9 | Ne Roma ne Londra Ne Madrid Ne Viyana...

1.9K 100 8
                                    

Altay'ın beni getirdiği bu korku evinde gerildiğimi hissettim. Özellikle konsepti karanlık mı yaptırmıştı bu adam?

"Korkuyor musun?" Korkuyorum desem ne kaybederdim? Aslında hiçbir şey ama ben söylememeyi seçmiştim.

"Hayır, korkmuyorum." Karanlıkta görebildiğim kadarıyla yüzündeki kıvrımlar sırıttığına işaretti.

"Yalancı."

Bir süre sessizlik oluştuğunda yanımda olmadığını fark etmiştim. Palyaçolardan veya böceklerden korkmazdım. Bu yüzden korku evinin birkaç aşaması sorun olmamıştı ancak bu son aşama gidip gelen ışıkların bile olmadığı bir yerdi.

Ellerim benden bağımsız olarak titremeye başlamıştı bile. Sesim fazla çıkmıyordu. "Altay... Nerdesin?" Ses gelmeyince tüylerimi diken diken eden bir hissiyat yüklenivermişti üzerime.

Şu an yaşadığım bu korkuyu hiçbir yerde yaşamamıştım. Aniden odaya ilişen ışık haznesiyle yerde yatan kanlı bedene baktım.

Kaskatı kesildiğimi hissetmiştim. "Altay!"

Yanına yaklaşıp onu dürtüyordum ama şu an yaptığım şeylerin ne kadar mantıklı olduğunu sorgulayabilecek kadar aklım yerinde değildi.

Gözlerimden dışarı fırlayan yaşlarla ne diyeceğimi bilemedim. Elim kırmızı sıvıya gittiğinde bunun kan olmadığını ancak o zaman anlayabilmiştim. Duraksadığımda yerde yatan bedenin sahibi olan Altay'ın güçlü kahkahası kulaklarımı doldurmuştu.

"Gerizekalı." Yanından kalkıp kapıya doğru ilerlediğimde söyledikleriyle yerimde durmamı sağlamıştı.

"Artık karanlıktan daha korkutucu şeyler olduğunu öğrenmiş olmalısın." Şaşkınlıkla bakıyordum yüzüne.

"Ayrıca beni ne kadar önemsediğini de görmüş olduk." Bunu söylerken yüzündeki sırıtmasına şaşkınlıkla baktım.

Haklıydı, karanlıktan daha korkutucu şeyler vardı.

"Ne alakası var Altay?" En sevmediğim özelliğim buydu. İnkar.

Yanıma doğru adımladığında arkamı dönüp gitmek istemiştim.

"İnsanlık hâli." dediğim şeyle kaşları havalanmıştı. "İnsanlık hâli demek?" beni sorgularken o kadar eğleniyordu ki.

"Evet başka ne olacak?" Düşünürmüş gibi etrafa bakınıyordu. "Bilmem Asena, ne olacak?" Fısıltısıyla karanlığa gömüldüğümüzde artık karanlığın o kadar da korkutucu olmadığını fark etmiştim.

"Korkularımızın üzerine gitmeliyiz, bunu bir psikolog olarak senin iyi bilmen gerekir. Sonsuza dek bu korkuyla yaşayamazdın." dediği şeylerde haklıydı. Terzi kendi söküğünü harbiden dikemezmiş ben bunu öğrenmiştim. İnsanlara verdiğimiz tavsiyelere kendimiz uyabilseydik, dünya daha çekilir bir yer olabilirdi.

-

"İyi eğlendiniz mi bari?" Mert Hakan'ın keyifli sesi kulaklarımızı doldurduğunda gözlerimi devirdim. Benim bu hâlim Altay'ı oldukça keyiflendirmiş olacak ki konuşmayı o devralmıştı.

"O kadar eğlendim ki." Bakışlarımı Arda'ya doğru çevirdiğimde ona sıkı sıkı sarıldım. Altay bana bir şey öğrettiyse o da şu an hayatımda önem verdiğim şeylere sıkı sıkıya sarılmam gerektiğiydi.

"Noluyor ya?" Arda'nın sesi kulaklarımı doldurduğunda daha da sıkı sarılmıştım. "Çok seviyorum seni."

Ablasının gülü ya.

"Peki ya sen Asena? Sen eğlenebildin mi?" Mert Hakan bu sefer sorularını bana yöneltmişti. Bakışlarımız Sera'yla birleştiğinde hayırdır der gibi bakıyordu gözlerime. "Çook." O kadar yapmacık söylemiştim ki bunu.

"Eğlendiririz sen rahat ol." Altay aklınca benimle dalga geçiyordu. Arkamdaki yastığı ona fırlattığımda bu onu eğlendirmişti belli ki.

"Evde sanki bir şey eksik." dediğim şeyle Mert Hakan, Ferdi ve Arda'nın birbirine baktığını gördüğümde kaşlarım istemsiz bir şekilde havalanmıştı. Sera'nın yüzündeki yakalandık ifadesi de her şeyi ele vermişti.

"Arda bana söylemek istediğin bir şey var mı?" Sorduğum soruyla kaçmak istediğinde sürekli yaptığı gülümsemesini sunmuştu bana ama yememiştim bu sefer.

"Ya tamam, top sektirmeye çalışırken senin müzik kutunu kırdık." Müzik kutum mu?

"Biliyorum, o senin için önemliydi. Özür dilerim." Omuz silktim.

"Önemli değil, atmak için bahanem olmuş oldu." Arda'nın şaşkın bakışları beni bulmuştu.

"O müzik kutusunu değerli kılan şey neydi?" Sera'nın bakışları üzerimdeyken ister istemez buruk bir tebessüm yerleşmişti üzerime.

"Benim için önemli birinin hediyesiydi."

"Kimin?" Arda'nın sorusu biraz beni germişti.

"Artık önemli değil." dediğim şeye ikna olmamış bir kadro bakıyordu bana.

"Söylemek istemiyorsa, bırakın söylemesin." Altay, bakışları üzerimden çekmek istese de onun da merak ettiğini biliyordum.

"Ateş'in hediyesiydi." Arda'ya tanıdık gelen bu ismin tam olarak kim olduğunu hatırlamaya çalışsa da pek emin olamamıştı.

"Ateş abiye dair her şeyi çöpe attığını zannediyordum." Arda'nın meraklı sesi kulaklarını doldurduğunda herkes Ateş'in kim olduğunu merak ediyordu.

"Ateş kim?" İsmail'in sorusuyla bakışlar tekrardan bana dönmüştü.

"Eski sevgilim."

İstanbul Beyefendisi || Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin