"Yeosang, sen Wooyoung'u ne zamandır tanıyorsun?" San telefonda konuştuğu arkadaşına sormuştu."Yani geçen senenin ilk dönemiydi herhalde bir dersimiz aynıydı. Neden sordun ki?"
"Yok öylesine merak ettim. Farklı bölümlerdesiniz ya. Neyse ee ne zaman taşınıyor Wooyoung."
"San ne saklıyorsun?" Yeosang arkadaşının bu kadar soru sormasına alışkın değildi. Zaten San da bu kadar çok soru soran biri değildi.
"Hiç, merak edemez miyim? Arkadaşım sonuçta ve iyiliğini istiyorum." Karşı taraftan böyle bir cevap beklemiyordu Yeosang çünkü asla San'ın vereceği bir cevap değildi bu.
"San, aklındakiler neyse söyleyebilirsin biliyorsun değil mi kaç senelik arkadaşımsın."
"Of birkaç şeyden şüpheleniyorum. Wooyoung benim kazamı nereden biliyor? Acaba bana çarpanları mı biliyor? Yeosang duydukları ile şaşırmıştı.
"Yahu tanımıyor musun Woyoung'u tch tch sence çocuğun kendi derdinden başını kaşımaya vakti var mı ki senin arkadan iş çevirsin?"
San cevap vermemişti bir süre. "O zaman başka şeyler var sakladığı." Demişti.
"San, Wooyoung'un sakladığı birçok şey var ancak onları anlatıp anlatmamak ona kalmış." Yeosang bunu söyledikten sonra vedalaşmışlar ve telefonları kapatmışlardı. San her ne kadar Wooyoung'u zorlamak istemese de yakın olduğu bir insanın ondan bir şeyler saklıyor olmasını istemiyordu. Kafasını kurcalayan onlarca şey olmuştu şimdi. Sonra aklına hastanede aldığı mektuplar gelmişti. Ardından Wooyoung ile çarpışınca etrafa saçılan mektup zarfları. Kendisine gelen zarflarla aynı dokuya ve renge sahiptiler. Ayrıca San yanlış hatırlamıyorsa önünde de küçük bir çiçek çiziliydi.
Yani bunca zaman Wooyoung mu zarf göndermişti ona. Hadi ama nasıl anlamazdı böyle bir şeyi? Kendi aptallığına gülmüştü. Wooyoung'a söylemeyecekti bildiğini, mektubunda da demişti kendisi karşısına çıkmak istiyordu. Öyle yapacaktı bilmemezlikten gelecekti.
"Hyung hadi gidelim derse." Jongho gelmiş ve transa girmiş olan San'ı girdiği transtan çıkartmıştı. San sakince kafa salladı öğrendikleri boğazında açıklayamadığı bir yumru oluşturmuştu.
___"Yeosang ne demek beni sordu? Ne yaptım ki b-" Wooyoung staj yerinde sormuştu arkadaşına ama cümlesini bitirmeden anlamıştı kırdığı potu.
"Ben kazadan bahsettim değil mi? Bana hiç bahsetmediği ama ne hikmetse benim bildiğim kazadan." Wooyoung paniklemişti.
"Wooyo sakin ol, birkaç soru sordu işte ama kafana takmanı gerektirecek sorular değil ben anlattım San'a güzelce neden böyle düşünmemesi gerektiğini. Hem arkadaşım ama azıcık tatlı bir aptaldır. O yüzden panik yapmana gerçekten gerek yok." Yeosang karşısındaki çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Olamıyorum Yeos, keşke hiç tanışmasaydık of ben mektuplarım ile iyiydim. Şimdi beni tanıyor diye karşısına çıkıp 'aa merhaba ben de sana bir yıl boyunca sapık gibi mektup yazan çocuğum' da diyemiyorum. Ne yapacağım Yeosang ben."
"Wooyo öncelikle şimdi sakin olacaksın. Sonra elindeki işi bitireceksin unutma bu senin dönem ödevin ardından ben San ile konuşacağım çaktığı bir durum varmış yok mu diye ki olduğunu da sanmıyorum ama için rahat etsin diye konuşacağım ben sen merak etme. Ondan öğrendiklerimi hemen gelip sana anlatacağım. Tamam mı?" Yeosang arkadaşının panik atak geçirmesini istemediği için hızlı hızlı ve tane tane konuşmuştu. Rapper olarak mı başvursaydı bir yere?
"Huh, tamam o zaman ben işime dönüyorum." Wooyoung aptallaşmış hissediyordu.
"Evet ama istersen önce öğlen yemeğine gidelim ha ne dersin? Aç karnına çatıyla duvarın yerini karıştırmış gibi duruyorsun." demişti konuyu dağıtmak için Wooyoung'un sabahtan beri uğraştığı projeyi göstererek. İşe de yaramış olacak ki ikili gülmeye başlamışlardı. Yemeklerini Yeosang'ın çalan telefonu böldü.
"Efendim Yuyu. Wooyoung ile şirketteyiz. Um olur tabi ki. Bekliyoruz biz seni şirkette o zaman. Bitecek birazdan işimiz."
Yeosang telefonunu kapatınca Wooyoung'a döndü. "Young-ah Yuyu geliyormuş. Bir şey konuşmak için."
"Ah, gelsin gelsin Yuyu'yu da özledim." Aradan geçen zaman boyunca Wooyoung, Yeosang'ın arkadaş grubuna iyice girmişti. Şimdi herkesle çok iyi anlaşıyordu. Yunho ile de özel bir bağları olmuştu istemsizce.
Bir süre ikili sohbetlerine devam ermişlerdi ardından Yunho gelmiş ve oturup anında konuşmaya başlamıştı.
"San bugün beni aradı. San, senin ona çarpıp kaçan kişilerden olduğunu düşünüyormuş." Yunho da Wooyoung'un sırrını bilen iki kişiden biriydi. Olayları çabucak birbirine bağlamakta usta olduğu ve bir kez de Wooyoung'u hastanede gördüğü için kendisi Wooyoung'a sormuştu. Wooyoung da Yunho ile konuşup açıklamıştı her şeyi Yeosang'a açıkladığı gibi.
"Ah beni de aradı Yuyu." Yeosang sesli bir nefes vermişti. Wooyoung ise ne yapacağını bilememişti. Kendisini çaresiz hissediyordu.
"Of Yunho ben ne yapacağımı bilmiyorum. Yeosangla da konuşurken ona da söyledim. Mektupta karşısına çıkacağımdan bahsetmiştim ama olaylar sarpa sardı artık birden karşısına çıkıp 'Ben sana aylarca mektup bırakan kişiyim.' diyemem ki." Wooyoung artık gerçekten çıkmazda hissediyordu kendini.
"Mektuplarına devam mı etsen acaba. Ya da ne bileyim telefondan mı yazsan anonim olarak." Yeosang aklına gelen fikri söylemişti.
"Ben bunu da düşündüm ama bu işleri daha da karıştırmaz mı? Sonuçta amacım ona kendi kişiliğimi göstermek yine mektupların arkasına sığınırsam daha da karışır ortalık."
"Wooyoung haklı. Bence bir süre daha bekle San eninde sonunda anlar senin kazaya karışan insanlardan olmadığını." Yunho eklemişti.
"Acaba, Mingi ya da Seonghwa hyungun yardımıyla, kazanın gerçek suçlularını mı araştırsak?" demişti Yeosang aklına gelen fikirle.
"Olabilir ama üzerinden bir sene geçmedi mi?. Hem Seonghwa hyung şu sıralar stresli."
"Wooyoung haklısın ama Mingi değil."
Eh plan belli olmuştu. Kazaya karışanları bulacaklardı
_________________________
Ehehhehehehehe artık haftasonları atacağım bölümleri taslakta bölümüm kalmadı 😭😭😭😭bu ikili hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum ikisi de bir tık tatlı aptallar sanırsam 🫢🫢
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The letter
Fanfiction"San-ah size çok teşekkür ederim. Siz olmasanız ne olurdu bilmiyorum." Demişti Wooyoung, San'ın boynundayken. San ise fazla bir şey dememiş sadece elini Wooyoung'un bacağına koyup 'ben buradayım' demek smacıyla sıkmıştı. "Düşünme artık bunları. Bak...