"Gerçekten aklım almıyor!" sinirle bağıran Arda odanın içinde dört dolanırken sakin kalmaya çalıştı ama nafileydi. Çağlar'ı ve son zamanlarda yaptığı saçmalıkları gördükçe aklını kaybediyordu resmen.
"Nasıl böyle düşebilir anlamış değilim." dedi, telefon karşısındaki Begüm. "Bu yaptıkları tamamen acizlik."
"Aynen öyle. Her gün biraz daha şükrediyorum gerçeklerin farkına vardığım için."
Arda, yatağına oturdu ve masasındaki dosyalara göz gezdirdi.
"Neyse Begüm, yapmam gereken işler var."
"Tamam, bu arada son bir şey sorayım." dedi Begüm, telefonu kapatmadan önce. "Amerika'a işi nasıl gidiyor? Ne kadar sürer tahmini?"
"Emin değilim," dedi Arda ve derin bir nefes verdi. "Normalde bu ayın sonunda gideriz diye ayarlıyorduk her şeyi ama vizelerde ufak bir sorun çıkmış. Şirket, gittiğimizde kalacağımız yer olarak ve gelir kaynağımız olarak oradaki şirketteki ortaklığımızı gösteriyor ama yine de yeterli gelmemiş sanırım. Oturum izni alamazsak da bir süre sonra geri dönmemiz gerekicek. Süreç bir, bir buçuk ay kadar daha uzadı sanırım. Benim de pek bir bilgim yok şu anlık."
"Neyse ya, sıkma canını. Sonuçta her türlü gidiyorsun İlker'in yanına."
Arda, İlker ismini duyduğu an farkında olmadan yüzüne yerleşen tebessümle kafasını eğdi. Her ne kadar Begüm kendisini görmüyor olsa da bu hâli onu strese sokmuştu.
"Öyle tabii." diyebildi, birkaç saniye sonra. Yanaklarının al al olduğunu hissediyordu ve heyecandan kalp atışı hızlanmıştı.
"Neyse ben kapatayım sen de işlerini hallet."
"Kendine iyi bak."
Arda, telefonu kapattığında masaya bıraktı ve yatakta kollarını iki yana açarak bedenini geriye attı. Bir müddet boş tavanı seyretti ve Begüm'le konuşurken de dedikleri gibi, aylarda geçse sonuçta İlker'in yanına gidebileceğini düşündü.
Elini hızlı hızlı atan kalbinin üstüne koyduğunda sanki yanında İlker varmış gibi gülümsemişti.
"Kalbim bile seni düşününce değişiyor." dedi, hâlâ boş duvara bakıyor olsa da gözlerinin önüne İlker'i getirerek.
-
"Anne ben biraz hava alacağım, yarım saate gelirim." dedi Arda ve açık tuttuğu kapıdan çıkıp ayakkabılarını giydi. Kapıyı kapattıktan sonra çevik adımlarla merdiveni çıktı ve çatı katına geldiğinde kapıyı açıp terasa çıktı.
Adımlarını kırmızı koltuğa çevirdiğinde gördüğü bedenle olduğu yerde durdu.
Çağlar, Arda'yı gördüğünde koltukta kenara kaysa da Arda adımlarını tersine çevirince ayağa kalktı.
"Benden bu kadar mı nefret ediyorsun, Arda? Yanıma bile oturamayacak kadar."
Arda, merdivenlere geçeceği sırada duyduklarıyla arkasına döndü. Karşısındaki, kırgın gözlerle kendisine bakan Çağlar'a dikti gözlerini.
"Ne önemi var ki, Çağlar? Yanına oturmuşum ya da oturmamışım. Neyi değiştirecek?"
"Hiçbir şey değişmeyecek. Sorun da bu zaten, ben çabaladıkça sen geri gidiyorsun. Hâlbuki hiçbir şey değişmeyecek, biraz daha rahat olsan." Çağlar ayağa kalktıktan sonra birkaç adımda Arda'nın karşısına geçti.
Şimdi kafasını kaldırarak bakıyordu Arda, Çağlar'a. Çok fazla olmasa da aralarında boy farkı vardı.
"Evet hiçbir şey değişmeyecek, Çağlar." dedi Arda, sakince konuşarak. "Bırak her şey birkaç ay önceki gibi olsun. Birbirimizi görmeyelim, hakkımızda hiçbir şey bilmeyelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/262241590-288-k893293.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve Ben |BxB|
Teen Fiction- "Anne bana yardım et!" Dedi, ağlayarak. Yaşlı olmasına rağmen genç duran kadın, dolu gözleriyle, kendisine sarılmış çığlıklar atarak ağlayan oğluna baktı. İlk defa oğlunu bu hâlde görüyordu. Onun oğlu, Arda, duygularını hiçbir zaman belli etmem...