'Ben Deli Değilim'

25 6 9
                                    

Merhaba arkadaşlar✨
Yeni bölüme hepiniz hoşgeldiniz🤩
Kitabımı yazmaya başladığımdan bu yana yazarken en çok keyif aldığım, canım sıkıldıkça dönüp dönüp okuduğum ve her seferinde çok mutlu olduğum bir bölümle birlikteyiz. Umarım okurken sizler de benim hissettiğim hisleri yaşarsınız.
Keyifli okumalar💐

Ameliyathane ile bizi ayıran cam pencereler ardında Kaya amcamın Özgür ve benden devraldığı ameliyatı izliyorduk. Ameliyat yaklaşık bir buçuk saattir devam ediyordu ama artık sonlarına gelinmişti. Kaya amcam hastayı kapatmaya başlamıştı bile. Ameliyat olması gerektiğinden daha erken ve sorunsuz bitmişti. Ameliyatın ortalarında hastanın değerlerinin düşmesiyle ufak bir gerginlik yaşansa da herşey yolunda devam etti. Kaya amcam ameliyatı bitirdikten sonra ameliyathaneden çıktığında Özgür'le ben onu ameliyathanenin kapısında bekliyorduk. Bizi fark ettiğinde yüzünde büyük bir tebessüm oluştu. Ona doğru yürüyüp önünde durdum. Bir kaç saniye yüzünü izledikten sonra ona sıkı sıkı sarıldım. O an tıpkı babama sarılmış gibi hissettim. Küçükken babama çok sarılır, yanaklarından öperdim ve bu olay beni korktuğum hatta kaçtığım çocukluğuma götürmüştü. Yaşadığım huzursuzluktan kurtulmak için kendimi hemen geri çektim. Ani hareketime şaşıran Kaya amcam birşey demeden sustu. Kısa bir sesizlikten sonra Özgür,
"Tebrik ederim Kaya hocam, çok iyiydiniz." dedi gülümseyerek.
"Teşekkür ederim Özgür" diyen Kaya amcama bu sefer ben konuştum.
"Amca, çok teşekkür ederim."
"Teşekkür edecek bir şey yok, seninle sonra konuşacağız." diyen Kaya amcamı başımla onayladım. Kaya amcam bizimle vedalaşıp üstünü değiştirmeye gidince, Özgür'le ben ameliyathane bölümünden çıktık. Koridora girer girmez beynimin düşünmeye kısa bir ara verdiği Emir geldi aklıma. Koridor boyunca gözüm hep Emir'i ararken, o hiç ortalarda yoktu. Birlikte Özgür'ün odasının kapısına vardığımızda gözlerim tam karşımdaki kapıya takıldı. Emir'in odasına. Kapıyı izlemeye devam ederken kapı birden açıldı ve içeriden Emir çıktı. Mutsuz ve yorgun görünüyordu. Göz göze geldiğimizde hemen gözlerimi kaçırdım. Ona kırılmıştım. Sırf benimle konuşmamak için yalana başvurmuş, üstelik yalanı ortaya çıktığında bir açıklama yapma gereği bile duymamıştı. Bakışlarımı Özgür'e çevirdiğimde beni değil Emir'i izliyordu. Ona döndüğümü fark edince o da bana döndü. Emir bizi izlemeye devam ederken biz hiç bir şey demeden içeri geçtik. İçerden kapıyı kapatırken gözlerim tekrar Emir'in gözlerini buldu. Ama bu kapıyı kapatmama engel olmadı, kapattım. Masasına geçmiş bilgisayarıyla ilgilenen Özgür'e döndüm ve ben de karşısındaki sandalyeye oturdum. İkimizde sessizdik. Sessizliği ilk bozan Özgür oldu. Kötü göründüğümü görmüş olmalı ki
"İyi misin?" diye sordu. Aslında pek iyi sayılmazdım. Emir'in üstüne mi gitmiştim diye düşünüyordum. Belki de anlatmak istemediği bir sıkıntısı vardı ama ben hemen trip atmaya başlamıştım. Emir'le konuşmam gerektiğini düşündüm ya da sadece yanında olduğumu bilmesi de yeterdi. Özgür'ün hâlâ beni izlediği anda ona
"Aslında biraz hava alsam kendime gelebilirim." dedim. Özgür de bana
"Tamam sen bahçeye çık, ben de bakmam gereken son iki dosyaya bakıp yanına geleyim." dedi. Onu başımla onaylayıp kapıya yöneldim ve odadan çıktım. Emir'in odasına bakarken odasında olup olmadığını bilmiyordum. Emir'in kapısını çalıp 'gir' demesini beklemeden içeri girdim. Tahmin ettiğim gibi Emir içerdeydi ve camdan dışarıyı izliyordu. Kapıyı açmamla bana döndü. Beni beklemediği her halinden belliydi. Şaşkınlığını üzerinden atıp beni izlemeye devam etti. Ben de onu sessizce izlemeye devam ettim. Konuşmayacaktım. Daha fazla kapıda dikilmeyi bırakıp odadaki ikili koltuğa oturdum ve bu sefer gözlerim Emir'i değil yeri izliyordu. Emir'in bulunduğu taraftan kıpırdanmalar olmaya başlayınca tekrar oraya döndüm. Emir yanıma yaklaşıp oturmuş olduğum ikili koltuğa oturdu ve beni izlemeye devam etti. Benim ilk konuşmayacağımı anlayınca o konuştu.
"Neden geldin?"
"Seni merak ettim."
"İyiyim ben"
"Değilsin Emir, bir garip davranıyorsun"
"İyiyim dedim Sare. Gider misin?"
"Emir neden böyle yapıyorsun?"
"Birşey yaptığım falan yok Sare, ben böyleyim."
"Sen böyle değildin Emir, sabahtan beri benden kaçıyorsun."
"Kaçmıyorum Sare sadece(...)"
"Sadece ne Emir?" dedim. Emir
"Sadece seninle takılmak istemiyorum, seninle arkadaş olmak istemiyorum, seninle iş dışında özel bir samimiyet kurmak istemiyorum." dediğinde acı bir şok geçirdim. Gözlerim dolu dolu
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diyebildim sadece. Dolu gözlerimle Emir'i izlemeye devam ediyordum. Emir gözlerimin içine bakarak
"Evet" dediğinde gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp serbest bıraktım. Bu cevaptan sonra daha ne diyebilirdim ki. Sustum. Kendimi daha önce hiç bu kadar değersiz hissetmemiştim. Emir'e daha fazla güçsüz görünmek istemediğimden kapıya yönelip çıktım. Nefes alamıyordum. Ben terk edilmeye hep mahkumdum ama hiç bir zaman alışamadım. Her terkedilişte ayrı ağladım, ayrı yıkıldım. Başta babam terketmişti beni, sonra annem, Burak ve şimdi de Emir. Koridorda sendeleyerek yürümeye devam ederken kafamda Emir'in neden bir gece içinde değiştiğini düşünüyordum. Akan göz yaşlarımı silip koridorda duran bir koltuğa oturdum. Nefes almaya zorlanırken aklıma gelen gerçekle nefesim temelli kesildi. Emir dün Psikoloktan destek aldığımı hatta ilacımı kullanmadığımda baygınlık geçirip fenalaştığımı öğrenmişti. O da Burak gibi deli olduğumu düşünüyor olmalıydı ama ben deli değilim. Ben sadece annesinin intihar etmesine şahit olmuş ve saatlerce annesinin cansız bedeni başında yalnız kalmış küçük bir çocuktum. İyileşmeye çalışan, iyileştirilmeye aç bir çocuk. Ama onlar hiç bir zaman anlayamayacaklardı beni. Çünkü onların babası onları terk ettiğinde anneleri çocuğunu arkasında bırakıp hiç düşünmeden intihar etmeyecekti. Ya da babaları bir hiç uğruna onları terk edip gitmeyecekti.
Göz yaşlarımı silip ayağı kalktığımda birşeyleri değiştirmem gerektiğini düşünüyordum. İlk olarak ben de asansöre binebilmeliydim mesela. Koridoru hızla geçip asansöre vardığımda tuşa bastım ve asansörün gelmesini bekledim. Korkuyordum ama birilerine birşeyleri ıspatlamak istiyordum. Birileri deli olmadığımı, sadece psikolojik bir travma geçirdiğimi idrak etmeliydi. Kapısı açılan asansöre baktığımda boştu. İşte çok korktuğum şey de buydu. Asansörde tek olmam daha çok korkacağım anlamına geliyordu. Ama yapacaktım. Asansörün içine doğru adım attığımda korkmam dışında herşey normaldi. İçeri geçip 1. kat tuşuna bastım. Kapılar yavaş yavaş kapanmaya başlayınca vücudumu ter basmaya başladı ve aynı zamanda göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Titriyordum. Kapıları temelli kapanan asansörde tekbaşımaydım, tıpkı annemin intihar ettiği gün evde tek olduğum gibi. Yine tekbaşımaydım, yine babam yoktu, yine annem yoktu ve yine dedem olmayacaktı. Artan göz yaşlarım ve almakta zorlandığım nefesim yere çökmeme sebep olmuştu. İyileşmek istiyordum artık. Çöktüğüm yerde kendi kendime fısıltıyla 'Ben Deli değilim, Ben Deli Değilim' demeye başlamıştım. Göz yaşlarım sele dönmüş, yanaklarımı ıslatmıştı. Asansörde zaman geçmiyor gibiydi. Sadece iki kat inecektim ama sanki saatlerdir buradaydım. Asansör sonunda 1. kata inmiş kapıları açılmaya başlamıştı. Tamamen açılan kapıların ardında Özgür göründü. Habersizce bekleyen Özgür ağlayarak 'Ben Deli Değilim' dediğimi görünce başta şaşırıp ne yapacağını bilmiyor şekilde etrafına baktı. Yerde yedi büklüm oturmuş nefes almaya çalışıyor ve ağlıyordum. Sonunda üstündeki şoku atlatıp yanıma gelen Özgür arkasına doğru bağırarak yardım istedi. Sonra tekrar bana dönüp kendi kendine
"Ah be Sare, ne işin var asansörde" dedi. Atağın etkisiyle kurduğum 'Ben Deli Değilim' cümlesini alçak sesle söylediğimden duymuyordu sanırım. Özgür beni kucaklayıp asansörden çıkardı ve koridorun ortasına oturmuş vaziyette beni kucağına aldı. Beni sakinleştirmek adına
"Sakin ol Sare, geçti bak ben burdayım." diyen Özgür ağlamaya devam ettiğimi görünce bakışlarını koridorun sağına çevirip tekrar yardım için bağırdı. Ellerinde sedyeyle koşturan hemşireler ve doktorlar yardımıyla sedyeye alındım. Baş ucumda Özgür'le birlikte koridorun sol tarafına doğru hızla ilerledik. Ağlıyordum. Anneme ağlıyordum, babama ağlıyordum, çocukluğuma ağlıyordum, terk edilişlerime ağlıyordum. Kısaca kaderime ağlıyordum. Birşeyleri değiştirebileceğime inanmam saçmaydı. Ben buydum ve hep böyle olacaktım. Ben baba masalını bilmezdim mesela ya da anne kekini. Şimdi nasıl normal bir insan muamelesi görmek istiyor ve normal bir insan olduğumu zannediyordum ki. Ben bu hayatta bir yapbozdum, değil bir parçası eksik olan, benim tüm parçalarım yoktu. Hiçtim ben ama yapboz adı verilmişti bana.
Üstünde olduğum sedyeyi tüm gücüyle ittirirken aynı zamanda gözleri bende olan Özgür ağlamaya devam ettiğimi gördüğünde uzanıp elimi tuttu. Elimi tutmasıyla hissettiğim sıcaklık beni iyi hissettirmişti. Şuan tek ihtiyacım olan şey destekti ve Özgür bunu fazlasıyla hissettirmişti. Önüne geldiğimiz kapıdan içeri geçtik. Sedyeden Özgür'ün kucağında indim. Beni yatağa yerleştirip arkasındaki iki doktora birkaç talimat verip tekrar bana döndü. Koluma damar yolu açıp serum takan hemşire odadan çıkarken Özgür'le odada yalnız kaldık. Gözyaşlarıma engel olamazken nefes alışverişlerim hâlâ düzensizdi. Elinde bir enjektör ilaçla geri gelen az önceki doktorlardan biri enjektörü Özgür'e uzattı. İlacı koluma takılan seruma katan Özgür boş enjektörü doktora uzattı ve gitmesini söyledi. Serumuma kattığı ilacın sakinleştirici olduğunu tahmin ediyordum. Damarlarımda dolaşan sakinleştirici etkisini göstermiş, ağlayacak mecal bırakmamıştı. Yavaş yavaş kapanmaya yüz tutmuş göz kapaklarım kapanmadan önce Özgür'ün sorduğu
"Daha iyi misin?" sorusuna son defa
"Ben Deli Değilim" dedim ve açık tutmaya zorlandığım gözlerim kapandı. Derin uykuya dalmış, dış dünyayla bağımı kısa bir süre kesmiştim.
         
                                       ~~~

Bölümü sevdiniz mi?

Sare'mizi bu denli üzen Emir'e ne söylemek istersiniz?

Sare bir sonraki bölümde Emir'e nasıl davranmalı sizce?

Bir sonraki bölüm kimin anlatımıyla olmalı?

İstagram: wattpad_aska_inat takip edelim lütfen.

AŞKA İNATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin