Helikopter pervanesinin sağır edici gürültüsü gittikçe yaklaşıyordu. Alet yavaş yavaş piste inerken Taehyung'un aklında tek şey vardı; Joyeong'a kavuşmak, ona sarılmak ve dokunmak. Ok gibi ileri atılıp piste doğru koşmaya yeltenmişken Jeongguk'un güçlü elleri onu belinden yakalayıp geri çekti. "Bekle."
"Bırak beni, Jeongguk."
"Sana bekle dedim. Ölmek mi istiyorsun?"
Jeongguk dişlerini sıkmış, gergin bir ifadeyle helikopteri izliyordu. Helikopterin kapısı açılıp Joyeong dışarı fırlayınca genç adam hayalet görmüş gibi bembeyaz oldu. Taehyung onun şaşkınlığından faydalanarak kollarından kurtulmuş ve oğluna doğru koşmaya başlamıştı.
Jeongguk'un göğsünü sıkıştıran garip bir his vardı. Sanki birisi içine girmiş ve yüreğini eline geçirmişti. Joyeong'a bakmak adeta aynaya bakmak gibiydi. Ve Jeongguk o anda oğlunu kötülüklerden ve tehlikelerden korumak için elinden gelen her şeyi yapacağına yemin etti.
Duygularını kendine saklamak hatta onları öldürmek konusunda her zaman başarılı olmuştu; Taehyung'la olduğu zamanlar hariç. Ama daha önce hiç böyle hissetmemişti. Sanki bir duygu denizinde yüzüyordu. Joyeong... Oğlunun ismini ilk kez kendi kendine fısıldadı. Parmakları ona dokunmak, aynı kendininki gibi, kuzgun siyahı saçlarını okşamak için yanıp tutuşuyordu. Ama onu ürkütmek istemiyordu. Yüzündeki yara izleri bir çocuğu bırak, yetişkini bile korkutabilirdi. O yüzden olduğu yere çakılıp, Taehyung'u görünce yüzünde güller açan oğlunu izlemeye devam etti.
"Babiş" Joyeong, dizlerinin üzerine çöküp kollarını iki yana açmış halde bekleyen Taehyung'un kucağına atıldı. Taehyung yüzünde oğlununki kadar aydınlık bir gülümsemeyle ona sımsıkı sarılmış, tombul yanaklarını, burnunu, saçlarını öpüyordu.
Jeongguk hayatında böyle bir sevgi bağına hiç şahit olmamıştı. Göğsündeki garip sancı dayanılmaz haldeydi. O an Taehyung'un yüzünde öyle güzel, öyle mutlu bir anlam vardı ki Jeongguk boğazının düğümlendiğini ve gözlerinin yandığını hayretle fark etti.
"Gördün mü? O kocaman siyah helikopterin içindeydim!"
"Evet, tatlım. Ve bundan çok memnunum çünkü seni bana getirdi. Ah, seni çok özledim. Dur bakayım... Yemin ederim boyun uzamış."
Jeongguk oğlunun suratındaki gurur ifadesini görünce midesine yumruk yemiş gibi oldu. Çocuk kanının son damlasına kadar bir Jeon'du. Tam babasına bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Jeongguk'u fark etti ve tüm dikkatiyle onu incelemeye başladı. Jeongguk gergin olmanın ne demek olduğunu o an anlamıştı.
Joyeong babasına döndü, sonra tekrar Jeongguk'a baktı; minik beyni saat gibi çalışıyordu. Bu inanılmaz bir şeydi, tam anlamıyla sinir harbiydi. Jeongguk dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. Joyeong nihayet Jeongguk'un gerçek olduğunun farkına varmışçasına heyecanla konuşmaya başladı. "Vay canına! Aynı bana benziyor. Sadece benden çok daha büyük, sen uçabilir misin?"
"Sanırım öyle. Ben bir pilotum ve kendime ait bir savaş uçağım var."
"Biliyordum. Sen Yeni Nesil Savaşçılardan birisin, değil mi? InterGalactica'dan yeni mi indin? Ne? Nerede bu? Avrupa da mı? Yoksa..Uzay da mı?" Yüzünde kocaman bilmiş bir gülümsemeyle Jeongguk'a bakıp, beceriksizce göz kırpmaya çalışarak sanki çok büyük bir sırrı paylaşıyormuş gibi fısıldadı.
"Senin de bildiğin gibi." Taehyung hafifçe öksürerek araya girdi. "Süper kahramanlara çok meraklı; Batman ve Ironman gibi. Onlardan biri sana çok benziyor. Tabii kendine de."
Jeongguk, oğluyla göz göze gelebilmek için dizlerinin üzerine çöküp telaşla söyleyecek bir şeyler bulmaya çalıştı. "Aslında bir tür savaşçı olduğum doğru. Ben Joseon'nın Prensiyim ve burası benim evim. Senin de burada benimle yaşamanı çok isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanı Durduralım || Taekook
Fiksi PenggemarDüşman topraklar, iki hanedanın varisi. 21.yüzyılda hüküm süren hanedanlık rejimi. Joseon Hanedanlığından Jeon Jeongguk ve Taejo Hanedanlığının biriciği Kim Taehyung. •Mpreg •Historical bi hikaye değil. Günümüz şartlarında ve teknolojisinde gerçek...