14.BÖLÜM

6 4 11
                                    

Eğlenceden yoksun bırakılmış bir çocuk olarak büyüdüm. Şimdi ise acısını çıkaran birine dönüşmüştüm. Belki de büyüyememiş, yetişkinliğin getirdiği ciddiyeti kabullenememiştim. Böylece hayatın içine karışmış, mücadele vermiş ve değişip dönüşmüştüm lakin hiçbir serüvenin eğlenen, alaycı yanımı öldürmesine izin vermemiştim. Kafamı duvara yaslarken bakışlarımı demir parmaklıklar arasında gezdirdim. Sessizliğe, kimsesizliğe itilmiştim ve sıkılıyordum. Konuşmak istiyordum, gereksiz ne varsa anlatmak, insanları çenemle yorup bıkmalarını sağlamak istiyordum. Sinsi bir sırıtışın dudaklarıma yayılmasına izin verirken aklımda Poyraz Uslu vardı. Sanırım şu an depoladığım enerjiyi onu bıktırmak için kullanabilirdim.

"Sefil görünüyorsun." Sesin geldiği yöne doğru eğildim. Tatar, bütün ciddiyetiyle karşıma ilerlerken yerimden doğrulup parmaklıklara ilerledim ve iki elimle demir çubukları kavradım.

"Zirveyi görmek için önce sürünmek gerekir, bilirsin." Dedim. Gülüyordum, sesime çokbilmiş, mülayim bir ton hâkimdi.

"Bilmiyorum." Omuzlarını silkti. Tam önümde durmuş, bütün vücudumu incelerken kaşlarını çatmıştı.

"Beni nasıl buldun?"

"Duman haber verdi. Seni kontrol etmek istedim. Birazdan burada olur." Bıkkınlıkla iç çekip parmaklıklardan uzaklaştım. İçimi buruk bir üzüntü ele geçirmişti. Sesimi çıkarmadan öylece beklerken dalgın bakışlarımı yere çevirmiştim. Tatar ise aniden parmaklıklara vurarak ses çıkmasını sağlamış ve beni kendime getirmişti.

"Seni poyraz getirmiş." Sinirle gülüp sakalımı kaşıdım. Adımlarım sabırsızlıkla hareketleniyor, bulunduğum kafesi turlamamı sağlıyordu.

"Kaçıramayacağı bir fırsattı." Sırıttığını göz ucuyla görmüştüm. Bedenini parmaklıklara yasladı ve hareketlerimi büyük bir sabırla takip etti.

"Sana neden bu kadar takıntılı olduğunu hala anlayamıyorum."

"Onun için tehlike oluşturuyorum. Benden korkuyor." Söylediklerimden keyif aldığımı gösterir gibi sırıtırken adımlarımı durdurdum. Hissettiğim üstünlük, güç verircesine vücudumu kaplayıp haklılığımı kanıtlarken nefretimi de besliyordu. Poyraz Uslu yalancı, hırsız ve korkağın tekiydi. O bir haindi ve bunu bildiğim için benden korkuyor, gerçek yüzünü meydana çıkaracağım diye ödü patlıyordu. Üstelik asıl hedefim olarak kendisini belirlediğim takdirde bana yenileceğini, benden daha güçsüz olduğunu biliyordu. Küçük, korkak, adi bir sinekti ve zamanı gelince ellerimle ezecek, yok olmasını sağlayacaktım.

"Onunla uğraşmıyorsun."

"Bu ileride onunla uğraşmayacağım anlamına gelmiyor." Derin bir nefes aldıktan sonra parmaklıklardan uzaklaşıp son defa ciddiyetle baktı. "Öfkeli tarafınla uğraşmak zorunda bırakma, seni toplamak basit değil." Dedi ve çıkışa doğru ilerledi.

"Bu sefer toparlanmaya ihtiyacım olmayacak." Diye bağırdım kapıdan çıkmadan önce.

Şartlar, yaşananlar beni zorluyordu. Buhranlı yıllarımı atlatmak hiç de basit olmamıştı. Arkamı toplayan, beni yatıştıran bir dostum vardı ve neyle savaştığımı, kime karşı savaştığımı bilmeden kendimi hırpalayarak kaybolmuştum fakat şimdi farklıydı. Beni zorlayan olaylar, kişiler ve korumam gereken, bana ait olan şeyler vardı. Hayatım, hayatımdaki kişiler suiistimal ediliyordu ve ben bu saygısızlığa susup tahammül edemezdim. Benim doğamda sakinlik, dinginlik gibi kavramlar yoktu. Ben harekettim, heyecandım, öfkeydim ve en önemli malzemem ise eğlenmek isteyen alaycı, karanlıkla bezenmiş çocuk yanımdı. Ciddiyet ise sadece tehlike doğuran, beni vahşileştiren ağır bir duyguydu ve bu gidişle hayatıma bir sağanak misali yağarak birçok şeyi mahvedecekti. Hissediyordum, felaket bir nefes kadar yakındı.

LEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin