"N'aber kaptan?" sorduğum soruyla gülümseyerek bana döndü. "İyidir güzellik senden?"
"İyiyim bende." E yi uzatarak söylediğimde gülümsemesi daha da büyümüştü. "Şey diyorum." Tek kaşı havalanmıştı. Benim bu gergin hâlim hoşuna gitmiş olacaktı ki, sadece izleyip gülümsüyordu.
"Akşam bize yemeğe mi gelsen?" dediğim şeyle kahkaha attı. "Bensiz akşam yemeği yiyemez oldun sen de. Tabii gelirim, Arda, kovmasın sonra beni?" Dediği şeyle kafamı olumsuzca salladım.
"Arda'nın işi var da o olmayacak." söylediğim şeyle kollarını birleştirmişti önünde. "Biz ikimiz yalnız olacağız yani?" Merakla sorduğunda kıkırdamadan edemedim.
"Ne o? Seni yiyeceğimden mi korktun?" Dediğim şeyle kahkaha atmıştı. "İyi bakalım, akşam gelirim o zaman." Saçlarımı karıştırıp işine geri dönmüştü.
Ay çok garipti.
-
Hızlıca yemekleri hazırlıyordum. Geçenlerde, Arda'nın söylediği kurabiyeden yapmaya çalışıyordum. Arda, henüz çıkmamıştı. Yanıma geldiğinde yanağıma sulu bir öpücük konduruvermişti.
"Çok güzel kokuyor yemekler, gitmesem mi ben ya?" Dediği şeye kıkırdadım. "Çok nefis yaptım, kalırsa yersin." Kafasını sallayıp montunu giydi.
"Gidiyorum ben."
"Öpüyorum bebeğim, dikkatli ol!" Onaylar bir şekilde uzaklaşmıştı. Kapı kapanma sesi duyduğumda kurabiyeleri kontrol ettim.
Yemekler hazır sayılırdı, kurabiyeler hazır olunca hazır olacaktı. Ben hazır değildim?!
Hızlıca seçtiğim kıyafetleri üzerime kondurduğumda fırını da kapatmaya yetişmiştim. Çalan zille üzerimi düzelttim ve kapıyı açtım.
"Hoşgeldin kaptan." Gülümseyerek yüzüme bakıyordu. "Hoşbuldum Asenacığım." Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde önce bir sarılmıştık. Of bu işler çok garip işlermiş.
Mutfağı gösterdiğimde gülümseyerek ilerledi. "Yalnız yemekler çok güzel kokuyor, şimdiden ellerine sağlık." dediği şeyle gülümsedim, umarım beğenirdi.
"Yardım edeyim ben, tabaklar nerede?" Gösterdiğim dolaptan iki tane tabak çıkarmıştı. "Sen otur, ben de servis edeyim." dediğim şeyle kafasını salladı. Aklına yeni gelmiş olacak ki masaya koyduğu poşeti gösterdi. "Bize tatlı aldım." Düşünceli adamdı.
Yemekleri servis ettiğimde ilk onun tatmasını bekliyordum. Ağzına attığında yüzündeki ifadeyle beğendiğini anlamıştım. "Çok güzel olmuş... Bu kadar yetenekli miydin sen ya?" Söylediği şeyle gülümsedim.
"Yapıyoruz bir şeyler." En son, zehirlendiğimde yemek yapmayı adam akıllı öğrenmek zorunda kalmıştım.
"Ellerine sağlık." "Afiyet olsun." dediğim şeyle ister istemez bakışları bana dönmüştü.
"Bu yemeğin teması nedir?" Beni taklit ediyordu ve bundan gerçekten zevk aldığı belliydi.
"Yani..." sözlerimi nasıl toparlayacaktım ki?
"Bana beni bekleyeceğini söylemiştin." dediğim şeyle kafasını sallamıştı.
Asena zaten dün söylemişti, hatırlatmana gerek yok.
Nolur konuşma sen.
İki iç sesim yine tartışma hâlindeydi.
"Ve?" Sorgularcasına bana baktığında gözlerinde okunan bi' heyecan vardı.
"Ve ben de artık beni beklemene gerek olmadığını söylemek için çağırdım." dediğim şeyle kaşları çatılmıştı.
"Bunun için fazla hazırlık yapmışsın." Bozularak söylediği şeyle yanlış anladığını fark ettim.
"Altay, seninle bir şeyler yaşamak istiyorum. Denemek istiyorum?" Açıklarcasına konuştuğumda gözlerindeki ışıltı yeniden belirmişti.
"Ben sandım ki." Kafamı olumsuzca salladım, gülümseyen yüzüme karşılık olarak o görmeyi çok sevdiğim gülümsemesi vardı yüzünde.
"Yani biz şimdi?" Ben cevap veremezdim.
Benim çok uzun süredir sevgilim yoktu ve hatta reşit olduktan sonraki ilk sevgilim Altay olacaktı, sevgili miydik yani?
Sessizliğimi korurken konuştu.
"Yani biz sevgiliyiz." Benim cevap veremeyeceğimi anladığında keyifle kendisi söylemişti bunları.
"Öyleyiz galiba." Ben de keyifle söylediğimde oturduğu yerden kalktı. Telefonunda açtığı şarkıyla bakışlarım uzattığı eline döndü. Enerjik şarkıda nasıl romantik dans edilir oynat bakalım.
"Bir istanbul beyefendisi?" dediğim şeyle o bakmaya doyamadığım gülümsemesini kondurmuştu yüzüne. Altay'ı gülümserken görmek o kadar güzeldi ki.
"Bu aşkın hanımefendisi?" dediği şeyle bu sefer de gülümseme sırası bendeydi.
Şarkının melodisi kulaklarımı doldurduğunda şaşkınlıkla baktım etrafa.
"İlk bakışta aşk mı olur? Yoktur öyle şey." şarkıyı mırıldanmaya başladığında ben sessizliğimi koruyup onu dinliyordum.
"Kandırıldım a dostlar... Varmış öyle şey." Bana doğru bir adım attığında gülümsemem büyüdü.
Alnıma kondurduğu öpücükle ona sıkı sıkı sarılmıştım.
"Çok seviyorum." dediği şeyle kıkırdamıştım.
"Ben de öyle, ben de çok seviyorum." dediğim şeye karşılık saçlarımı okşuyordu.
"İlk geldiğinde çok soğuk nevale bir kıza benziyordun. Buzlar kraliçesi demiştik kendi aramızda." dediği şeye kahkaha attım.
Aslında, genel olarak mizacımdan dolayı öyle derlerdi ama belki de ben en enerjik en dışa dönük insanlardan biriydim.
"Öyle değilmişsin... Göz bebeğim benim." dediği şeyle güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Beyefendisi || Altay Bayındır
Fiksi Penggemar"Bir istanbul beyefendisi?" dediğim şeyle o bakmaya doyamadığım gülümsemesini kondurmuştu yüzüne. Altay'ı gülümserken görmek o kadar güzeldi ki. "Bu aşkın hanımefendisi?" dediği şeyle bu sefer de gülümseme sırası bendeydi. Şarkının melodisi kulakla...