ı ilk defa böyle görüyordu Wooyoung. "Hadi gel Wooyoung gidelim." Demişti ürkütücü modundan çıkıp.
"Gidin gidin, zaten bundan sonra çok fazla görüşeceğiz Yeosang-shi." Ah Wonyoung gerçekten susmuyordu. Söyledikleri kadar vardı.
"Voah Yeosang oradaki neydi öyle." Dedi Wooyoung konuşmalarına atıfta bulunarak. Yeosang elini ensesine atmıştı.
"Şey ehe ben de bilmiyorum koruma içgüdüsüydü sanırsam." Dedi. Yanakları kızarmıştı ve aşırı mıncıklanası duruyordu eh Wooyoung'da gerekeni yapıp;
Yanaklarını sıkmaya başlamıştı. 'Agucuk bugucuk, yerim seni.' gibi cümleler kuruyordu bir yandan da. Sonunda Yeosang'ın öldürücü (!) bakışlarına daha fazla dayanamayıp ellerini çekmişti.
"Ah Yeosang ben artık gideyim hem işe ne kadar erken gidersem o kadar erken gelirim yanınıza." Deyip arkadaşına sarılıp hızlıca yürümüştü ters yöne doğru. Yeosang'a söyleyecek bir kelime bile bırakmamıştı kaçarken.
Giderken de arkadaşına yalan söylediği için kötü hissediyordu. Bir yandan da hızlıca yürüyüp işe gitmeye çalışıyordu. Sonunda varmıştı. Kafede çalışıyordu bugün ama sorun çalıştığı yer değildi, çalıştığı kişilerdi. Hızlıca arka odaya gidip bırakmıştı eşyalarını. Üzerine önlüğü giyip çıkmıştı.
"Ah Wooyoung geldin demek." İşte Wooyoung'un evden sonra ikinci korkulu rüyası, kafenin sahibinin sağ kolu, Kim Jeongsul. Wooyoung sadece kafa sallayabilmişti.
><
"Eh o zaman kaldığımız yerden devam edebiliriz." Yaklaşıyordu Wooyoung'a doğru. Wooyoung eğmişti kafasını. Her ne kadar karşı koymaya çalışsa da işe yaramıyordu bu adama karşı. İçinden sadece dua edebiliyordu biri gelsin ve Jeongsul'ü alsın diye.
><
"Daepyeonnim, biri sizinle görüşmek istiyor." Ah kurtarıcı gelmişti. Choi Soobin. Jeongsul homurdanarak gitmişti. Soobin'e gülümsemişti burukça Wooyoung. Soobin de karşılık vermişti. İkisi de aynı şeyden muzdariptiler. Yapabilecekleri her şeyi yapmışlardı. Ancak bir sonuç alamamışlardı.
"Hyung, merhaba." Demişti neşeyle gamzelerini göstererek. Uzun boylu, kahverengi saçlı bir çocuktu Soobin. Yanaklarında ise ikişer adet gamzesi vardı.
"İyiyim Soobin-ah, teşekkür ederim yine." Demişti. Soobin ise anladığını belirten bir gülümseme vermişti. Ardından oyalanmadan işe başlamışlardı. Bu saatten sonra kafede adım atılacak yer kalmıyordu o yüzden her ikisi de şanslıydı.
Uzun ve yorucu bir mesainin ardından Wooyoung üzerini değiştirip gitmek için arka odaya geçmişti. Soobin çoktan gitmişti. Sakince arka odaya geçti ve kıyafetlerini çıkartıp gitmek için hazırlanmaya başladı.
><
Islık sesi.
"Vay Wooyoungumuz neler saklıyormuş öyle." Demişti Jeongsul. Wooyoung titremeye başlamıştı. Jeongsul'ün orada olduğunu bilmiyordu.
Jeongsul beklediği yerden çıktı ve Wooyoung'un karşısına geçti.
"Jeongsul hyung, eğer yaklaşırsan polisi aramaktan çekinmem." Dedi Wooyoung artık bir kenara sığınmaktan bıkmıştı. Ayrıca Soobin'e de aynı tavrı sergiliyordu Jeongsul. Soobin, Wooyoung'un kardeşi gibiydi ona aynı şekilde davranmazdı.
"Ah demek civciv civcivlikten çıkmış ha. Demek öyle Wooyoung. Ara istediğin yeri, onlar gelene kadar elimden üç tur gelir geçer." Diyerek yaklaşmaya başlamıştı.
Wooyoung korkuyordu evet, ama bunu gösteremezdi. Dik bir şekilde karşısında bekledi. Telefonundan da hızlı aramalardan Yeosang'ı aradı. Artık her şeyi biliyordu Yeosang zaten.
"Yaklaşma daha fazla." Diye bağırdı Wooyoung.
Karşısındaki adam ise sırıtıyordu. Elini cebine attı ve küçük çakısını gün yüzüne çıkardı. Wooyoung sadece telefonun açılmış olmasını diliyordu şu an.
"Jeongsul hyung. Dur artık." Dedi Wooyoung.
><___________________________
Huhhh bir bölüm daha 🫥
Bir tık yavaşlamam gereeek ya da ileriki bölümleri yazmam.. bilemiyorumNeyse umarım bölümleri beğeniyorsunuzdurrr bir öneriniz ya da herhangi danışmak istediğiniz bir şey varsa anında yazabilirsiniz gördüğüm gibi dönerim size 💕💕
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın 💖💗🌸💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The letter
Fanfiction"San-ah size çok teşekkür ederim. Siz olmasanız ne olurdu bilmiyorum." Demişti Wooyoung, San'ın boynundayken. San ise fazla bir şey dememiş sadece elini Wooyoung'un bacağına koyup 'ben buradayım' demek smacıyla sıkmıştı. "Düşünme artık bunları. Bak...