3.BÖLÜM

62 4 7
                                    

Yumuşak, tatlı bir esinti etrafımı sarmıştı. Kulağımda hafif bir uğultu vardı. Burun deliklerime dolan taze kahve kokusu gittikçe keskinleşiyordu. Huzurun tatlı notaları bedenimde dans ederken kafamdaki düşünce denizi de hırçın dalgalara sahiplik ediyordu. Geçmişim, geleceğim dalgalara karışıp yoğuruluyor ve güçlenerek gözlerimin önene sıralanıyorlardı. Okul yıllarımın gurur verici sahnelerinden tutun da mesleğimin altın yıllarına ve en sonda da bitiş yıllarına kadarki kısımların çoğunu kapsıyordu. Korkularım, övgülerim, öfkem hepsi yağmurdan sonra gökyüzünde beliren gökkuşağı gibi bütün renkleriyle yan yana dizilmişti. Sonra, şimdiye geri döndüm. Gerçek buydu. Bütün kusurlarımı, kusursuzluklarımla beraber karanlığa gömdüm.

Kulaklarımdaki uğultu hafiflemeye başladı ve taze kahve kokusu keskinliğini yitirerek ortamı terk etti. Bilincimin açılmaya başladığını anladığımda dikkatimi düşüncelerimden çekip gevşemiş vücuduma verdim. "Sonunda" Bayılırken duyduğum son ses gibi ilk ses de Duman'ın sesiydi.

"Güzellik uykusundaydım, şekerim." Dedim. Sessim çatallaşmış ve kısılmıştı.

Gözlerimi usulca araladım ve tepemde bekleyen Duman ve Meriç'e kısık gözlerle bakmaya çalıştım. Ensemdeki hafif sızı ve boğazımın kuruluğu nedeniyle yüzümü buruşturdum. Bir yandan yutkunmaya çalışırken bir yandan elimle ensemi ovuşturdum. Duman, gözleriyle bütün vücudumu inceledikten sonra nefes verir gibi alayla güldü. "Pek işe yaramamış." Dedikten sonra imayla, "Şekerim." Diye ekledi.

"Tamamını görmeden karar veremezsin." Sırıttım. Az önce baygın yatan ve ensesi ağrıyan ben değilmişim gibi hızlıca koltuktan doğrulup oturdum. Duman ise gözlerini devirmekle yetinmişti.

Meriç, heyecanlı bir film seyreder gibi ben ve Duman arasında bakışlarını gezdiriyordu. Neler olduğunu anlamaya çabalar gibi dikkatle dinleyip tepkilerimizi inceliyordu. Bakışlarım pi sayısının üzerindeyken aklıma gelen görevle kaşlarımı çattım. Gözlerim etrafta Alina'yı aradı. Sonunda karşımdaki koltuğa oturmuş, sakince bizi izlediğini görünce rahatladım. Alina'nın gözleri çekingenlikle benim gözlerimi bulunca gülerek el salladım. "Selam, piliç."

Önce şekilli kaşları çatıldı. Anlam veremeyerek kısa süreliğine duraksadıktan sonra utançla gözlerini kaçırarak gülümsedi. Kafasının üstünde haresi ve sırtında kanatları eksik olan masum bir meleğe benziyordu. Kızaran yanakları sıkılmak için yaratılmış gibiydi. "Siz, iyi misiniz?" Dedi, usulca. Kafamı onaylayarak salladım.

Ortam tuhaf bir gerginlik bulutunun içine hapsedilmiş gibiydi. Sessizlik çok fazlaydı. Odadaki herkesin kafasında binlerce sorunun sıralanmakta olduğunun farkındaydım. Ne de olsa tanımadıkları biri tarafından kapının önünde bayıltılmıştım. Üstelik yanlarına yetiştiğimde perişan bir haldeydim. Garipseyen bakışlarımı üçünün üzerinde gezdirerek kaşlarımı çattım ve ani idrak yağmuruyla gerildim. Bayıltılmıştım, savunmasız bırakılmıştım. Üstelik bütün bunlar yaşanırken korumam gereken kişiler yanımdaydı. Elimi belime götürüp silahın orada olup olmadığını yokladım. Yerinde değildi.

"Bunu mu arıyorsun?"

Duman, silahı elleri arasında çevirerek gözümün önünde salladı. Yüzünde her zamanki gururlu ifadesi vardı. Gözlerimi kısa süreliğine yumup kısa ama anlamlı bir küfür savurduktan sonra sinirle saçlarımı karıştırdım. Bu kaçıncı dikkatsizliğim ve alt edilişimdi? Ben artık sayamıyordum. Saymak da istemiyordum çünkü hazmedemediğim her yenilgi için bir şeyleri parçalamak, bölmek ya da yok etmek istiyordum. Umursamıyormuş gibi görünmeye çalıştım. Karşımdaki kadının zaferini yansıtan gururunu görmek istemiyordum.

"Bu da bana ait." Diyerek araba ruhsatını kaldırıp salladı. Silahı beline sıkıştırdıktan sonra, odadan ayrılmak üzere kapıya doğru hareketlendi.

LEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin