Taehyung çok geçmeden oğlunun ne kadar konuşkan bir çocuk olduğunun farkına vardı. Nefeslenmek için bile susmuyordu ve üç gün içinde tüm ev ahalisini küçük parmağında oynatmayı başarmıştı.
Noel Ağacı istediğini söylediği anda Pietro salona beş metrelik bir çam ağacı yerleştirmiş ve Noel bayramını kutlamayan Jeongguk bile eve kutular dolusu ağaç süsü getirmişti.
Akşamın yedisinde duştan henüz çıkmış ve üzerine iş kıyafetlerini giymiş olan Jeongguk, oğlu ve Taehyung'u bulmak üzere mutfağa gitti. Joyeong'un bir dediğini iki etmeyen Taehyung, oğlan bir yandan sütünü içip diğer yandan zıp zıp zıplarken enkaz haline gelmiş mutfağı toparlamaya koyulmuştu. Kendini durmadan meşgul tutuyordu. Sanki bir an için boş kalsa dışarıya göstermeye çalıştığı sakin hali dağılıp gidecek ve yaralı ruhu paramparça olacaktı.
Jeongguk bu sükûnetin göstermelik olduğunu çok iyi biliyordu, gerçek Taehyung bu değildi. Aralarına aşılmaz bir mesafe koyarak buna sebebiyet verenin kendi olduğunun da farkındaydı ama elinden bir şey gelmiyordu.
Hala o kadar kızgındı ki onun da canını yakmak, içindeki kapkara duyguları onun içine boşaltmak istiyordu. Her gün içsel bir savaş veriyordu. Birçok yönden Taehyung'un haklı olduğunu biliyordu.
Evet, aileleri yüzyıllardır düşmandı ve evet, neredeyse babasının katili olacaktı.
Son üç gecedir amcasıyla öyle bir politik mücadeleye girmişti ki tarifsiz sorunlarla uğraşıyor ve kendi de dahil herkesin emniyetinden şüphe ediyordu.
Taehyung'la çoktan evlenmiş olması gerekirdi. Joyeong'un veliahtlığını Noel'den önce ilan etmeliydi. Onu güvende tutmanın tek yolu buydu. Ve eğer Taehyung da yıllar önce böyle; panik içinde, çaresiz hissetmiş ve oğlunun canını kurtarmak için ne yapacağını şaşırmıştıysa yaptıklarına hak vermemek için taş kalpli olmak gerekirdi.
Ne amcasının ne de kendinin ünü yenir yutulur cinsten değildi. Ama ona ne kadar hak vermeye çalışırsa çalışsın bu oğlunun hayatının ilk dört yılını kaçırdığı gerçeğini değiştirmiyordu. Çektiği acı azalmıyor, öfkesi dinmiyordu. O an bile Taehyung ve Joyeong'u mutfak kapısından sessizce izlerken çizdikleri mutlu aile tablosuna ait olmadığını hissediyordu. Değersizdi ve gözlerinin önündeki bu kusursuz resme yakışmıyordu. Aralarındaki inanılmaz sevgi bağını kıskanıyor ve aynı bağı kurmaktan onu mahrum bıraktığı için Taehyung'u cezalandırmak istiyordu. Ona tek bir bakışı içsel savaşını yine alevlendiriyor; ondan hem nefret ediyor hem de deliler gibi arzuluyordu.
Joyeong'un cıvıldayan sesi onu düşüncelerinin girdabından çıkardı. "Noel'e kadar sekiz kere uyuyacağız! Sen Noel Baba'dan ne istersin babiş?"
Taehyung oğlunun yanına oturup peçeteyle dudaklarına bulaşmış sütü sildi. "Senin mutlu olmanı, burada mutlu musun?" Ona karşı ne kadar sevecendi. Fedakar, himayeci ve anlayışlıydı, aynı kendi annesi gibi. Ve Jeongguk o an, Taehyung tekrar hayatına girdiğinden beri daha önce hiç düşünmediği kadar çocukluğunu düşündüğünü fark etti.
"Evet. Deniz kenarında yaşamayı sevdim, köpeklerimi ve babamı da. Ve odam süpppper." Odası uzay gemisi temasıyla döşenmişti. Tavanı ve duvarları karanlıkta parlayan gezegenler ve yıldızlarla doluydu. "Uzay gemisi yatağıma sen sığmazsın. Babamla uyuyacaksın, değil mi? Aynı Minji Hala ve Lucas Amca gibi."
Taehyung bir an gözlerini kapattı. "Şey... Sanmam tatlım. Belki senin yanındaki odada uyurum. Belki gece bana ihtiyacın olur."
Jeongguk'un boğazı düğümlendi. Hayatları böyle mi olacaktı? Ayrı odalarda ve ayrı yataklarda, aynı evi paylaşan iki yabancı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanı Durduralım || Taekook
FanficDüşman topraklar, iki hanedanın varisi. 21.yüzyılda hüküm süren hanedanlık rejimi. Joseon Hanedanlığından Jeon Jeongguk ve Taejo Hanedanlığının biriciği Kim Taehyung. •Mpreg •Historical bi hikaye değil. Günümüz şartlarında ve teknolojisinde gerçek...