2.BÖLÜM

76 4 8
                                    

Hayatımı ufak bir pencereden izler gibi izledim. Her zaman başkası hüküm sürdü. Tam iktidarı elime aldım derken başkasının izleri tökezlememi sağladı. Artık her şey ben ve o iktidarla ilgiliydi. İkimiz de yörüngedeydik ama birbirimize dokunmak bir yana dursun, birbirimizden haz etmiyorduk. Buna rağmen hala inanan, boyun eğen bir tarafım vardı. İçimdeki tek burukluk ise her seferinde farklı olacağını uman savunmasız benliğime karşıydı. Hep bir köşem, o senin baban, diye fısıldayıp duygularım üzerine bahis oynuyordu. Şu anki durum da aynıydı. Benim için o buruk köşe artık tamamen hayal kırıklıklarıyla doluydu.

Hangardan çıkalı neredeyse on dakika olmuştu. Bildiğim ve bilmediğim bütün sokaklarda dolaşıyordum. Karanlık sokaklarda gezinircesine ilerlerken arkamda ne bir araba, ne de herhangi bir insan emareleri vardı. Meriç, çoktan yola çıkmış olmalıydı. İşini ehliyle yapan, sayılı güvendiğim insanlardan biri olduğu için başaracağını ve beni yüz üstü bırakmayacağını biliyordum. Okumak için bu şehre taşındığından beri benimle beraberdi, onu tanımaya ve test etmeye fırsatım olmuştu. Akıllı oluşu ilk dikkatimi çeken özelliği olmasının yanında, yaşıtlarına göre oldukça ağır başlı ve güvenilir biriydi. Mersinde büyümüştü, annesi ve bir kız kardeşi vardı. Babası ise Meriç ilkokuldayken evi terk etmişti. Bu nedenle o yaşlarda annesine destek olmak için birçok işte çalışmak zorunda kalmıştı. Şimdi ise bilgisayar mühendisliği okuyordu. Onunla ilk tanıştığımda okul masraflarını karşılamayı teklif etmiştim ama gururlu bir çocuk olduğundan bu teklifimi kabul etmemiş, ısrarlarım sonucunda ise ayak işlerimi yapmayı önermişti. O zamandan beri de beraber yaşıyor ve birlikte çalışıyorduk. Hayatımı genel hatlarıyla bilen sayılı insanlardandı.

Arabayı usulca köşeye çekerken etrafa göz gezdirdim. Sokak lambaları cılız, sarı ışıklarıyla sokağı aydınlatıyor; ufak tefek, terk edilmiş, tek katlı binaların gölgelerini yansıtıyordu. Yerleşim yerine biraz uzak bir yerdeydim. Uzanıp torpido gözünü açtım ve köşeye sıkışmış şeker paketini çıkararak ağzıma bir tane naneli şeker attım. Bir yandan etrafa bakarken bir yandan ellerimle direksiyonda ritim tutarak telefonumun titremesini bekliyordum. Saat on bir civarındaydı. Meriç'in adrese varmış olması gerekiyordu. Sıkıntıyla iç geçirerek kafamı koltuğa yasladım. Endişelendiğimi inkâr edemezdim ama başarısız olmak düşüncesi içimi kemirdiğinden, kabul etmemekte direniyordum. İçimde kocaman kartopu misali yuvarlanarak büyüyen hırs, başarısızlığı kabul etmediği gibi gözlerime kara perdeler indiriyordu. Bu görev artık şahsi meselem konumuna gelmişti ve alt etmem gereken yegâne kişi Albayın ta kendisiydi. Dişlerimi hırsla sıkıp öfkeyle solurken birkaç küfür savurup kafamı direksiyona gömdüm. Albaya karşı bu kadar savunmasız olmak hoşuma gitmiyordu. Gözlerinde alay eden parıltılar görmek nefretimi besliyordu. Beni hafife alıyordu, biliyordum. Bir babadan çok düşman gibiydi.

Cebimdeki telefon titredi. Aceleyle cebimden alıp ekranına baktım. Meriç'ten geldiğini görünce rahatlayarak telefonu cebime geri koydum ve hissettiğim tatmin duygusuyla arabayı çalıştırıp ana caddeye doğru sürmeye başladım. Arabayı kaldığım depoya yakın bir yerde park edip depoya yürümeyi ve oradan motorumu alıp Meriç'in yanına gitmeyi planlıyordum. Oraya vardığımda ise daha ayrıntılı düşünüp bir yol bulacaktım.

Otobana çıkmadan önce aynı arabanın peşime takıldığını fark edince, hızımı arttırıp hızlanma şeridine girdim. Yollar neredeyse boştu, bu nedenle hızıma ayak uydurabiliyordu. Onları atlatmam bu sefer zor olacağa benziyordu. Ani bir kararla şehir merkezine giden kestirme yol yerine, dolambaçlı yolu seçtim ve gaza olabildiğince kökleyip sığınabileceğim bir yer aradım ancak oto yoldan başka ne bir ara sokak, ne de bina vardı. Tamamen bom boş arazilerden oluşan bir yoldu. Şansıma övgüler sunarak tıslarken dikiz aynasından arkama baktım. Araba neredeyse dibime yaklaşmış ve beni yol kenarına sıkıştırmaya çalışıyordu. Kaçacak yer kalmamıştı ya araziye doğru çekecek ya da sıkıştıran arabaya doğru direksiyon kırıp şiddetle çarpacaktım. İki seçenek arasında gelip giderken seçmeye fırsatım olmadan arkadaki araba yanıma yanaşıp yandan hızla benim arabama çarptı ve araziye doğru savrulmamı sağladı.

LEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin