*Görseli temsili koydum. Buradaki Taehyung karamel saçlı <3
Jeongguk, Taehyung'u Pietro'dan hazırlamasını istediği üzerine dikilmiş gibi olan binici pantolonu ve nefis kıvrımlarını tüm güzelliğiyle ortaya çıkaran binici ceketiyle karşısında bulunca at binmenin hiç de iyi bir fikir olmadığına karar verdi. Yirmi dakikalık araba yolculuğu hayatının en uzun yolculuğu gibi gelmişti. Ahırları bu kadar uzağa inşa ettiren kendisi olmasa bu kararı vereni anında kapının önüne koyardı. Ahırlara ulaştıktan sonra orada çalışan her seyisin Taehyung'un etrafında dolanıp durması keyfini iyiden iyiye kaçırmıştı.
Nihayet atlara binip üzüm bağlarına doğru giderlerken Taehyung'un kusursuz at binişi onu hiç şaşırtmadı. Esinti altın rengi saçlarını dalgalandırıyor, yanaklarını pembeleştiriyordu. Onu sadece Zürih'te bu kadar özgür ve mutlu görmüştü. Nihayet bağlara vardıklarında Jeongguk, Taehyung'un atının dizginlerine uzanıp onu yanına çekti.
"İyi misin?"
"Evet. Muhteşem."
Dar kumaşın sardığı üst bedeni sık soluklarıyla inip kalkıyordu ve dudakları kocaman bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Nefesi kesilene kadar öpmeyi hayal ettiği dudakları...
"Şu meşhur bağlar nerede? Joseon şarabını hiç tatmadım."
"Tatmalısın. Hatta bu gece sana dünyanın en güzel şarabını tattıracağım. Zeytinlerimizi de denemelisin. Sizinkilerden çok daha lezzetlidir."
"Jeongguk, biraz fazla kibirlenmiyor musun?"
"Bir zamanlar Asya'daki en lezzetli portakalları da biz yetiştiriyorduk. Ama senin büyük-büyükbaban piyasayı ele geçirmemizden rahatsız olup buraya ajanlarını gönderdi ve tüm hasadımızı mahvetti."
"Bu tamamıyla yalan!"
"Değil. Yemin ederim. Hala o zamanın kayıplarını gideremedik."
"Ama bu korkunç bir şey..."
"Evet, öyle. Ülkelerimizin düşmanlığının sonuçlarından sadece biri... Ya da yüzyıllardır devam eden Kim ve Jeon ailelerinin düşmanlığının."
"Bir zamanlar müttefik devletler, kardeş adalar olduğumuza inanamıyorum. Duyduğum hikayeler o kadar korkunç ki."
"Bahse girerim o hikayelerdeki zalimler hep bizizdir." Jeongguk onun cevabını beklemeden devam etti çünkü cevabın ne olacağını çok iyi biliyordu. "Yalan söyleyecek değilim; utanç verici suçlar işlediğimizden şüphem yok ama bunların çoğu birer misillemeydi. Eğer çok gerilere gidersen problemlerin başlangıcı Taejo'nun açgözlülüğüne dayanıyor. Joseon'nın endüstrisi her zaman çok güçlüydü ve Taejo'lı liderler sürekli burayı işgal etmeye çalıştı. Ama bu bizi daha da güçlü olmaya sevk etti. Sonuç olarak da Asya'nın en güçlü askeri birliğine sahip olduk.."
"Neden acımasız ve tavizsiz olmaya çalıştığını şimdi anlıyorum. Sana ait olanı korumak için. Bedeli ne olursa olsun."
"Başka çaremiz yok. Ama o bedel çok ağır oldu. Güçlü bir orduya sahip olmanın ne kadar büyük bir bütçe gerektirdiğini tahmin bile edemezsin. Bu yüzden krallık halkın topraklarına yöneldi ve halk fakirlikten kırılana kadar onları vergilere boğdu. Hepsi yenilmez olmamız içindi. Bu arada çocuklarımız yeni okullar ve hastanelerden mahrum kaldı."
Taehyung tarif edilmez bir hüzne kapılmıştı. "Söylediklerini sindirmek çok güç ama anlayabiliyorum."
"Amcam asla Joseon halkını rahat bırakmayacak. Kan gütmekten de vaz geçmeyecek. Aynı babam gibi ve onun babası gibi. Nefret ve düşmanlık genlerinde var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanı Durduralım || Taekook
FanficDüşman topraklar, iki hanedanın varisi. 21.yüzyılda hüküm süren hanedanlık rejimi. Joseon Hanedanlığından Jeon Jeongguk ve Taejo Hanedanlığının biriciği Kim Taehyung. •Mpreg •Historical bi hikaye değil. Günümüz şartlarında ve teknolojisinde gerçek...